Kıbrıs’ın kuzeyinde Anayasa Mahkemesi olarak da oturum yapan Yüksek Mahkeme, 2018 yılında HİZMET-SEN adlı bir sendika tarafından Din İşleri Dairesi ile ilgili yapılan yasa değişikliği konusunda yapılan bir başvuru üzerine aldığı kararda yasa değişikliğiyle “Din İşleri Komisyonu”nun görevleri arasında “Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı”nın “izniyle” hafızlık eğitimi verilmesinin de öngörülmesini değerlendirerek karar bağladı.
Mahkeme, her türlü eğitimin ancak Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın “gözetiminde ve denetiminde” olması gerektiğini, “iznin”, “gözetim ve denetimi” kapsamadığı ve bu nedenle bu maddeyi Anayasaya aykırı bulundu.

Anayasa Mahkemesi ayrıca, Din işleri Başkanı’nın, yardımcısını bir kriter olmadan belirlemesine olanak tanıyan değişikliği de, keyfi ve sınırsız yetki verildiğinden ve yasamanın yetkisini idareye devrettiğinden Anayasaya aykırı buldu.
Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararının Türkiye basınına “Kuran Kursları kapatıldı” başlığıyla sürülmesinin ardından ilk açıklama TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan geldi.
Altun sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kurslarının kapatılmasıyla ilgili almış olduğu karar ideolojik ve dogmatik bir aklın ürünüdür. Laikliği bu denli sığ ve yanlış bir şekilde yorumlamak temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır. Laiklik, din özgürlüğünü teminat altına alır, din eğitimini yasaklama aracı olarak kullanılamaz. Ancak jakobenler, laikliği dini değerleri ve kültürel zenginliklerimizi baskılamak için kullanırlar. Akdeniz’in ve özellikle Kıbrıs sorununun, Türkiye’nin ortaya koyduğu güçlü iradeyle uluslararası alanda daha hakkaniyetli bir şekilde tartışmaya açıldığı böylesi kritik bir dönemde alınan bu yanlış karar Kıbrıs Türkleri’nin varlığına ve birliğine yönelik bir tehdittir.

Demokrasinin teminat altına aldığı din ve inanç özgürlüğüne vurulan bu yargı darbesi asla kabul edilemez. Bu kararın zamanlaması manidardır. Hangi amaca hizmet ettiği akıllarda ciddi şüpheler uyandıran bu karara tepki göstermek demokrasiye saygı duyan herkesin görevidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tüm gücü ve kudretiyle Kıbrıs Türkleri’nin yanında olmaya devam edecek, tarihinden aldığı ilhamla Kıbrıs Türkleri üzerinde oynanan bu tehlikeli oyunu yine Kıbrıs Türkleriyle el ele vererek bozacaktır”.
Altun’un açıklamasını TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması izledi.
Erdoğan şunları söyledi:
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yaptığı açıklamayı bizim kabul etmemiz mümkün değil. Anayasa Mahkemesi Başkanı laikliği öğrenmesi lazım. Türkiye’deki uygulaması neyse onu da öğrenmesi lazım. Tavır değişmediği takdirde, KKTC’de inanç özgürlüğü konusunda oradaki yavrularımızın Kuran eğitimi konusunda engel teşkil etmesine müsaade etmeyiz. Türkiye’de din eğitimi-öğretimi bu tür şeyler çözülmüştür.

Laiklik anlayışı onların anladığı gibi değildir. KKTC bir Fransa değildir. KKTC, Türkiye’deki uygulamalar neyse bunları uygulama safhasına geçirmek durumundadır. Oradaki bazı sendikaların, din düşmanı sendikaların attığı adımları kabul etmemiz mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi Başkanı bu yanlışından süratle dönmelidir. Dönmezse bizim atacağımız adımlar farklı olacaktır. Fuat Bey de bu konuyu Ersin Bey ile görüşmek suretiyle gerekli adımların atılmasını bildirecektir.
İlgili açıklamaların ardından Kıbrıs’ın kuzeyinden sosyal medya aracılığıyla yargıya müdahale tepkileri yükselmeye başladı.
Atanmış Başbakan Ersan Saner yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Anayasa Mahkemesi’nin bazı din görevlilerinin üyesi olduğu Hizmet Sendikası’nın (HİZMET-SEN) 2018 yılında açtığı bir dava ile ilgili olarak dün verdiği kararı basında yer alan haberlerden öğrendikten sonra Din İşleri Başkanımız ile görüştüm.

Kendisinin de basına açıkladığı üzere söz konusu sendika, Din İşleri Değişiklik Yasasının 8B Maddesinin 2. Fıkrasının A Bendinde yer alan “Din Hizmetleri Eğitimi ve Halkla İlişkiler Birimi bünyesinde eğitim işleriyle görevli Bakanlığın izniyle yapılan hafızlık eğitimi kurslarını düzenlemek, sınav yapmak ve başarılı olanlara hafızlık belgesi vermek” şeklinde düzenlenen ve Din İşleri Komisyonuna verilen hafızlık kursu açma yetkisinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
Anayasa Mahkemesi de Hizmet Sendikasının (HİZMET-SEN) başvurusunu uygun bulmuştur.
Şimdi yapılacak olan Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının ortaya çıkmasının ardından mahkemece eksik görülenleri gidermek ve hafızlık kurslarının devamını sağlamaktır.
Ama şu noktalara dikkat çekmeyi gerekli görüyorum;
Din İşleri Başkanlığımız da Devletin bir kurumudur. Dolayısı ile Devletin dışında bir kurumun hafızlık kursları düzenlemesi diye bir şey söz konusu değildir.
Din İşleri Başkanlığının dini alandan sorumlu bir Devlet kuruluşu olarak ilgili bakanlık ve diğer devlet kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak görevini yerine getirmesi gayet doğaldır ve esasen bu kurumumuzun görevidir.
Anayasamız açıkça hiç kimsenin bir inancın kitabını ve esaslarını öğrenme ve uygulama hürriyetinden mahrum bırakılamayacağını yazmaktadır.
Dolayısı ile Anayasa Mahkemesi kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hafızlık eğitimi kurslarının yasaklanması gibi bir durumun söz konusu olamaz.
Mahkemenin kararı ışığında gerekli yasal düzenlemeler yapılarak bu kurslara Devletin ilgili bakanlık ve kurumları vasıtasıyla devam edilecektir. Kurslar doğal olarak Din İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenirken, Milli Eğitim Bakanlığı da uzman müfettişleri ile denetimlerini yapacak, kurslar sonunda verilecek belgeleri onaylayacaktır.
Bizler Anayasa’ya bağlıyız ve din eğitimi almayı Anayasa’ya aykırı olarak görmüyor tam tersine vatandaşın bir hakkı, toplumsal bir ihtiyaç olarak değerlendiriyoruz.
Dolayısıyla dünyanın tüm medeni ülkelerindeki düzenlemelerin benzerleri ile bu konuya bir düzenleme getirme kararlılığındayız.
Çavuşoğlu, Ersin Tatar ile ortak düzenlediği basın toplantısında AYM’nin Kur’an kursu kararına da değindi.
Çavuşoğlu: Bu ideolojik bir karardır
Seçtirilmiş Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la düzenlediği ortak basın toplantısında konunun Türkiye’de büyük bir hassasiyet yarattığını söyleyen TC Dışişleri Bakan Mevlüt Çavuşoğlu, “Yargının bağımsızlığı ilkesi ve AYM’nin bağlayıcılığı her ülke saygı duyar fakat bu mahkemenin verdiği bir kararı eleştirmeyeceğiz demek değildir” ifadelerini kullandı.

