Kürtlerin son isyancısı Abdullah Öcalan, 27 Şubat günü PKK ve ona bağlı yapılar için ‘Fesih ve silahsızlanma’ çağrısı yaptı. Çağrıdan hemen sonra PKK Yönetimi şu açıklamayı yaptı: ‘Çağrıya uyacağız ancak fesih ve silahsızlanma için Kongre kararı gereklidir.”
Kongrenin toplanması için iki şart koştu:
1-) Öcalan ile doğrudan ilişki koşulları istiyoruz,
2-) Demokratik siyaset ve hukuki zemin gerekiyor.
TC Devlet yönetimi adına Cumhur ise ‘şart yok, QSD-YPG dahil bütün silahlı güçler silah bırakacak’ diyor.
Cumhur işi yokuşa sürerken PKK Yönetimi süreci uzatma arayışında. Bunlar ise gerilim konusu…
Tarafların şunu bilmesinde fayda var: Süreç uzayıp yeni şartlar koşulursa döner dolaşırlar, çamur bir yolda saplanıp dururlar.
Bunlar aşılırsa yarım asırdır varlığını sürdüren son Kürt isyanı bitecek!
Son isyanın nihai bir BARIŞ ile bitmesi için taviz ve uzlaşı gerekiyor. Taviz verilmezse Barış gelişmez.
Dünyadaki örneklerden biliyoruz ki çatışma çözümleri karşılıklı tavizlerle başarılı olmuştur.
Ne oldu da yeni bir sürece kapı aralandı?
AKP-MHP iktidarının gücünü kaybettiği ve can havli ile masa kurduğu iddiası doğru değil. İktidarın güç imkanları ve manevra olanakları geniş.
PKK ise 2015 şehir savaşı ile içine girdiği daralma ve küçülmeyi aşamadığı gibi “terör” yaftasını uzun uğraşlara rağmen silemedi. Buna rağmen Şengal ve Kobane direnişindeki kabiliyet Kürt hareketine Batı ile ilişkinin kapısını araladı. Bu ise bölgesel güç olanaklarını çoğaltmış bulunuyor.
Cumhur iktidarı teyit etmese de bir Masa var!
Masa Türkiye’deki gelişmelerin bir neticesi değil; 7 Ekim Hamas saldırısı, Trump’un başkanlığı ile oluşan yeni düzen arayışı ve Suriye’de ortaya çıkan gelişmelerin bir neticesi. Herkes pozisyon alıyor; Kürt Hareketi ve Cumhur Hükümeti bunu anlamaya ve tutum almaya çalışıyorlar.
Bu sürecin en kırılgan kısmı şudur: Masa İmralı Mahpusluğunda. Kürt Hareketinin baş müzakerecisinin elleri ve ayakları masanın bir ayağına zincirli. Bu nedenledir ki Cumhur, nobran ve kırıcı konuşuyor. Bunun nedeni Kürt Hareketinin zayıflığı veya olanaksızlığı değildir; Baş müzakerecisinin pozisyonudur!
İkinci kırılgan kısmı ise İmralı Mahpusluğunda ne konuşuldu veya üzerinde anlaşılan temel başlıklar var mı kamuoyu bilmiyor. Bu masanın tek belgesi Öcalan’ın kaleminden bize ulaşan bir sayfalık çağrı metni!
Metin, Öcalan’ın kaleminden çıktığı için hali ile tek sorumlu PKK ve Öcalan oluyor; Silahsızlanmayı ve feshi taahhüt ettiler. Cumhur Hükümeti sorumluluk almadı. Bu nedenledir ki Öcalan el açtıkça Cumhur yumruğunu sıkı ve indirmeye hazır tutuyor.
Masadaki Kürt tarafından isimleri biliyoruz.
Peki ya Devleti temsil edenler kim?
Bilmiyoruz çünkü kendilerini gizliyorlar.
Kendilerini neden gizliyorlar ve neden tek bir taahhütte bulunmuyorlar?
Sorumsuz bir taraf olarak istediğinde o masayı devirmek için!
Öcalan’ın bahsini ettiği “devlet ve toplumla bütünleşme” nasıl sağlanacak?
Bunu Cumhur’un yanıtlaması gerekiyor.
Ancak Cumhur buna yanıt vermiyor!
Öcalan, tek kalemde ‘Öz Yönetim ve kültürel özerklik’ gibi alternatif formları geçersiz bıraktığı için aslında PKK ve diğer yapılara ‘kendinizi feshedin’ demesine gerek yoktu; PKK’nin Ankara’ya, YPG-QSD’nin ise Şam’a entegre olmaktan başka şansı kalmadı. Nitekim Mazlum Kobane ve Ahmet Şâra bu doğrultuda ilk imzaları attılar.
Sırada PKK’nin feshi ve silahsızlanması var. Bir “şiddet” partisi olarak PKK’nin varlığını sona erdirmesi Barış ve demokrasi mücadelesi için büyük bir hamle olur.
Kürt-Türk ilişkilerinde Öl-Öldür ikileminin bitiyor olması muhteşem bir döngü…
Bu sağlanırsa YAŞAM KAZANIR.
Yaşam kazanırsa Halklar Kazanır; BIZ KAZANIRIZ!
Bugün başka bir Şam’a uyandık. Yarın başka bir Ankara’ya uyanabiliriz… Her şey çok hızlı akıyor.
Şu notu da düşmeden olmaz: Yeni bir Kürt isyancısının silahlanmaması için Cumhur Hükümetine ve Türkiye Meclisine büyük iş düşüyor; adil, eşit, demokratik bir Anayasa ve bunun pratiği gerekiyor.
Aksi yeni bir isyancıyı besler!