UBP gibi yılların getirdiği geleneklere hapsolmuş, nepotizm ve patronaj sisteminin her parçasıyla harmanlanmış bir partinin başına gelmek kolay birşey değildir. Ama UBP sadece bunlarla açıklanamaz. Memleketteki en sağdan en sola milliyetçilerin, sağ liberallerin ve muhafazakarların (toplumun %40’nın) toplandığı bir partidir. Bu yelpaze içerisinde UBP “pragmatizmi” denilen şey de zaman zaman çok aşırı noktalara kadar gitmesine rağmen kendi kurdukları patronaj sistemi yani KKTC’yi her şeye rağmen Türkiye’nin neo liberal saldırılarından yıllar içerisinde geliştirdikleri bazı madun taktikleriyle kurtarabilmişler, bazı şeyleri yıllarca yapar(mış) gibi yaparak ertelemişlerdir. Tabii bu arada hiç acımadan da kurban ettikleri bazı kurumlar olmuştur.
Felsefeci De Certau bu tip taktiklere METİS der. Sosyolog Necmi Erdoğan (2000), bunların “esas” veya “gerçek” iktidar (bizim durumda Türkiye) karşısında geliştirilen heterolojik, saptırıcı pratikler repertuarı olduğunu iddia eder (Erdoğan 2000). Bunlar “farklı taktik yaratıcılık, kurnazlık, hile, düzenbazlık, gizlenme, kılık değiştirme, numara yapma, simülasyon, dissimülasyon, savuşturma, kaytarma, tetiktelik, kinizm biçimlerini anlatır” (a.g.e). İktidar veya sömürgecinin aygıtının dayattığı yasayla baş etme, yolundan saptırma, kaçma veya idare etmeye dayalı bir ilişki tarzı olan METİS bir “arada olma”, “arada yaşama” sanatıdır (de Certeau 1984: 30, Erdoğan 2000). METİS “hiçbir şeyden kaçma; ama hiçbir şey de yapmama” sanatıdır. Necmi Erdoğan’a göre, bu tip taktikler ‘”genel ve soyut bir formülasyonu olmayan ve fakat konjonktürlere ve durumlara bağlı olarak devreye sokulan, tekil (singular), parçalı, heterojen ögelerden oluşur. Uygulandığı yerin yasasından ve iktidar aygıtından bağımsız olmadığı ölçüde, bu yasa veya aygıtın doğurduğu boşlukları ve yarattığı fırsatları kollayarak kendini ötekinin alanına kurnazca sızdırır” (de Certeau 1984: 37, 86, Erdoğan 2000). ‘“İdare etmeyi”, “ötekinin alanında yaşamayı”, “düşmanın görüş alanının içinde hareket edebilmeyi” ve “terketmeden kaçmayı” içerir. Bu bakıma, metis, “belirsiz düşman bir çevrede bir dar yollar ağıdır” ve “iğne deliğinden iplik geçirmek” eylemidir (Krş. Berger 1993: 231-2, Erdoğan 2000).’UBP işte bu METİS konusunda Kıbrıs’ın en tecrübeli partisidir. Gerçi şimdiki partilerimizin çoğu da benzeri taktikleri adabte atmeyi öğrenmişler ve sıkça uygulamaya koymaktadırlar. Yani METİS Kıbrıslı Türk siyasi kültürünü bize anlatır dersek fazla ileri gitmiş olmayız.
UBP günün sonunda çok Kıbrıslı bir partidir. Kıbrıslı’nın hatta aynasıdır. Ne kadar da aynada gördüğümüz şey pek hoşumuza gitmese de. Doğruyu söylemek gerekirse UBP’nin en iyi müşterileri has Kıbrıslılardır. Ersin Tatar ise yıllarca yurtdışında yaşamış, iyi yetişmiş bir arkadaşımızdır. Uzun yıllar özel sektörde başarılı bir yöneticilik tecrübesi elde etmiştir. Özellikle Show Tv’de büyük bir başarı göstermiştir. Ersin’i ben 10 yaşından beri tanırım. Hiper aktif, heyecanlı, tez canlı, ani patlamaları olan, çocuksu, kalbi temiz, bana göre biraz fazla milliyetçi ama demokrat (bu tarafını kanal T’de çalışanlar iyi bilir), pragmatik, esasında UBP’nin ağır abi lider tipine pek de uymayan biridir. Aşırı üç kağıdı yoktur. Kıbrıs hastasıdır. Ne düşünürse yüzünüze söyleyebilir. Kafasına yatarsa da yapmayacağı şey yoktur. En büyük dezavantajı ise bazen bazı meselelere aşırı naif bakmasından kaynaklanabilir. Bir de kafası erken karışıp ambale olabilir. Son zamanlarda Kıbrıs’ta bir süre yaşadıktan ve UBP’yi tanıdıktan sonra zaman zaman çok aşırı popülist tavırlara da girebilmektedir. Gitmediği cenaze ve düğün yoktur. Etki altına da kolay girebilir. Bunun için UBP içerisinden etrafına kimlerin kümeleneceği önemlidir. UBP’nin dinolarının Ersin’e pek tahammülleri yoktur ama Hüseyin meselesinden sonra bir türlü önünü kesememişlerdir fakat gurvada beklemektedirler. Velhasıl Ersinli UBP ile enteresan günlere gebeyiz diye düşünüyorum. Ersin çünkü insanı hem vezir hem de rezil edecek kapasiteye sahiptir. Umarım Kıbrıs Türk’ü için birincisini seçer…