Söz konusu kararın ideolojik bir karar olduğunu söyleyen Bakan Çavuşoğlu, “Anayasa hükmüne göre verilmiş bir karar değildir. Yok, laiklikmiş yok başka bir şeymiş… Laikliğin kendisi ne demektir? Herkesin dini inancını öğrenme garantisidir. Zamanlaması da manidar. 2018’de yapılan başvurunun şimdi karara bağlanması manidardır. Düzeltilmesi konusunda yapılan açıklamaları önemsiyoruz. Bu durum Türkiye’de büyük bir hassasiyet yarattı. Diliyoruz ki ideolojik yaklaşımlar olmasın” şeklinde konuştu.
Tatar: Böyle bir şey söz konusu olamaz
Konuya ilişkin açıklama yapan Tatar ise, “Karardan büyük rahatsızlık duydum. KKTC’de böyle bir mesele olamaz. Müslüman olarak bu topraklardayız, bugünlere imanımızla geldik. Kur’an kurslarının kapatılması gibi bir konu olamaz” ifadelerini kullandı.

Eğitim Bakanlığı’nın kursların açılması adına yetkiyi vereceğini ve denetleyeceğini ifade eden Tatar, “Düzeltilmesi ve spekülasyonlara son verilmesi en büyük dileğim” dedi.
Fikri Ataoğlu: Kuran kurslarının devamlılığının sağlanması için konunun takipçisi olacağız
Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kurslarıyla ilgili gerekçeli kararının açıklanmasının ardından sosyal medyadan bir paylaşımda bulundu.

Ataoğlu, din ve vicdan hürriyeti, inanç ve ibadet özgürlüğünün, Anayasa tahtında koruma altında olduğunu belirterek, hükümetin bir ortağı olarak, hafızlık kurslarının ve Kur’an kurslarının devamlılığının sağlanması adına konunun takipçisi olacaklarını vurguladı.
Ataoğlu’nun açıklaması şöyle:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, din ve vicdan hürriyeti, inanç ve ibadet özgürlüğü, Anayasa tahtında koruma altındadır. İnanç ve ibadet hürriyeti, hiç bir kurum ve merci tarafından yasaklanması söz konusu değildir. KKTC Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeleri göz önünde bulundurularak, Anayasal bir hak olan inanç ve ibadet hürriyetinin devamlılığının sağlanması için hükümetin bir ortağı olarak, hafızlık kurslarının ve Kur’an kurslarının devamlılığının sağlanması adına konunun takipçisi olacağımızı belirtiriz.”
Arıklı: Din eğitim ve öğretimine engel olmak laikliğe aykırıdır
YDP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı, “din eğitim ve öğretimine engel olmak laikliğe aykırıdır” dedi.
Arıklı, yazılı açıklamasında, şunları kaydetti:
“KKTC Anayasasının amir hükmüne göre “Din eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altındadır” denilmektedir. 29/93 sayılı Din İşleri Dairesi Yasasında ise Din Görevlilerinin görev ve yetkileri arasında “Gerektiğinde Kuranı Kerim öğretme” ibaresi vardır. Uygulamada ise Din İşleri Dairesi bu yasanın kendisine verdiği yetkiye dayanarak isteyene din eğitimi, isteyene hafızlık eğitimi vermektedir.

Bu yasal yetkiyi kullanmamak veya buna engel olmak suçtur. Din İşleri Dairesi de devletin bir kuruluşu olduğuna göre, bu uygulamanın Anayasaya aykırı olduğunu iddia etmek izaha muhtaç bir durumdur. Kuran Kurslarının yasaklanması, Devletin denetiminden uzak kaçak Kuran kurslarının doğmasına da neden olacaktır.
Anayasa Mahkemesinin en azından 2018 de açılmış bir davayı neticelendirmek için Ramazan ayını beklemesi son derece ilginçtir. Bu konuda yasal bir düzenleme yapılması gerekiyorsa yapılacak ve tartışmalar sonlandırılacaktır.”
Tepki Dalgası
4.Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın KKTC Anayasa Mahkemesi ve Başkanını hedef alan saldırgan ve tehdit içeren sözlerini büyük bir üzüntü ve infial içinde izledim. Asla kabul edilmesi mümkün olmayan bu tavrın, KKTC’yi tanıdığını söyleyen ve üstelik başka devletlerden de bunu talep eden bir makamdan gelmiş olması durumun vahametini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Kuzey Kıbrıs’ı Türkiye’nin bir vilayeti olarak gördüğünü açıkça ifade eden bu anlayış “ Siz bir Fransa değilsiniz “ diyerek de kendince yerimizi tayin etmiş bulunmaktadır. Altı ay önce seçimlerimize tüm kurumları ile ve her türlü imkanlarını kullanarak açıkca müdahale etmelerinin ne anlama geldiğini artık hala göremeyenler kalmışsa bugün nihayet anlamış olmalıdırlar.
2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Çok olağanüstü, tarihte görülmemiş olaylar yaşıyoruz… Yargı bağımsızlığımıza ilk kez bu kadar açıktan saldırılar yapılıyor. Türkiye yetkilileri, hatta Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan bu kararı değiştirin talimatı veriyor. Hem de KKTC’nin Rumlarla egemen eşitliğini savundukları bir dönemde… Böylece zamanlaması da “gayet manidar” oluyor. Cenevre öncesinde, Rum tarafının KKTC’ye yönelik sahte-kukla devlet argümanlarına adeta destek olunuyor.
Bu arada bu ülkeyi yönetenlerin de eli ayağı birbirine karışıyor ve karışmacılara şirinlik yarışına giriyorlar… Bizim yargımız bağımsızdır, işine karışamayız, siz de karışmayınız, deme yerine…

