Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS) Direktörü Mine Yücel, gazeddakıbrıs’a konuştu, önemli açıklama ve tespitlerde bulundu…
Röportaj: Hasan Yıkıcı
Yücel, Kıbrıslı Türklerin’lerin %46’sı kimliğinin tehdit altında olduğunu belirtti. “Bu ciddi bir oran. Neredeyse her iki kişiden biri Kıbrıslı Türk kimliğinin yok olmakta olduğunu ya da tehdit altında olduğunu düşünmekte” şeklinde konuşan Yücel, “3 kalemiz kaldı. Yargı, Ombudsperson ve Cumhurbaşkanlığı” dedi.
Yücel, henüz yayınlamadıkları ve Ekim ayında yapılmış bir ankete göre de Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın oylarını daha da arttırdığını kaydetti. Yine aynı ankete göre ise Ersin Tatar sıralamada ikinci, Tufan Erhürman ise üçüncü sırada yer almakta.
“Sorun şu ki sayın Akıncı önümüzdeki seçimlerde de kazanması en kuvvetli adaydır. Ve anlaşılan Türkiye’nin burada artık sayın Akıncı’nın başkanlığına tahammülü kalmadı” dedi.
“Bugün siz bir seçim öncesi birilerinin onayını alıp aday yapılmak amacıyla, toplumunuza yüz çevirirseniz, toplumunuzun sizden bekledikleri yerine başkalarının emirlerini yerine getirmeye çalışırsanız bu toplum adına çok acı bir şey olur. Güven eksikliğinin nedenlerinden biri de budur.”
“Bu ülkede düşman ilan edilip de halkın iradesine rağmen o insanın koltuktan uzaklaştırılmaya çalışılması çok tehdit edici. Kıbrıslı Türklerin buna nasıl bir reaksiyon vereceğini merak ediyorum.“
“Toplumun karar vermesi gereken nokta bu. Rum tarafından siyasi eşitlik istiyoruz. Aynı siyasi eşitliği Türkiye’den de istemeliyiz.”
“Türkiyeli – Kıbrıslı ayrımı suni olarak yerleştirilmeye çalışılıyor. Türkiye’den gelip de benden de daha fazla burada yaşayan insan var. 75’de gelmiş insanlar var. Ben 77’de doğdum. Benden daha Kıbrıslı hisseden insanlar var. Ve onlar da Türkiye’den gelen müdahalelere sıcak bakmıyorlar”
“Burada irademize müdahaleye karşı çıkan bir grup var. İrademize müdahalenin kendine kazandıracağı şeyleri de düşünen başka bir grup var. Kutuplaşam buysa eğer, kutuplaşmanın en azından iradeye sahip çıkma açısından önemli bir artı olduğunu düşünüyorum.”
Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi (CMIRS) Direktörü Mine Yücel, son günlerdeki siyasal tartışamaları, yayınladıkları ankete dair iddiaları ve toplumsal gidişatı gazeddakıbrıs’a değerlendirdi.
Özellikle Akıncı’nın açık ara önde olduğunu gösteren son anketin kamuoyunda geniş çevreler tarafından tartışılması, bazı kesimlerin ise ‘Saraydan finanse ediliyor” iddialarını yöneltmesi üzerine, Mine Yücel, “Benim herhangi bir siyasi parti ile çalışmama gibi bir prensibim var. Anket şirketlerinin maalesef para aldıkları partileri ön plana çıkartmak gibi bir alışkanlıkları vardır” ifadelerini kullandı.
Anketlere güvenin yerle bir olduğu, dönemde çalışmalarındaki siyasi verileri de paylaşmaya başladıklarını anlatan Yücen, “ki en azından gerçekten herkes ne olduğunu görsün. İnsanlar hangi ankete inanıp inanmayacaklarını kendileri karar versin” dedi.
Yücel, henüz yayınlamadıkları ve Ekim ayında yapılmış bir ankete göre de Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın oylarını daha da arttırdığını kaydetti. Yine aynı ankete göre ise Ersin Tatar sıralamda ikinci, Tufan Erhürman ise üçüncü sırada yer almakta.
Mine Yücel, Akıncı’nın son yaşananan olayların ardından oylarını daha da arttırdığını da tespit ettiklerini söyledi.
Türkiye’nin tahammülü kalmadı
Son yaşanan süreçleri de değerlendiren Yücel, AKP ile Kıbrıslı Türkler arasındaki gerginliğe de dikkat çekere, “Sorun şu ki sayın Akıncı’nın önümüzdeki seçimlerde de kazanması en kuvvetli adaydır. Ve anlaşılan Türkiye’nin burada artık sayın Akıncı’nın başkanlığına tahammülü kalmadı” dedi.
