Çeviren: Mestan Dilbilmez / Dünyadan Çeviri
İngiltere’nin en zengin ve en yoksul bölgelerinde gerçekleştirilen yaşam beklentisi üzerine yeni araştırma toplumsal eşitsizliğin gerçek bedelini açığa çıkardı: hayatın on yılı.
Konferans konuşmalarından, henüz gerçekleşmemiş milyonlarca sterlinlik fonlara kadar, “seviye atlama” hakkında bir şeyler duymadan edemiyoruz. Muhafazakâr hükümetin 2019 manifestosunun bir parçası olarak açıklanan amiral gemisi siyasası, serveti ve işleri başkentten uzakta yeniden dağıtma ve siyasi söylemin kaçınılmaz bir parçası haline gelen, artan bölgesel eşitsizlik düzeyiyle mücadele etme sözü verdi -kimse bunun uygulamada ne anlama geldiğinden tam olarak emin olmasa da.
Öngörülebileceği gibi, bu yönde çok az gerçek adım atıldı. Geçen hafta, İngiltere’nin en zenginlerinin şimdi ülkenin en fakirlerinden on yıl daha uzun yaşamasının beklendiği haberi geldi.
Sağlık hizmeti düşünce kuruluşu The King’s Fund tarafından ONS verilerinin analizi, sağlık hizmetlerinde ve daha geniş toplumda “kurumsallaşmış” eşitsizlikler olarak adlandırdığı şeyin bir iddianamesiydi. En büyük bölünmeye sahip iki alan olan Westminster ve Blackpool’u ele alalım. Zengin Westminster, 2001–3 ve 2018–20 arasında erkeklerin yaşam beklentisinin 77,3’ten 84,7’ye yükseldiğini gördü -7,4 yıllık bir artış. En düşük refah oranlarına sahip olan ve İngiltere’deki en yoksun on mahalleden sekizine ev sahipliği yaptığı saptanan Blackpool’da, uzun ömür sadece 2,1 yıl artarak 72’den 74,1’e yükseldi. Bu, ikisi arasındaki yaşam beklentisi farkının yirmi yıldan daha kısa bir sürede beş yıldan biraz fazla 10.7 yıla yükseldiği anlamına geliyor. Kadınlar için aynı boşluk 3,9 yıldan 8,1 yıla yükselmişti.
Veriler 2001 yılına kadar geri gitse de, yaşam beklentisi üzerindeki en önemli etkilerden bazılarının 2010 yılına ve hâlihazırdaki hükümetin seçilmesine dayandığını belirtmekte fayda var. Duran yaşam beklentisi, artan ölüm oranları ve kemer sıkma üzerine çalışan akademisyenlerin yaptığı çok sayıda araştırma, hükümetin sağlık hizmetlerinde gerçek anlamda kesintiye gitme kararının, şu anda “seviyesini yükseltmeye” çalıştığımız bu bölgesel eşitsizliklerin ana nedeni olduğuna işaret etti.
Çoğunlukla, yoksulluk ve yoksunluğun toplumsal etkileri, özellikle ölçek nedeniyle soyut görünebilir: ölümlerde ve yükselen ortalamalarda beş haneli artışlara kafa yormak zordur. Ancak bu sayıların her birinin arkasında, beyin tümörü ölümcül olana kadar tümörünün farkına varılmayan biri ve şimdi akrabaları olmadan yaşamakla karşı karşıya kalan bir aile var. Bölgesel eşitsizlik ve düşen yaşam beklentisi hakkında konuştuğumuzda, bahsettiğimiz şey budur.
“Sağlığın toplumsal belirleyicileri” aslında her yerdedir. Kış aylarında uygun ısıtma ve yalıtımı olmayan evlerde yaşayanlar için erken ölüm oranları çok daha yüksekken, aşırı kalabalık konutlarda yaşamak kalp-damar hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, depresyon ve anksiyete riskini artırıyor. Başkentin en yoksun bölgelerinde, yılda 28-36.000 yaşamı kısaltan ana hava kirleticilerinden biri olan nitrojendioksit yoğunlaşması, en yoksul bölgelerde en az yoksun olanlardan yüzde 24 daha yüksektir. Yeşil alanlara erişimden eğitime ve trafik kazası riskine kadar bu liste uzayıp gider.