Yazık, hem de çok yazık! Kıbrıs Türkünün Türkiye ile ilişkilerini bu kadar kötü bir noktaya sürükleyenleri, iki bağımsız yan yana devleti savunacaklarını söyleyenlerin Kıbrıs Türk halkını ve KKTC’nin kurumlarını yerle bir etmelerini tarih yazacaktır.
Bilinmelidir ki Kıbrıslı Türkler kendi kurumlarını savunacaklar ve yargı bağımsızlığının sorgulanabilir bir noktaya taşınmasına izin vermeyeceklerdir. Kıbrıs Türk halkı dünyalı olarak barış ve huzur içinde yaşayacak günleri kendi iradesiyle yaratacaktır. Bu da BM parametreleri çerçevesinde varılacak federal bir çözümle olabilecektir.
Türkiye’yi yönetenler, 2004 referandumda Kıbrıslı Türklerin eveti ile ekonomilerinin önünün açıldığını, dünyada barışı engelleyen güç olarak görülmekten kurtulduklarını, hatta bu nedenle yarım asır sonra BM Güvenlik Konseyine ve AKPA Başkanlığına seçildiklerini unutmamalıdırlar.
CTP Kurumsal
CTP’den konuyla ilgili iki açıklama geldi. 13.05’te yapılan ilk açıklama Fahrettin Altun’a cevabi nitelikteyken, 19.34’te yapılan ikinci açıklama ise Erdoğan’ın açıklamaları sonrası geldi.
BAĞIMSIZ YARGIMIZA MÜDAHALE EDİLMESİNE ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ!
Anayasa Mahkemesi’nin Din İşleri Dairesi Kuruluş Görev ve Çalışma Esasları Yasası’nın iki maddesini Anayasaya aykırı bularak iptal etmesi üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Sn. Fahrettin Altun kabul edilemez açıklamalarda bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet görevlisinin son derece ağır ithamlarla KKTC yargısını hedef göstermesi, Kıbrıs Türk halkının kurumsal yapısına, demokrasisine ve hukuk düzenine açıkça müdahale anlamına gelmektedir.
Partimiz, böyle bir açıklamanın yapılmasını Türkiye ile tesis edilmesi gereken karşılıklı saygıya dayalı ilişkiye büyük bir darbe indirmek anlamına geldiğini düşünmektedir. CTP, Kıbrıslı Türklerin uzun yıllardır bu topraklarda verdiği varoluş mücadelesinin, halkımızın kendi kurumlarıyla kendini yöneteceği demokratik işleyiş ve siyasi eşitliğe dayalı federal çözüme ulaşma hedefi ile adada kök salmak olduğuna inanmaktadır.
Her zaman olduğu gibi Kıbrıs Türk halkının kurumlarına sahip çıkmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Demokratik düzenin vazgeçilmez güvencesi olan bağımsız yargımıza müdahale edilmesine asla izin vermeyecek, kurumlarımızın itibarsızlaştırılması ve işlevsiz hale getirilmesine karşı mücadele etmeyi sürdürmeye devam edeceğiz.

“TÜRKİYE’DE NE VARSA BURADA DA OLACAK” YAKLAŞIMINI KABUL ETMEYECEĞİZ!
Anayasa Mahkemesinin verdiği karar üzerinde başlayan tartışmalar ne yazık ki Kıbrıs Türk toplumunun kurumsal yapısına dönük bir saldırıya dönmüş durumdadır. Anayasa Mahkemesi, kuran kurslarının nasıl düzenleneceğine dair oldukça önemli bir karar almış ve Eğitim Bakanlığı’nın bu alandaki yetki ve sorumluluğunun altını güçlü bir şekilde çizmiştir.
Bu bağlamda konu kuran kurslarının yapılıp yapılmamasından öte, nasıl yapılacağına dair, Anayasa’nın ilgili maddeleri uyarınca Mahkemenin verdiği bir karardan ibarettir.
Alınan karar kursların nasıl, kimin denetimi ve sorumluluğu altında düzenleneceği tartışmalarını ortadan kaldırmıştır.
Mahkemenin almış olduğu kararın ardından, yargı mekanizmamıza, toplumsal yapımıza, sosyal değerlerimize ve kurumlarımıza yönelik saldırılar, Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri tarafından peşi sıra gündeme gelmiştir.
Şu noktanın çok iyi bilinmesini isteriz: Kıbrıs Türk halkı, kendi kararlarını verebilecek ve kendi geleceğini belirleyebilecek kapasitede bir halktır. Çözümsüzlük koşullarının yarattığı olağanüstü şartlara bağlı sorunların yönetilmesi için, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile süreklilik arz eden bir ilişkimizin olması, Türkiye’deki siyasi, sosyal değerlerin ve sistemin aynen Kuzey Kıbrıs’ta da olacağı anlamına kesinlikle gelmez.
Böyle bir durum, Kıbrıs’ın kuzeyinde ayrı bir siyasi yapının ve halkın varlığını sorgulatır, yok sayar. Bu çerçevede, CTP olarak, “Türkiye’de ne varsa burada da olacak” yaklaşımını kabul etmediğimizi özellikle belirtmek isteriz. Bu yanlış düşünce şeklinden bir an önce vazgeçilmelidir.
Kıbrıslı Türkler, kendi kararlarını, kendi geleceğini belirleyecek sorumluluğu üstlenmekten geri durmamıştır. Dünden bugüne, tüm tarihsel duruşumuzun, kültürel, siyasal varlık kavgamızın özünde, kendi kimliğimiz ve kültürümüzü yaşatmak ve dünyaya onurlu bir halk olarak bağlanmak amacı yatmaktadır.
Kurumlarımız, yönetsel yapımız ile ve demokratik toplumun yarattığı sosyal ve siyasal düzenimiz, Kıbrıslı Türklerin toplumsal iradesi ile belirlendiği gerçeğine herkes saygı duymalıdır.
Ayrıca bugün Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen ve Sayın Çavuşoğlu’nun da katılmış olduğu Kıbrıs konusunun ele alındığı toplantıda partimizin gerek bu konu gerekse Kıbrıs konusundaki duruşunu ve hassasiyetlerini bir kez daha dile getirdiğimizi belirtmek isteriz.
CTP’li Sözcüler
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Anayasa Mahkemesi kararı konusundaki, “ideolojik”, “temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya yönelik adım”, “din ve vicdan özgürlüğüne vurulan yargı darbesi”, “Kıbrıs Türkleri üzerinde oynanan tehlikeli oyun”, “Kıbrıs Türklerinin varlığına ve birliğine yönelik tehdit” gibi ifadeler bir mahkeme kararının eleştirilmesi konusundaki sınırların çok ötesindedir ve asla kabul edilemez.