Son 3 kale
Yücel, Kıbrıslı Türklerin’lerin %46’sı kimliğinin tehdit altında olduğunu belirtti. “Bu ciddi bir oran. Neredeyse her iki kişiden biri Kıbrıslı Türk kimliğinin yok olmakta olduğunu ya da tehdit altında olduğunu düşünmekte” şeklinde konuşan Yücel, “3 kalemiz kaldı. Yargı, Ombudsperson ve Cumhurbaşkanlığı” dedi.
Solda hayal kırıklığı
Özellikle sol cenahta, belli sol partilerin harekata destek olması çok ciddi hayal kırıklığı yarattığını da gözlemlediklerini ifade eden Yücel, “Sayın Talat’ın son günlerde çok talihsiz bir açıklaması oldu. ‘CTP sayın Akıncı’ya destek vermeyecek’ yönünde. Buna verilen yorumlardan bir kısmı da yine CTP’lilerin tepkileri ve ‘hayır Akıncı’ya destek verilmesi lazım’ yönünde. Bunlar hem Kıbrıslı Türkler açısından acı şeyler hem de aynı zamanda umut verici şeyler” şeklinde konuştu.
“Burada saldırı altında olan bir kimliğe sahip çıkma duygusu söz konusudur.”
Kıbrıslı Türk kimliği ve odağında dönene tartışamlara da değinen Yücel, ’Kıbrıs Türk milliyetçiliği’ kavramını kabul etmediğini ifade edip bunu şöyle açıklamakta: “Çünkü azınlıkta olan bir kesim kendi kimliğine, o yok olma korkusu içinde sahip çıkmalıdır. Bunu yaparken de çoğunluktaysanız, bu sizi faşizme ve ırkçılığa kadar götürür. Ama burada gerçekten saldırı altında olan bir kimliğe sahip çıkma duygusu söz konusudur. Kıbrıslı Türklerin refleks bir reaksiyonudur aslında kendi kimliğine tutunması. Saldırgan ve tehlikeli görmüyorum bunu. Sadece savunma amaçlı görüyorum. Azınlık ve çoğunluğun farkı da budur bence.”
Kutuplaşma bu ise bunun önemli bir artı olduğunu düşünüyorum
Toplumdaki kutuplaşaya dair ne düşündüğü sorusuna ise Mine Yücel, toplumda “irademize sahip çıkmak” ve “irademize müdahalenin getireceği avantajdan yararlanmak” yönünde iki farklı kesimin olduğuna işaret ederek şunları söyledi: “Burada irademize müdahaleye karşı çıkan bir grup var. İrademize müdahalenin kendine kazandıracağı şeyleri de düşünen başka bir grup var. Kutuplaşam buysa eğer, kutuplaşmanın en azından iradeye sahip çıkma açısından önemli bir artı olduğunu düşünüyorum.”
Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı suni olarak yaratılıyor
“Türkiyeli – Kıbrıslı ayrımı suni olarak yerleştirilmeye çalışılıyor” şeklinde konuşan Yücel, “Türkiye’den gelip de benden de daha fazla burada yaşayan insan var. 75’de gelmiş insanlar var. Ben 77’de doğdum. Benden daha Kıbrıslı hisseden insanlar var. Ve onlar da Türkiye’den gelen müdahalelere sıcak bakmıyorlar” dedi.
Akıncı çok ciddi bir oy artışı yaşıyor
Henüz daha yayınlanlanmamış anketlerinden de ipucu veren Yücek, buna göre sayın Akıncı’nın oylarının çok ciddi bir şekilde arttırdığını söyledi. Ersin Tatar ise bu ankette 2. sırada görülmekte.
İşte Mine Yücel’in sorularımıza verdiği cevaplar:
Hiçbir siyasi parti ile bağımız yok
“2009 yılında kuruldu Göç, Kimlik ve Hak Çalışamaları Merkezi. Kurulduğundan beridir de AB Projesine başvurduğumuz bir dönemdi. 2010-11’deki çalışmalarım bu finansman ile birlikte yapıldı.
2011 yılından itibaren de kendi çabalarımızla ve emeğimizle bu çalışmalar devam ettiriyoruz. 2013 yılından beridir de düzenli olarak her 3 ayda bir anket çalışmaları yapıp yayınlıyoruz.