Teşhisten sonra bile, Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) kullanım aşamasında neyse ki ücretsiz olmasına rağmen, servet seviyeniz tedaviyi alma ve tedaviyi sürdürme yeteneğinizi büyük ölçüde etkileyebilir. 2017’den en son veriler, İngiltere’nin en yoksul bölgelerinden acil servislere başvuran kişilerin yüzde 14,3’ünün, devam tedavisi almadığını gösteriyor. Hükümet, altmış bin kanser hastası da dahil olmak üzere milyonlarca insan için Evrensel Krediyi kestikten sonra, uzmanlar artan yoksulluk oranlarının bir sonucu olarak teşhis konulan sayısız hastanın öleceği konusunda uyardı.
Parası olanlar için bu şaşırtıcı gelebilir. Ancak bir pandemi sırasında toplu taşımaya binmek zorunda kaldıkları için “hayatlarıyla Rus ruleti” oynamakla karşı karşıya kalan bağışıklığı baskılanmış kanser hastaları ya da ölümcül hasta partnerleri için ısınma ya da yeni giysiler için ödeme yapamayan diğerleri için, kişinin bir hastalıkla savaşma yeteneğindeki yoksulluk açıktır.
Bu tür bir eşitsizlik büyük ölçüde bölgeseldir. 2019’da 140.000’in biraz altında ölüm -tüm ölümlerin yaklaşık dörtte biri- ya zamanında, etkili sağlık hizmeti ya da daha geniş halk sağlığı siyasası yoluyla önlenebilir olarak kabul edildi. Bunun içinde, Blackpool, 100.000 erkek başına 349,7 ölümle, üst üste beşinci yıl için en yüksek önlenebilir erkek ölüm oranına sahipti. Hampshire’ın varlıklı, kırsal alanı Hart’ta 100.000’de yalnızca 246,5 ölüm yaşandı ve bu da, onu, ülkedeki en düşük orana sahip kıldı. Neredeyse her ölçüme göre, daha zenginseniz ya da ülkenin daha zengin bölgelerindenseniz, siz de daha sağlıklısınız.
Bu eşitsizlikler bölgeler içinde de ortaya çıkıyor. En son Bakım Kalitesi Komisyonu raporunda “yetersiz” notu almakla kalmayıp çatısını tamir etmeye gücü yetmeyen King’s Lynn’deki Queen Elizabeth Hastanesi’ni ele alalım. Çatı, çökmesini önlemek için neredeyse iki yüz payandayla destekleniyor. Muhafazakârların 2010’da iktidara gelmesinden sonraki yıllarda Queen Elizabeth Hastanesi’nin acil servisinde dört saatten fazla bekleyen hasta sayısı iki katından fazla arttı.
Tam da bu sırada, yakındaki Norwich’te sürekli olarak çok daha yüksek puan alan hastaneler var. Zengin Cambridge’deki ilçe sınırının hemen üzerinde bulunan Addenbrooke’s ve Royal Papworth hastaneleri, ülkedeki en yüksek puan alan hastanelerden bazılarıdır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Cambridge’deki çocuk yoksulluğu oranı, King’s Lynn’deki yüzde 29’luk çocuk yoksulluğu oranının neredeyse yarısıdır. Londra gibi kentlerde bile, hastaneler, daha zengin ve daha yoksul ilçeler arasında kalite açısından çarpıcı sıçramalar görebilir çünkü daha yoksul bölgelerdeki kendi kendini yöneten hastanelerin genellikle çok daha yüksek maliyetleri ve çok daha az finansmanı vardır; bu da sağlayabilecekleri tedavileri sınırlandırır.
Daha önce görüştüğüm bir kanser hastası, “Bu, bana teşhis konulduğunda beni dehşete düşüren bir şeydi -tüm hastaneler aynı tedaviyi vermiyor” dedi. “Ve sonra sağlığınızı tartarken para bir sorun haline gelir. (…) Daha iyi bir hastaneye gitmek mi yoksa sadece daha yakın bir hastaneye gitmek için paraya sahip olmak mı?”
Bu sorunlar hayatın çözülemez bir gerçeği değildir: Eşitsizliklerin yıllarca kemer sıkma politikasından sonra daha da kötüleşmesi bunun kanıtıdır. Ancak daha fazlasının yapılması gerekiyor –Health Foundation’ın [Sağlık Vakfı] saptadığı hâlihazırdaki orandalar arasındaki açığı kapatmak birkaç on yıl alabilir. Toplumsal bakım krizine ve çok daha yüksek NHS fonlarına gerçek bir uzun vadeli çözüm sunmaktan, bu eşitsizliklere neden olan altta yatan yoksulluğu çözmeye kadar, bu sorunu çözmeye yardımcı olabilecek fikirler ve siyasalar ortadadır.