Kaldı ki Mahkeme kararlarının eleştirilmesi söz konusu olacaksa bunun yargı kararı okunduktan sonra ve hukuki çerçevede yapılması son derece önemlidir. Nitekim değerlendirme yapılmadan önce Mahkeme kararı okunmuş olsaydı, başta “Kur’an kurslarının kapatılmasıyla ilgili karar” iddiası olmak üzere yapılan değerlendirmelerin pek çoğunun yersiz olduğu da görülecekti.
Anayasa Mahkemesi kararlarının herhangi bir şekilde değiştirilmesi Anayasamız çerçevesinde söz konusu değildir. Yargı bağımsızlığı hukuk devletinin mihenk taşıdır. Türkiye Cumhuriyeti yetkili makamlarının bugün Mahkeme kararı konusunda yaptıkları açıklamalar bu ilke çerçevesinde hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir. Kıbrıslı Türkler insan hakları, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı konularındaki hassasiyetlerinden asla vazgeçmeyecektir.
CTP Milletvekili Asım Akansoy sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Kıbrıs Türk halkını, siyasi iradesini, kurumlarını ve demokratik değerlerini kimse yok sayamaz.
Dün de vardık, bugün de varız yarın da varolacağız !
Burasının bir alt yönetim olmadığını, bunu kabul etmediğimizi, reddettiğimizi, kendi kararlarımızı verebilecek düzeyde olduğumuzu, kendi sosyal değerlerimizi, kimliğimizi sonuna kadar savunacağımızı yeniden ve yeniden vurgulayacağız.

Bunu dünden bugüne herkes biliyor, bilmeyenler öğrenecek.
Yalan ve demagoji ile hiçbir yere varılamaz.
Anayasa Mahkemesinin son derece doğru kararına saygılı olmak zorundasınız.
Kıbrıslı Türk topumunun bölünüp parçalanmasına da, bölünüp yönetilmesine de asla izin vermeyeceğiz.
Kıbrıs Rum milliyetçilerine azınlık olmayı reddettiğimiz gibi, alt yönetim olmayı da reddediyoruz.
Onurlu, adil bir federal çözümün toplumsal varlığımız, varoluşumuz için ne denli acil olduğunu, sayenizde tekrar ve tekrar hatırlıyoruz. #reddediyoruz
CTP Milletvekili Doğuş Derya sosyal medya hesabından şunları yazdı:
KKTC’de yargı bağımsızdır! Başka yerlerde olduğu gibi kişilerin siyasi arzularına ya da projelerine göre değil, yasalara ve evrensel hukuk prensiplerine göre karar verir. KKTC Bağımsız yargısı, Din ve Vicdan hürriyetini güvence altına alan Anayasanın teminatı olduğu gibi, bağımsız, bilimsel ve eşit eğitimin mihenk taşı olan Milli Eğitim Yasasının da eksiksiz uygulanmasının sigortasıdır. Nitekim verilen karar da çocuklarımızın katılacağı kuran kurslarının Eğitim Bakanlığının izin, gözetim ve denetimine tabi olması gerektiği yönündedir.

Bir başka ülkenin atanmış memurunun yargı bağımsızlığımıza dil uzatması ve manipülatif açıklamalarla halkımızı provoke etmeye kalkışması hadsizlikten de öte kötü niyetli bir tutumdur. Mütemadiyen Kıbrıs Türk toplumunun demokrasi kültürünü ve kurumlarını hedef alarak halk arasında husumet yaratmaya kalkanlar, ülkemizin bir vilayet olmadığını akıllarında tutsunlar.
CTP Milletvekili Erkut Şahali sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Devlet misiniz?
Devlet insanı mısınız?
O zaman bugün konuk ettiğiniz sayın bakana “Ankara yargımıza da, iç işlerimize de, demokrasimize de karışamaz” deyiniz!

Var mı?
Haysiyetiniz, yurt ve halk sevginiz var mı?
Sıkar mı?..
CTP Milletvekili ve Meclis Başkan Yardımcısı Armağan Candan sosyal medya hesabından şunları yazdı:

Kıbrıs Türk yargısı bağımsızdır. Seçilmişi de, atanmışı da, sağcısı da solcusu da yargı kararlarına saygı duyar. Bu, Kıbrıs Türk halkının karakteridir ve toplumsal yaşamın güvencesidir…
CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Ülkemizde temel hak ve özgürlükler hem Anayasa’nın hem de çağdaş zihinlerimizin koruması altındadır. Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı esastır ve vazgeçilmezdir.