Benim bir anket şirketimin olması ve aslında çeşitli müşterilere anket değil de soru satarak bu çalışmaları yapmamız maliyetisiz anket yapma şansı veriyor.
Yaklaşık 2013’den itibaren 6-7 senedir. Kıbrıs gazetesi ile her 3 ayda bir manşette yayınlanacak şekilde de yayınlanıyor anketler. Bir mali bağlantımız ya da özel bir anlaşmamız yok Kıbrıs gazetesiyle.
Sadece o dönemde bu çalışmalara destek olabilmek için bu çalışmalara yer verdiler. Yer vermeye de devam ediyorlar. Çünkü halktan da olumlu tepkiler alıyor çalışmalar.
İlk dönemlerde siyasi verileri paylaşmamayı tercih ediyorduk. Özellikle siyasi partilerle ilgili. Benim herhangi bir siyasi parti ile çalışmama gibi bir prensibim var. Anket şirketlerinin maalesef para aldıkları partileri ön plana çıkartmak gibi bir alışkanlıkları vardır. Anketlere güven yerle bir iken, son dönemde biz dedik ki bizim anketlerde çıkan siyasi verileri de paylaşalım. Ki en azından gerçekten herkes ne olduğunu görsün. İnsanlar hangi ankete inanıp inanmayacaklarını kendileri karar versin.”
Erhan Arıklı eleştirisinde haklı
“Sonrasında tabii hem anketler popüler oldu hem de seçimlerden sonra güvenilirliği sınanmış oldu.
Şimdi en büyük tepkilerden birisi sayın Erhan Arıklı ile birlikte YDP’den geliyor. Arıklı’nın eleştirisini ben de kabul ediyorum. Çünkü 500 kişilik telefon anketi ile yapılan bir çalışma bu. YDP de özel bir parti. Çünkü bölgesel desteği çok fazla olan bir parti. Ülke genelinde eşit dağılan bir oy oranına sahip bir parti değil. Küçük bir örneklemde bölgesel verileri yakalamak çok mümkün olmuyor o parti açısından.”
YDP oyları farklı çıkıyor
“Son dönemde yüz yüze bir çalışmamız oldu. 1000 kişi ile yüz yüze bir anket yaptık. Daha sonuçlarını yayınlamadık. Bu ankette YDP açısından diğer anketlerimize göre farklı bir oran çıkıyor.”
“Türkiye’nin burada artık sayın Akıncı’nın başkanlığına tahammülü kalmadı”
“Aynen belirttiğim gibi 2013 yılında nasıl başladıysa bu dönemde de hala aynı şekilde devam etmektedir. Sayın Akıncı’nın o dönemden beri beni finanse ettiği düşünülemez. İkincisi sayın Eroğlu’nun da böyle bir çalışmaya para verme gibi bir durumu olamazdı.
Sayın Akıncı’nın Türkiye ile belli bir stres ilişkisi var. O dönemden beri belli periyodlarla, Afrika gazetesinden sonra da, akıncıya ciddi saldırılar oldu. Son dönemde de aslında tek söylediği insanlar ölmesin, barışı ve diyaloğu destekleyelim yönünde bir açıklaması oldu. Bu aslında herhangi bir dönemde çok da tepki ya da linçe yol açacak bir şey değildi. Sorun şu ki sayın Akıncı’nın önümüzdeki seçimlerde de kazanması en kuvvetli adaydır. Ve anlaşılan Türkiye’nin burada artık sayın Akıncı’nın başkanlığına tahammülü kalmadı.”
“Kıbrıslı Türklerin 3 kalesi kaldı”
“3 kalemiz kaldı. Yargı, Ombudsperson ve Cumhurbaşkanlığı. Yargı ile ilgili bir adalet bakanlığı getirme girişimleri var. Tepkilerden sonra biraz oturdu. Sonra tepkiler azalınca tekrar gündeme getiriliyor bu mesele. Cumhurbaşkanlığı konusu da böyle bir şey. Bugün ben özellikele Türkiye’den gelen tepkilerle Kıbrıslı Türklerin çoğunluğunun rencide olduğunu düşünmekteyim.”
Kıbrıslı Türklerin %46’sı kimliğinin tehdit altında olduğunu düşünüyor
“Henüz yayınlanmamış anketimize göre Eylül ayında Kıbrıslı Türklerin’lerin %46’sı kimliğinin tehdit altında olduğunu belirtti. Bu ciddi bir oran. Neredeyse her iki kişiden biri Kıbrıslı Türk kimliğinin yok olmakta olduğunu ya da tehdit altında olduğunu düşünmekte. Bu çok önemli. Kimlik diye baktığımız aslında Kıbrıslı Türklerin ifade özgürlüğü, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve laikliği anladığını ve ona tutunmaya çalıştığını düşünüyorum.”
