Adada yaklaşık 50 yıldır BM’nin iyi niyeti aracılığıyla, iki toplum arasında sürdürülen müzakere sürecinin bittiğinin kısmen doğrudan kısmense dolaylı ilanı Kıbrıs Türk liderliği ve Türkiye tarafından yapıldı. BM parametreleri de denen olgudan dolayısıyla Kıbrıs sorununda gerek liderler gerekse BM Güvenlik Konseyi tarafından bugüne kadar alınan kararlardan da vazgeçildiğine yönelik vurgu yapıldığına da şahit olduk.
Burada ifade edilen gerekçe de Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin sonuna kadar elinden geleni 50 yıl boyunca yaptığını ama buna Kıbrıs Rum tarafından ve Yunanistan’dan karşılık bulamadığı yönündeki tavırlardır.
Süreçler hep toplumlardan kopuk yürütüldü
Kıbrıs sorunu denen olgu hep toplumlarından kopuk adeta emir-komuta zinciri içinde adalılara dikte ettirildi bugüne kadar… 1974 öncesi gerek yer altı teşkilatlarında gerekse ondan sonraki süreçte rahmetli Rauf Denktaş’ın Türkiye ile başını çektiği süreçte toplumlara hep figüran rolü biçildi. Yukarıdan gelen emirler günümüzde bilgilendirme ile yer değiştirdi. Bir “doğru” olarak yukarılarda bir yerlerde tek merkezde üretildi, aşağıya yani toplumlara servis edildi.
Bu yapılan servise 1974 öncesi dönemde itiraz edenler, itirazlarını canlarıyla veya adadan bir daha geri dönmemek üzere kaçarak ödediler. Ödettirildiler!
Mevcut durum 1974 savaşı sonrası az da olsa hafifledi. Yer altından göreceli olarak yer üstüne çıkıldı. Ama bilginin ve paylaşımın tepeden inmeci şeklinde bir değişim izlenmedi. Yukarıdan aşağıya, tek merkezden “Kıbrıs sorunundaki son durum ve çözüm önerilerimizle beraber Rum’un masadaki tavrı” dikte edilmeye devam edildi. Bunu şartsız kabul edip bunun propagandasını görev bilip hayata geçirenler sistemden nemalandı, hükümet oldu, başkan oldu, müdür oldu, gazeteci oldu, terfiler aldı, mülk sahibi oldu. Oldu da oldu…
Ve bugünlere geldik
Yukarıdan gelen servis şu günlerde sürecin bitirildiğine yönelik. Servis ve bilgilendirme devam ediyor. Bunun sonucunda yani bilgilendirmeden sonra “yol haritası” çizilecek. Geçmişteki anlayış biraz daha modifiye edilerek günümüzde devam ediyor. Gerçeği söylemek gerekirse 1974 öncesi, evet az da olsa değişmiş! 1974 sonrası yaşananlar da hafiflemiş durumda. Toplumların ve bireylerin demokrasi istenci ve demokratik bilinci her gün için baskıyı ve antidemokratik talepleri geriletiyor. Bunu teslim etmemiz lazım. Fakat inceden inceye belli merkezler yine de eski bilinen yöntemlerden vazgeçmiyor. Farklıyı, eleştireni dışlama ve boyunlarına birer yafta asma inceden inceye devam ediyor.
Bunun bilinci içinde doğru politikaları saptamak, tartışmak için artık doğruları ve gerçekleri aracısız bilmek ve öğrenmek istiyoruz. Bir sürecin sonuna gelindiğini ifade edenler görüşme tutanakları ve belgeleriyle beraber toplumlarıyla bunu paylaşmak zorundadır. Bunlar devlet sırrı değildir. Sadece görüşme sürecindeki gizlilik prensibiydi, sürecin sona erdiğini söyleyenlerin (ben bu sürecin devam edeceğine inanıyor olsam da) çekinecekleri bir durum kalmamıştır demek.
Bunun başka bir yolu yoktur. Vardır diyenler inandırıcı olmayacaktır.