Bizim hedefimiz özgür, kendi ayakları üzerinde duran, gerçek anlamda demokratik, farklılıkların bir arada bulunabileceği, çağdaş bir ülkedir. Hiçbir güç bizi bu hedefi gerçek kılmak için gece gündüz çalışmaktan ve cesaretle mücadele etmekten alıkoyamaz.
CTP Milletvekili Salahi Şahiner sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Burası siyasetin yargıya müdahale edebildiği ve yargının da boyun eğip talimatları yerine getirdiği bir ülke değildir. Burası, siyasi gücü elinde bulunduran yasama ve yürütme organı başta olmak üzere tüm güç odakları karşısında yargının bağımsız olduğu demokratik bir hukuk devletidir.

Anayasa Mahkememizin aldığı kararlar bizim vatandaşlarımızı bağlar. Bunun için kimseden takdir beklemediğimiz gibi, kimsenin bizi tehdit etmesine izin vermeyeceğiz.
Bu memleket de irade de yargı da bizimdir..
CTP Milletvekili Özdil Nami sosyal medya hesabından şunları yazdı:

Kurumlarımıza yabancıların da saygı duyması için çalışırken TC makamlarının KKTC AYM kararının değiştirilmesi için yaptığı açıklamalar kabul edilemez. Kıbrıs Türk halkı bunu da mı görecekti.. çok yazık… Yargımızın yanındayız.
CTP Milletvekili Fikri Toros sosyal medya hesabından şunları yazdı:
Yargının bağımsızlığı hürriyetçi demokraside vazgeçilmezdir!

Anayasa Mahkemesi kararlarının değiştirilmesi tartışma konusu olamaz!
TDP Kurumsal
TDP’den konuyla ilgili şu açıklama yapıldı:
Sabahtan beri Ankara’dan gelen açıklamalar ile Kıbrıs’ta bağımsız iki devletli çözümün nasıl olamayacağının örneğini verdiler.
Bu ülkenin Anayasa Mahkemesi kararına dahi saygı gösterilmediği bu ortamda ve bu ilişki biçiminde hiç birşey olmamış gibi, ya da Kıbrıs konusunda bir toplumsal mutabakat varmış gibi görüntü vermeyeceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin diplomasiyi yerin dibine gömüp Kıbrıs’ta, Kıbrıslılara rağmen hareket etmelerini kabullenecek değiliz.
Buradan hareketle bugün Sn. Mevlüt Çavuşoğlu ile Cumhurbaşkanlığı’nda yapacağımız görüşmeye katılmayacağımızı halkımızla paylaşırız.
Bizim beklentimiz olan kardeşçe karşılıklı saygı ve sevgiye dayalı masalarda elbet tekrar karşılıklı otururuz.
TDP’li Sözcüler
TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
Anayasa Mahkemesi Kur’an kurslarında verilen eğitimin gözetim ve denetim altında yapılması ilkesinde hareket edilmesi kapsamında, Kuran Kurslarıyla ilgili olarak Din İşleri Dairesi’nin yetkili olmadığı kararını üretti.
Herkes bu karara saygı göstermelidir. Hukuk devleti olmak da bunu gerektirir.

Hele ki alınan karara yönelik TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Danışmanının yaptığı açıklama hiçbir koşul ve şartta kabul edilemez.
Bu ülkede siyasete dıştan müdahalenin bizleri ne noktaya getirdiği ortadayken, şimdi de yargıya müdahale etmek Kıbrıslı Türkler ile Türkiye arasında tamir edilemez yaralar açacak, bunun da hiç kimseye faydası olmayacaktır.
Bilmeyen de varsa artık öğrenmelidir;
Yargının bağımsızlığı, demokrasinin ve özgürlüklerin temelidir.
Diğer yandan bizler de bu konunun kendi içimizde bir çatışma aracı olarak kullanılmasını isteyenlerin ellerine malzeme vermemeliyiz.
Kıbrıslı Türkler dünya üzerinde laik- demokratik kimliğini nesilden nesile devam ettirerek çağdaş yaşama da adapte olmayı başarabilen örnek toplumlardan biridir.
Bu yapımızı bu yeni koşullarda da devam ettirebilmemizin birinci şartı, bize yakışan şekilde birbirimize hoşgörü ile yaklaşabilmemizden geçer.
TDP MYK Üyesi ve LTB Başkanı Mehmet Harmancı sosyal medya hesabından şu açıklamaları yaptı:
Yargı bağımsızlığımızı asla ve asla sorgulatamayız. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı iletişim başkanı Sn. Fahrettin Altun’un KKTC yargısının vermiş olduğu kararları sorgulaması ve kabul edilemez bulması içinde bulunduğumuz buyurgan ve edilgen siyasi atmosfer içerisinde kendilerinde bunu hak gördükleri bir anlayış olabilir lakin Kıbrıslı Türkler bağımsız yargıyı bu ülkenin temel taşlarından biri olarak görmektedir (tüm anketlere bakılabilir) ve yargı bağımsızlığını sonuna kadar korumakta da kararlıdır.

Her ne kadar ölü gözünden yaş beklemek doğru olmasa da ülkemiz iktidarı bu ülkenin geleceği için yargı bağımsızlığı konusundaki tarafını açıkça ortaya koymalıdır, korkmayın korktukça korkularınız daha da artar…
Bu ülkenin Anayasa Mahkemesi kararına dahi saygı gösterilmediği bu ortamda ve bu ilişki biçiminde hiç ir şey olmamış gibi, ya da Kıbrıs konusunda bir toplumsal mutabakat varmış gibi görüntü vermeyeceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin diplomasiyi yerin dibine gömüp Kıbrıs’ta, Kıbrıslılara rağmen hareket etmelerini kabullenecek değiliz.
Üzerimize karşı sürekli bir şekilde artarak gelen kuşatmaya karşı tek bir kalkan haline gelmezsek, bu adanın günden güne bize dar geldiğini deney tavşanı #ralph gibi her gün yaşayarak göreceğiz.
Yargımız elimizde kalan son kaledir, bunu elimizden almalarına izin vermemeliyiz.
TDP Milletvekili Zeki Çeler sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
BAĞIMSIZ YARGI’ya yapılan müdahale ASLA KABUL EDİLEMEZ.

Üstünü çizmeye çalıştığınız her değerimizi daha çok sahipleneceğiz.
İRADEMİZE, KÜLTÜRÜMÜZE, YARGIMIZA SAYGI!
HP
HP’den kurumsal olarak bir açıklama yapılmadı.
HP Genel Başkanı Kudret Özersay sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
Anayasa Mahkememizin bireysel bir hak yahut özgürlüğü yasakladığını hiç sanmıyorum. Laikliği esas alan Anayasamızda açıkça belirtildiği üzere bu ülkede “din eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında” yapılmak zorundadır (Md. 23/4).