“Akıncı’nın son açıklamasına da baktığımızda bizim en vazgeçilmezimiz ifade özgürlüğümüzdür. Ve buna tutunmamız gerekiyor diyor. Toplum da bugün buraya tutunmuş durumda.”
Hakaretler seçmeni Akıncı’ya yönlendirdi
“Yapılan hakaretler, Akıncı’ya yönelik yapılan linç girişimleri, aslında Kıbrıslı Türklere yapılan hakaretler, bir çok insanı, “sandığa gitmemem” diyen veya başka partiye, adaya oy veririm diyen insanı çok ciddi bir şekilde olumlu yönden sayın Akıncı’ya yönlendirdi.”
Kıbrıslı Türker’in yok olacağına dair bir algı var
“Gidişatın Kıbrıslı Türker’in yok olmasına doğru gittiğini, özellikle çalışamlarda ortaya çıkan 10 yıl içinde Kıbrıslı Türker’in yok olacağına dair bir algı var. Gerçek ve değil, böyle bir algı var. Şimdi bu algıya ve son saldırılara baktığımız zaman insanların kimlik ve ifade özgürlüğü adına tutunmaya ihtiyaç duydukları bir şey var. Bu da sayın Akıncı’da somutlaştı. Ve bunu net bir şekilde görüyoruz. Ne kadar çok saldırı varsa o kadar da çok tepki görüyor. ”
“Çok ciddi bir hayal kırıklığı da oluştu”
“Bu süreç aynı zamanda çok ciddi de hayal kırıklığı yarttı. Özellikle sol cenahta, belli sol partilerin harekata destek olması çok ciddi hayal kırıklığı yarttı. Özellikle kendi tabanlarında.
Sayın Talat’ın son günlerde çok talihsiz bir açıklaması oldu. ‘CTP sayın Akıncı’ya destek vermeyecek’ yönünde. Buna verilen yorumlardan bir kısmı da yine CTP’lilerin tepkileri ve ‘hayır Akıncı’ya destek verilmesi lazım’ yönünde. Bunlar hem Kıbrıslı Türkler açısından acı şeyler hem de aynı zamanda umut verici şeyler. Çünkü bu kimliğe sarılma ve yok olma korkusu bazen insanları mobilize etmekte etkili oluyor.”
“Saldırı altında olan bir kimliğe sahip çıkma duygusu söz konusudur”
‘Kıbrıs Türk milliyetçiliği’ kavramını ben kabul etmiyorum. Ne açıdan? Çünkü azınlıkta olan bir kesim kendi kimliğine, o yok olma korkusu içinde sahip çıkmalıdır. Bunu yaparken de çoğunluktaysanız, bu sizi faşizme ve ırkçılığa kadar götürür. Ama burada gerçekten saldırı altında olan bir kimliğe sahip çıkma duygusu söz konusudur. Irkçılık daha saldırgan bir tavır geliyor bana. Burada özellikle bu vizeler tüzüğünün gündeme gelmesiyle toplumu bölmeye yönelik saldırılar gelmeye başladı.
Oysa Kıbrıslı Türklere baktığımız zaman bu ülkede güvende hissetmeme oranı %40’lardadır. Bu da çok düşüktür. Bu kadınlarda daha fazla erkeklerde daha azdır. Şimdi böyle de baktığınız zaman organize suçları buraya taşımış bir vizyon var. Buna karşılık gelen organize suçların bir çoğu yabancı unsurlar ise hep burada bir tepki olması doğaldır. Fakat bunu “siz toplumu bölüyorsunuz, Türkiye kökenlilere işkence yapmak için yapılmış bir tüzüktür” şeklinde lanse edilmesi tabiiki tepki de çeker.
Kıbrıslı Türklerin refleks bir reaksiyonudur aslında kendi kimliğine tutunması. Saldırgan ve tehlikeli görmüyorum bunu. Sadece savunma amaçlı görüyorum. Azınlık ve çoğunluğun farkı da budur bence.
