Arif Hasan Tahsin Vakfı mütevelli Heyeti Başkanı Şener Elcil, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan üniversiteler krizinin Türkiye’deki yetkilileri de kapsadığından Türkiye Yüksek Öğrenim Kurulu‘nun (YÖK) bu olayı kapatmak için adaya geldiğini belirterek, “tüm yapılanlar soruşturma adı altında YÖK ile birlikte bu olayı kapatma girişimidir” dedi.
Elcil: YÖK, bugün kurtarıcı rolünde ortaya çıktı
Yazılı açıklama yapan Elcil, Kıbrıs Türk toplumunun Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasa’nın 20. ve 87. maddelerine dayalı olarak kendi eğitim sistemini oluşturup, yönetebilme hakkına sahip olduğunu hatırlattı, uluslararası hukuk içinde, Anayasal haklara dayalı bir yüksek öğretim sistemi kurmak yerine, diploma satma, sahte akademik belge verme ve insan ticaretini öne çıkaran, nitelikten çok niceliğe önem verip eğitimi bir sektör olarak gören 23 faal ve 13 tane de izin almış üniversite yaratıldığını belirtti.
Elcil, “2006 yılında dönemin CTP-DP hükümetinin desteği ve KTÖS ile DAÜ Rektörlüğü’nün çabaları sonucunda, AB’deki üniversitelerin esas aldığı Bologna süreçlerine katılımda önemli adımlar alınmış olmasına rağmen, Kıbrıs Türk toplumunun önünü kesen Türkiye yetkilileri bugün yaratılan bu gecekondu üniversitelerinin sorumlularıdırlar. Yaşadığımız birçok olaya dayalı olarak, gösterilen tüm tepkilere kulak tıkayan, KTÖS’ün 2022 yılında kendilerine yazdığı tüm yazılara cevap vermeyen YÖK, bugün kurtarıcı rolünde ortaya çıkmıştır” dedi.
Açıklamanın tamamı:
Kıbrıs Türk toplumu, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasanın 20. ve 87. Maddelerine dayalı olarak kendi eğitim sistemini oluşturup, yönetebilme hakkına sahiptir. Uluslararası hukuk içinde, anayasal haklarımıza dayalı bir yüksek öğretim sistemi kurmak yerine, diploma satma, sahte akademik belge verme ve insan ticaretini öne çıkaran, nitelikten çok niceliğe önem verip eğitimi bir sektör olarak gören 23 faal ve 13 tane de izin almış üniversite yaratılmıştır.
2006 yılında dönemin CTP-DP hükümetinin desteği ve KTÖS ile DAÜ Rektörlüğü’nün çabaları sonucunda, AB’deki üniversitelerin esas aldığı Bologna süreçlerine katılımda önemli adımlar alınmış olmasına rağmen, Kıbrıs Türk toplumunun önunu kesen Türkiye yetkilileri bugün yaratılan bu gecekondu üniversitelerinin sorumlularıdırlar.
Yaşadığımız birçok olaya dayalı olarak, gösterilen tüm tepkilere kulak tıkayan, KTÖS’nın 2022 yılında kendilerine yazdığı tüm yazılara cevap vermeyen YÖK, bugün kurtarıcı rolünde ortaya çıkmıştır.
Türkiye’de bilim yuvası olması gereken üniversiteleri, tarikat dergâhına dönüştüren, uyduruk diploma ile atanan rektörlere tepki koyan üniversiteler üstüne baskı kuran YÖK, bizdeki bu rezillikleri aydınlatacakmış. ‘Bizde ne varsa sizde olacak’ hedefi ile hareket edenlerin, Kıbrıslı Türkler’e verebileceği ancak sahte diploma, rüşvet, sahte bilimsel yayın, insan kaçakçılığı yuvası haline gelmiş sahte üniversitelerdir. YÖK, her yıl bu üniversiteleri denetlemesine rağmen neden bugüne kadar sesini çıkarmamıştır?
‘Jet skandalı’ konusunda sabıkalı Sn. Ünal Üstel bir kahraman gibi soruşturmaları sonuna kadar sürdüreceğini açıklamaktadır. Kendisi hala daha aklanmış değilken, YÖK ile birlikte soruşturmaları sonuna kadar götürecekmiş. Üstelik bu işi DAÜ’yü batıran rektör’ü YÖDAK başkanı olarak atayarak yapacakmış.
Bu masallara karnımız tok, olayın kendilerine ve yakınlarına kadar ulaştığını, Türkiye’deki yetkilileri de kapsadığını anladıklarından, tüm yapılanlar soruşturma adı altında YÖK ile birlikte bu olayı kapatma girişimidir. Muhalefet bu rezilliklere göz yummamalıdır. Sahte belgelerle kuzeydeki makamları işgal eden işbirlikçilerin üstüne gitmelidir.
Adamızın kuzeyinde uluslararası hukukun dışında yaratılan bu siyasi yapının sürdürülebilirliği yoktur. Bu sorunları yaratanların, sorunları çözemeyecekleri açıktır. Bunu fırsata dönüştürüp, Kıbrıs Türk toplumunun uluslararası hukuktan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklanan haklarının ortadan kaldırılıp eğitimde Türkiye’ye entegrasyon öngörüldüğü açıktır.