Gerekçeli kararı görünce yasanın ilgili maddesinin neden Anayasaya aykırı bulunup iptal edildiğini herkes daha net anlar. İki devletli bir çözüm modelinin savunulmaya başlandığı bir dönemde o iki devletten biri olan KKTC’nin ve özellikle de mahkemelerinin bağımsızlığı herkesin saygı göstermesi gereken bir husustur.
Bu açıdan Türkiye’den bazı yetkililer tarafından yapılan aceleci ve Kıbrıs Türk yargısını yaralayan açıklamaları iki ülke arasındaki ilişkiler açısından hiç bir biçimde doğru bulmuyoruz.
Bağımsızlık Yolu
Bağımsızlık Yolu’ndan yapılan açıklama şöyle:,
Bugün önce AKP’li Fahrettin Altun ardından ise AKP’li Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kıbrıslı Türk yargısının aldığı bir karar üzerinden Kıbrıslı Türk halkının iradesine dönük saldırı niteliğinde açıklamalar yapmıştır.
Açıklamalar, şahsı 1000 odalı sarayına altın varaklı tuvaletler yaparken, halkını yardım patatesi ve soğanı için kuyruğa girmeye mahkum eden Erdoğan’ın, kendi insanının dini hassasiyetlerini sömürmek adına giriştiği çaba, Türkiye’de milyonlar Merkez Bankası’nın kayıp “128 Milyar Doları nerede” diye kendisine soruyorken Kıbrıslı Türk halkının kurumlarına efelenerek gündemi değiştirme çabasıdır. Böylesi bir tavır kabul edilemezdir.

Anayasa Mahkemesi’nin sonucunu açıkladığı davanın davacısı olan ve Erdoğan’ın “Din Düşmanı Sendika” diye bahsettiği sendika “Anavatancılığı” ile övünen ve Din İşleri Personelinin de gerici kesimlerinin örgütlendiği Hizmet-Sen tarafından teknik gerekçelerle açılmış bir davadır ve inanç özgürlüğü ile bir bağlantısı yoktur. Yine de şunu belirtmek isteriz ki, kendi ülkesinde Cemevleri’ne ibadethane statüsü vermeyen, Alevilerin evlerinin işaretlenerek hedef gösterilmesine sessiz kalan bir iktidarın Kıbrıslı Türk halkına inanç özgürlüğü dersi vermeye çalışması hem absürt, hem de kabul edilemezdir.
Kıbrıslı Türk halkı hem inanma, hem de inanmama özgürlüğüne saygılı bir halktır. Her halk gibi de kendi geleceğini kendi belirlemeye muktedirdir. Kıbrıslı Türkler olarak irademize yönelik nereden gelirse gelsin dış müdahalelere sessiz kalmayacağımızı geçmişte gösterdik, bugün de göstermekten geri durmayacağız.
Kıbrıslı Türk halkı ve Türkiye halkları kardeştir. Bağımsızlık Yolu olarak halklarımız arasına düşmanlık yaratmaya ve bu düşmanlıktan beslenip iç kamuoyunda giderek eriyen desteğini çaresizce arttırmaya çalışan AKP-MHP bloğunun gerici ajandasına geçit vermeyeceğimizi bir kez daha vurgularız.
BKP ve İzzet İzcan
Birleşik Kıbrıs Partisi Genel Başkanı İzzet İzcan, Anayasa Mahkemesi’nin kuran kursları konusunda verdiği kararı selamladıklarını belirtti.
“Kıbrıs Türk toplumu, laik anlayışa sahip, din ve vicdan hürriyetinin olduğu bir toplumdur. Kuzey Kıbrıs’ta uygulamada olan Anayasa, din eğitiminin nasıl düzenleneceğini kayıt altına almıştır” diyen İzzet İzcan, bundan geri adım atılamayacağını vurguladı.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bu yanlıştan dönmesi gerektiğini, dönmediği takdirde ise atacakları adımların farklı olacağını belirterek, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı tehdit etmesini şiddetle kınadıklarını vurguladı.
“Türkiye’de uygulanan neyse, Kuzey Kıbrıs’ta da o olmalıdır” anlayışı, Kıbrıs Türk toplumunun varlık ve kimliğine açık bir saldırı olduğunu dile getiren BKP Genel Başkanı İzzet İzcan, “Bu memleket bizimdir ve Erdoğan’ın tehditlerini ret ediyoruz” dedi.
“Türkiye’yi batağa sürükleyen İhvancı Erdoğan, ellerini Kıbrıs’tan çek” diyen İzzet İzcan, KKTC Anayasa Mahkemesi kararı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yanında durmaya devam edeceklerini vurguladı.
YKP
YKP’den kurumsal bir açıklama yapılmadı.
YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı sosyal medya hesabından şunları yazdı:

Selahattin Demirtaş serbest bırakılsın dendiğinde yeri göğü inleten, mahkemeler bağımsızdır haddinizi bilin deyen Sultan Tayyip, Kıbrıs’ın kuzeyinde için, “Anayasa Mahkemesi Başkanı süratle bu yanlışından dönmelidir, yoksa bizim atacağımız adımlar da farklı olacaktır” diyebiliyor, lütfen bağımsız kktc’cileri bir adım öneme alabiliriz? söz biz arkalarında olacağız, hade buyrun savunun burası bağımsızdır deyin, “eyyyy Tayyip” diye başlayan açıklamalar yapın, bekliyoruz, hade…
Toplumcu Kurtuluş Partisi Yeni Güçler
TKP-YG Merkez Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklama:
Anayasal düzenin korunması tüm makam sahiplerinin asli görevidir!
Anayasa Mahkemesi’nin laiklik ilkesini yorumlayarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde eğitimle ilgili olarak verdiği karar yerinde bir karardır. Anayasal düzenin korunmasını önemseyen Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ülke içindeki ve dışındaki, tüm tarafların Anayasa Mahkemesi kararına uyması ve saygı göstermesi gerektiği düşüncesindedir.
Türkiye Cumhuriyeti makamlarından ve özellikle Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan tarafından yapılan Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili olumsuz değerlendirmeler ve “yanlış bulunduğu” nedeniyle değiştirilmesi gerektiği yönündeki açıklamaları yersiz, haksız ve hadsiz bulduğumuzu belirtmek durumundayız.