Kutuplaşma dinamikleri…
“İradeye sahip çıkanlar ve iradeye müdahaleyi kabul edenler“
İki saflaşma dinamiği var. Kasım ayı içerisinde Kıbrıs Sorunu kapsamında bir görüşme olma durumu var. Ve ondan sonrasında da olası bir 3’lü görüşme olabilir. Sanırım sağın en büyük kaygısı bu. İkincisi de Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili.
Burada irademize müdahaleye karşı çıkan bir grup var. İrademize müdahalenin kendine kazandıracağı şeyleri de düşünen başka bir grup var. Kutuplaşam buysa eğer, kutuplaşmanın en azından iradeye sahip çıkma açısından önemli bir artı olduğunu düşünüyorum. Fakat toplum bölünecek, cepheleşmeyelim yönünde kaygılar da var.
Kıbrıslı – Türkiyeli ayrımı suni olarak yerleştiriliyor
Türkiyeli – Kıbrıslı ayrımı suni olarak yerleştirilmeye çalışılıyor. Türkiye’den gelip de benden de daha fazla burada yaşayan insan var. 75’de gelmiş insanlar var. Ben 77’de doğdum. Benden daha Kıbrıslı hisseden insanlar var. Ve onlar da Türkiye’den gelen müdahalelere sıcak bakmıyorlar.
Bu bölünmeyi, kimlik üstünden siyaseti kendine görev edinmiş belli kesimler var bugün. Bir parti de var bu amaçla çalışan. Böyle baktığımızda bu durum maalesef çok tehlikeli. Bu süreç çok kötü noktalara da götürebilir bizi.
Akıncı’nın oylarında ciddi artış var
“Yayınlanmayan anketimize göre sayın Akıncı’nın oylarının çok ciddi bir şekilde arttırdığını görüyoruz. Sayın Ersin Tatar’ı koyduk ankete. Sayın Tatar’ın bu ankette 2. sırada olduğunu gördük.”
“Güvensizliği sorgulamamız gerekiyor”
“Yıllardır yayınladığımız rakamlarda 3-4 en çok güvenilir kurum var. Polis, yargı, cumhurbaşkanı ve ombudsperson. 3-4 tane de hiç güvenilmeyen kurum var. Siyasi partiler, meclis, sendikalar gibi…
Bunun sorgulamamız lazım. Hem partilerin kendisi sorgulamaları hem de partililerin kendisi bireysel olarak sorgulaması lazım. Hem de toplum olarak siyasi kültürümüzü sorgulamamız lazım.
Bugün siz bir seçim öncesi birilerinin onayını alıp aday yapılmak amacıyla, toplumunuza yüz çevirirseniz, toplumunuzun sizden bekledikleri yerine başkalarının emirlerini yerine getirmeye çalışırsanız bu toplum adına çok acı bir şey olur. Güven eksikliğinin nedenlerinden biri de budur. Verilen sözler var bir yanda, bir yanda da icraatlar var. Birbirini tutmayan şeylerdir bunlar.
Anketlerde sorduğumuz bir diğer soru da siyasilere oy verirken neye, hangi özelliklerine bakıyorsunuzdur. İnsanların baktıkları iyi niyettir. Sen buraya gelirken ne söz verdin, ne yapmaya çabaladın ve ne yaptın, neyi başardın. Söz ile başarı aynı olmayabilir ama o çabayı görmek istiyor toplum.”
İfade özgürlüğü kaybediliyor
“Gerçekten bu ülkede ifade özgürlüğünün olduğunu düşünürdüm. En azından nispeten bugün olandan daha iyi olduğumuzu düşünürdüm. Bunun hızla yok oluyor olmasını görmek en büyük hayal kırıklığımdır. En büyük de korkum ciddi anlamda bundan sonaraki siyasi ortamı veya günlük yaşantımızın ne olacağını kestiremiyor oluşum.
Bu ülkede düşman ilan edilip de halkın iradesine rağmen o insanın koltuktan uzaklaştırılmaya çalışılması çok tehdit edici. Kıbrıslı Türklerin buna nasıl bir reaksiyon vereceğini merak ediyorum.
Özellikle beklentim koltuk için değil toplum için bir şeyler yapılması. Önem verdiğimiz değerleri yitirdikten sonra her şey biter. Herkesin bir gün ifade özgürlüğüne ihtiyacı olur. Kıbrıslı Türklerin kimlik ve mağduriyet konularında sahip çıktığını gözlemliyorum. Umarım yine böyle olur. Toplumun karar vermesi gereken nokta bu. Rum tarafından siyasi eşitlik istiyoruz. Aynı siyasi eşitliği Türkiye’den de istemeliyiz.”