Anayasa’nın 54’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasına göre, “çalışanlar işverenle olan ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal durumlarını korumak ve düzeltmek amacıyla toplu sözleşme ve grev hakkına sahiptirler”.
Bu maddenin 2’nci fıkrasına göre, “grev hakkının kullanılması, yalnız ulusal güvenliği, anayasal düzeni, kamu güvenliğini veya bu Anayasanın herhangi bir kişiye sağladığı hak ve özgürlükleri korumak amacıyla yasa ile düzenlenebilir”.
Anayasa Mahkemesi’ne göre 2’nci fıkrada geçen “düzenlenebilir” sözcüğü “kısıtlanabilir/sınırlanabilir” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla grev hakkının yalnız ve ancak yasa ile sınırlanabileceği açıktır. Konuyla ilgili yasal düzenleme, 42/1996 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası’nın 16’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasıdır.
Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Referandum Yasası’nın 16’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasına göre, “karar verilmiş veya başlamış olan bir grev, genel sağlığı, ulusal ve kamu güvenliğini, anayasal düzeni bozucu nitelikte olması halinde veya elzem hizmetlerde, Bakanlar Kurulunca, altmışar günü aşmamak koşuluyla, bir yılda iki kez ertelenebilir”.
Yasa’nın 16’ncı maddesinin 3’üncü fıkrasındaki temel sorun, Anayasa’da sözü edilen sınırlama sebeplerinin yasada ya aynen ya da aynı derecede soyut ifadelerle tekrar edilmiş olmasıdır. Oysa olması gereken, yasadaki düzenlemenin Anayasadaki düzenlemeyi somutlaştırmasıdır. Aksi halde, anayasa koyucunun yasa koyucuya bıraktığı bir düzenleme alanı yasa koyucu tarafından da yürütmeye bırakılabilir ki bunun anayasaya aykırı olduğu açıktır.
Nitekim uygulamada on yıllardır grev erteleme kararları 1940 tarihli Savunma Nizamnamesi ile bu Nizamnameye dayanılarak çıkarılan 1943 tarihli Elzem İşler Tespit Emirnamesine dayanılarak verilmektedir.
Savunma Nizamnamesinin 79B maddesine 1979’da eklenen (3)’üncü fıkra grev yapılamayacak halleri düzenlemiştir ve bu maddenin 10. bendi aynen şöyledir: “Bakanlar Kurulunca ulusal güvenlik, Anayasal düzen, kamu güvenliği veya Anayasanın herhangi bir kişiye tanıdığı hak ve özgürlükleri korumak amacıyla Elzem İşler Emirnamesi kapsamına aldığı herhangi bir iş veya hizmetle ilgili grevi yasaklaması halinde grev yapılamayacaktır”.
Burada birden çok hukuki anomali bir araya gelmiştir:
a) Konuyla ilgili Yasa’da yalnızca ertelemeden söz edilirken, daha alt seviyede bir normla (nizamnameyle) Bakanlar Kurulu’na yasaklama yetkisi verilmiştir. Oysa bir temel hak olan grev hakkı yalnız ve ancak yasayla sınırlanabilir.
b) Anayasanın hükmü önce yasada tekrar edilmiş, ardından nizamnamede bir kez daha aynen tekrarlanmıştır. Oysa normlar hiyerarşisinde yukarıdan aşağıya doğru gidildikçe normun somutlaşması ve özelleşmesi gerekir.
c) Aynı makama hem düzenleyici işlemi yapma, hem de ondan sonra dönüp ona dayanarak birel işlem yapma yetkisi verilmiştir. Dolayısıyla düzenleyici işlemin yapılmış olmasının herhangi bir manası kalmamıştır.
Nitekim Bakanlar Kurulu’nun aldığı 8.11.2013 tarihli aynı kararla, önce Savunma Emirnamesi’nin 79(B) maddesi gereğince emirname değiştirilmiş ve 3’üncü madde ile, “İş ihtilafının dostane bir anlayışla halledilmesine değin Sivil Havacılık Dairesi’nde görev yapan tüm sendikalara bağlı olan ve/veya olmayan tüm personelin grev hakları yasaklanır” hükmü getirilmiştir.
Görüldüğü gibi burada her şeyden önce Yasa’da yasaklama yetkisi yokken, Bakanlar Kurulu’nun yaptığı emirname ile yasaklama yetkisi getirilmiştir. Anayasa’ya göre temel haklar ancak yasayla sınırlanabileceğine göre bunu kabul etmek mümkün değildir. Buna ek olarak ikinci anomali, düzenleyici işlemi değiştiren makamın değişikliği yaptığı gün ona dayanarak birel işlem yapmış olmasıdır. Yani Bakanlar Kurulu önce kendisini bir konuda yetkilendirmiş, sonra da aynı gün dönüp kendi kendisine verdiği yetkiyi kullanmıştır. Bu şekilde düzenleyici işlem yapmanın hiçbir manası yoktur. Çünkü düzenleyici işlem yapmanın temel anlamı keyfiliği ortadan kaldırmaktır. Aynı makam önce düzenleyici işlemle kendi kendisini yetkilendirip, sonra da düzenleyici işleme dayanarak birel işlem yaparsa dilediği zaman keyfi bir biçimde her istediği grevi erteleyebilecek/yasaklayabilecek demektir ki böyle bir durumu hukuk devleti ilkesi çerçevesinde kabul etmek mümkün değildir.
Editörün notu: Bu yazı ilk olarak 13 Kasım 2013 tarihinde o dönem CTP Milletvekili olan Tufan Erhürman tarafından facebooktaki kişisel hesabında yayınlanmıştır.