Uygulamadan doğan eksiklik ve zafiyetleri bir tarafa, KKTC anayasal olarak demokratik, laik, sosyal, hukuk devletidir. KKTC’de anayasal kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği yasama, yürütme ve yargı birbirinden ayrıdır. Ülkemizdeki bu anayasal gerçekliğe Türkiye makamları da saygı göstermek durumundadır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın konuyla ilgili olarak yaptığı açıklama ve kullandığı üslup birbirini resmen tanıyan iki devlet arasındaki ilişkiler bakımından yapıcı olmadığı gibi kabul edilebilir de değildir.
Son zamanlarda gittikçe artan şekilde KKTC’nin iç işlerine karışma ve uzaktan yönetme gayretlerinin geldiği nokta çok manidardır. KKTC’deki makamları ellerinde bulunduranların birincil görevi olan devletin saygınlığı görevlerini yerine getirmekten çok uzak oldukları gerçeği bugün gelinen üzüntü verici noktanın ana nedenini oluşturmuştur.
Bu bağlamda, KKTC’deki tüm makam sahiplerine anayasanın kendilerine yüklediği devletin varlığının ve saygınlığının korunup yüceltilmesi görevini hatırlatırken, Anayasa Mahkemesi kararına saygılı olmaya ve dış karışmaların önünü kesmeye davet ederiz.
Sol Hareket
Sol Hareket tarafından yapılan açıklama:
KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Kur’an kursları ile ilgili aldığı karardan sonra Türkiye CB’lığı resmi kanallarından ve TC Cumhurbaşkanı’nın kendisinden gelen tehditkâr açıklamalar, kayyum rejiminin iki egemen devlet iddiasındaki ayrılıkçı çözüm söylemi ile bile ters düşen bir noktadır!
Kültürel asimilasyon yanında, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanların iradesine yıllardır yapılan müdahaleler 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde ayyuka çıkmıştır.

İşbirlikçi UBP’nin açtığı kapılardan seller gibi akan bu müdahalelerin kolu, artık akademik yapılarımıza ve yargımıza kadar sirayet etmiştir. Ülkemizdeki laikliğe ve bağımsız yargıya yönelik tehditlerinden dolayı Erdoğan’ı ve Fahrettin Altun’u protesto ediyoruz.
Sol Hareket olarak, Kıbrıs’ın kuzeyinde kimsenin baskı ve tahakkümü altında yaşamayacağımızı yineliyoruz. Mecliste temsil edilen ve edilmeyen tüm ilerici partilerle, demokratik kitle örgütleriyle birlikte, üzerimizde kurulan ilhak tehdidine karşı sokakta ve tüm demokratik ve diplomatik süreçlerde beraber, tek cephe olarak hareket etmenin önemini tekrar vurgularız.
Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!
Korkmazhan: Ülkemizi karanlığa teslim etmeyeceğiz

Anayasa mahkemesinin kuran kursları ile ilgili kararı yerinde bir karardır. Laiklik ve yargının bağımsızlığı Kıbrıslı Türkler açısından vazgeçilmezdir. Laikliği ve yargının bağımsızlığını, demokratik ve özgürlükçü yaşam biçimimizi ve yurt hakkımızı savunmak için var gücümüz ile korkmadan, susmadan mücadeleye devam edeceğiz. Ülkemizi karanlığa teslim etmeyeceğiz.
Bu Memleket Bizim Platformu
Bu Memleket Bizim Platformu yazılı açıklamasında şunları kaydetti:
Alınan anayasa mahkemesi kararının içeriğini dahi anlamadan, çalakalem yapılmış açıklamalar iki gündür, maksadı belli bir şekilde gündemimizi meşgul etmektedir.
Yapılan bu çalakalem açıklamalardan anlaşılan odur ki, iki ülke arasında artık diplomasi kanalları tıkanmış, “ben yaptım oldu” zihniyetini hükümete sokanların, “ben ne dersem o” mantığı ile hareket edecekleri ve Kıbrıs Türkü’nün iradesini bir kez daha ayaklar altına alma niyetinde oldukları gün gibi ortadayken, “Bu memleket bizim platformu” olarak, buna sessiz kalmamız mümkün değildir.

