Kilo vermek sadece kişinin diyetine bağlı değildir. Kilo alımı, kişinin yaşam tarzı, psikolojik durumu ve en önemlisi çevresel faktörlere bağlı olarak değişmektedir. Bununla birlikte, son yıllarda hayatımıza obezojenik çevre terimi girmiştir.
Obezojenik çevre, kişiyi kilo alımına teşvik eden ya da kilo kaybı için elverişli olmayan çevre anlamında kullanılan bir terimdir. Başka bir şekilde söylemek gerekirse, kişiyi obeziteye teşvik eden çevredir.
Sokaklar ne kadar elverişli?
Şehirdeki yetersiz ve güvenli olmayan kaldırımlar, spor yapılabilecek alanların azlığı, ışıklandırmanın yetersizliği, araç sürücülerinin kaldırımları park yeri gibi kullanması, kişinin yaşadığı bölgede suç oranlarının yüksek olması gibi faktörler kişinin fiziksel aktivitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Yetişkinlerde olduğu kadar çocuklarda da bunu gözlemlemekteyiz. Çocuğun fiziksel aktivite yapabileceği uygun ve güvenli ortam olmadığında çocuk eve kapanıp, televizyon veya telefon önünde geçirdiği zaman artmakta ve çocukluk çağı obezite oranı da artış göstermektedir.
Bu noktada, yaşadığımız çevreyi gözden geçirmemiz gerekmektedir. Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşadığımız çevre, evden çıkıp spor yapmamıza ne kadar elverişli, belediyecilik anlayışı çevreyi bu konuda ne kadar önemsiyor? Bu soruların cevabını hepimiz biliyoruz.
Sağlıklı besine erişiminiz kolay mı?
Kişinin yaşadığı çevrenin fiziksel özellikleri kadar, kişinin sağlıklı besine erişim olanağı da kişinin sağlıklı besini tercih etmesini etkilemektedir. Örneğin, kişinin yaşadığı yere, taze sebze ve meyvelerin satıldığı market veya manavın değil de enerji ve yağ içeriğinin yoğun olduğu fastfood denilen besinlerin satıldığı restoranlar daha yakınsa, kişinin fastfood besin tüketiminin daha yüksek olması muhtemeldir.
Yetişkin bireyler için bile sağlıklı besine ulaşmak zor olurken, çocukların günün önemli bir kısmını geçirdikleri okullarda ulaştıkları besinler kocaman bir soru işaretini beraberinde getiriyor. Obeziteye sebep olabilecek enerji ve yağ içeriği yüksek besinler, glikoz-fruktoz şurubu ile renklendirici içeren paketlenmiş gıdalar, hem birçok hastalığa sebep olan hem de bağımlılık yapabilen çin tuzu içeren cipsler çocukların kolaylıkla ulaşabileceği okul kantinlerinde satılmaktadır.
Peki Eğitim Bakanlığı ve diğer yetkili merciler bu konuda son yıllarda ne yapmaktadır? Cevap, büyük bir sessizlik.
Peki ya marketler?
Hiç dikkat ettiniz mi? Marketlerde ekmek, süt, meyve ve sebze gibi temel ihtiyaçların bulunduğu raflar genellikle, şeker ve yağ oranı yüksek paketli abur cuburlardan sonra, arkada kalan raflarda bulunmaktadır. Doğal olarak bireyler abur cuburların bulunduğu raflardan geçerken, o ürünlerden göz gezdiriyor ve bunları satın alma olasılıkları artıyor.
Obeziteyle savaş için bütüncül politikalar oluşturulmalı.
Çevrenin, kişinin besin seçimi ve fiziksel aktivitesini yakından etkilediği bir gerçektir. Bu nedenle, yaşadığımız çevreye farklı bir gözle bakmamız gerekmektedir. Bu noktada esas görev yasa yapıcılara ve belediyelere düşmektedir. Yaşadığımız çevrenin bu anlamda daha sağlıklı olması ve yasal düzenlemelerin insan sağlığını geliştirici yönde olması için çalışmalar yapılmalıdır.
Halk sağlığını korumak adına, toplumun her kesiminden ve her yaştan insanlar için rasyonel hedefler konulmalıdır. Unutulmamalıdır ki, obezite ve obezite kaynaklı sağlık sorunlarının tedavisi için her yıl ciddi rakamlar harcanmaktadır. Yapılabilecek koruyucu nitelikteki düzenlemelerle, harcanan bu sağlık bütçesinin, farklı alanlarda halkın yararına kullanılması sağlanabilir.