Karşılıklı saygının yitirilmiş olduğu, baskı ve tehditler ile dilediğini yapmaya çalışan bu zihniyeti kınıyoruz.
Bunu herkes çok iyi bilmelidir ki;
Bu memleket bizimdir ve bize rağmen bu ülkeyi dilediğiniz gibi yönetemez, temsil ve lanse edemezsiniz!
Bu tutumdan derhal vazgeçmenizi önerir, Kıbrıs Türk toplumuna dört bir yandan yönlendirilen kibir ve hadsizliklerin son bulmasını dileriz.
Bilinmelidir ki, diplomatik ve ekonomik yönden dünyada tecrit edilmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin bulunduğu coğrafyada gerçek anlamda tek paydaşı olan Kıbrıs Türk toplumu, bu dayatmalara sessiz kalmayacak ve yıllardır inşa etmek için uğraştığı insan hakları, sosyal adalet ve eşitlik temelinde uluslararası kabul edilirliği olan federal bir çözüm doğrultusunda çıktığı yolda arkasına bakmadan yürümeye devam edecektir.
Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Genel Başkanı Seran Aysal tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle:
Devleti oluşturan ana unsurlardan biri tartışmasız “YARGI”dır. Son dönemde giderek artan bir ivme ile devlet olmanın gereği sahip olduğumuz birçok kamu kurum ve kuruluşu yurt içi / dışı müdahalelerle ve söylemlerle yıpratılmaktadır. Verilmeyen ve/veya yetersiz verilen tepkiler sonucunda kurumlarımıza müdahaleyi olağanlaştırma çabası her geçen gün daha da artarak kendini göstermektedir. Asli görevi devleti ve hizmet verdiği kurumu korumak olanlar statükonun korunması düşüncesiyle tepki vermeyerek toplumun yeni kalıplara sokulması amaçlı algı çalışmalarına (toplum mühendisliğine) hizmet etmektedir.
Devleti oluşturan kurumlarımıza sahip çıkmamak, hedef gösterilmelerine ve itibarsızlaştırılmalarına sessiz kalmanın sadece Kıbrıs Türk Halkına kaybettireceği hergün yaşanan tecrübelerle sabittir. Kendi Devletimize, devleti oluşturan kurumlarımıza, örgütlerimize, değerlerimize ve insanımıza sahip çıktığımız oranda Kıbrıs Türk Halkının bu topraklarda tutunabileceği unutulmamalıdır.
Kıbrıs Türk Halkının en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin hiç kimseden emir almayan ve anayasanın verdiği yetkiler çerçevesinde hukuk devletinin en güçlü koruyucusu olduğuna inanmaktayız.
Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği; Halk arasında “Kur’an-ı Kerim Kursları / Hafızlık Eğitimi” olarak bilinen davaya ilişkin Anayasası Mahkemesi kararının okunması sonrasında yurt içi / dışından verilen tepkilerin, eleştirilerin, kullanılan dilin …vb maksadını ve diplomatik teamülleri aştığı gibi, Kıbrıs Türk Halkının ödün vermeyeceği bağımsız yargıyı hedef alan söylemlerin kabul edilemez olduğu görüşündedir. Mahkeme kararının gereği olan yasaları uygulamak yerine gelen tepkilere göre yasaları değiştirmeye çalışmak yönünde atılacak olası adımların hukuk devletine karşı yapılabilecek en büyük ihanet olacağı düşüncesindeyiz.
KTMMOB; eşitlik, adalet ve hukuk devleti ilkesini merkezine alarak yürüttüğü çalışma ve mücadelesinde, uluslararası hukuku yok sayma çabası ve düşüncesi içerisinde olanlarla mücadeleden asla vazgeçmeyeceğini bir kez daha yineler. halkımızla birlikte laiklik ilkesi ve yargının bağımsızlığına halel getirecek her türlü girişime karşı mücadele edeceğimizi kamuoyu ile paylaşırız.
Kıbrıs Türk Barolar Birliği
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Konseyi tarafından yapılan yazılı açıklama şöyle:
Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bir kararın ardından, Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri, 1985 Anayasamızın hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkelerine aykırı açıklamalar yaptılar. Özellikle kararın içeriğine ilişkin bilgi sahibi olmadan, üretilen yalan haberler çerçevesinde, toplum içinde hınç ve linç duygusunu körüklemeye ilişkin yapılan bu tespitler, adalet terazisine yönelik büyük bir saldırıdır. Yargının üç bacağından avukatları temsil eden Kıbrıs Türk Barolar Birliği olarak yapılan bu açıklamaların, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmayı amaçladığının bilincindeyiz.

Mahkemelerin tehdit edilmesi, verilen kararların geri çekilmemesi halinde gereğinin yapılacağına yönelik demeçler, hak ve özgürlüklerin keyfi manada kısıtlanabildiği ve adaletin ayaklar altına alındığı anti demokratik devletlerde vuku bulan olaylardır. Yargı kararlarının tartışılması mümkündür ama yasaları yok sayan ve yargıyı hedef haline getiren bir yerden açıklama yapılması hukukun ortadan kaldırılmasına neden olur. Bu da demokrasiye dayanan sistemin yok edilmesi ile sonuçlanır.
Özellikle Mahkemelerin hukuka uygun ve adil karar verebilmesinin en önemli güvencesi, kuvvetler ayrılığına dayanan yargı bağımsızlığıdır. Bu noktada gerek biz hukuk uygulayıcılarının gerekse toplumun tamamının, yargının bağımsızlığına ve demokrasiye sahip çıkması gerekir. Karanlığın daha da ülkemize yerleşmemesi için yarını beklemeden bugün tepkimizi en güçlü şekilde göstermeliyiz.
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası
KTÖS, Genel Sekreter Şener Elcil imzası ile açıklama yaparak Anayasa Mahkemesi’nin Kuran kursları ile ilgili almış olduğu kararı karşı Kıbrıslı Türklere hakaret eden AKP yetkililerini kınadı.
Açıklamanın Tamamı:
Kuzey Kıbrıs’ta 1974 yılından beri devam eden işgali, her fırsatta reddeden AKP yönetimi uygulamaları ile işgali perçinlemektedir.

Nüfus yapısını değiştiren, seçimlere müdahale etmeyi alışkanlık haline getiren, ekonomik bağımlılığı gerek TL kullanımını zorlayarak, gerekse Kıbrıs Türk toplumunun toplumsal varlıklarına el koyarak adanın kuzeyini koloni haline getiren AKP iktidarı, şimdi de yargıya açık müdahale etmeye başlamıştır.
Kendilerine “işgalci” dendiği zaman bunu inkar eden AKP yönetimi, Anayasa Mahkemesi’nin Kuran kursları ile ilgili aldığı karara Ankara’dan ses vermiştir. TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iletişim danışmanı Fahrettin Altun’un anayasa mahkememizin aldığı karara saygısızca saldırmasını işgali pekiştiren bir başka girişim olarak değerlendiriyoruz.
1974’te Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal nizamını ve toprak bütünlüğünü korumak için askeri müdahalede bulunan Türkiye’nin adanın kuzeyinde oynadığı asimilasyon oyunlarında yargı da sıraya konmuştur. Bir yandan adayı bölmek ve Kıbrıslı Türkleri asimile etmek için iki ayrı devlet söylemi ile dünya kandırılmak istenirken, diğer yandan AKP’nin memuru kukla yöneticiler hükümete atanmaktadır. Mahkemelere yapılan müdahale ise Erdoğan AKP faşizminin Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs’a bakışını açıkça ortaya koymaktadır.
AKP’li Fahrettin Altun’un mahkemelerimize ve Kıbrıs Türk toplumunun iradesine yaptığı saygısızlığı şiddetle protesto eder, işgali ifşa eden açıklamaları ile bizleri doğruladığı için teşekkür ederiz.
Kıbrıs Türk Amme Memurları Sendikası
KTAMS’tan yapılan yazılı açıklama şöyle:
Anayasa Mahkemesinin Din İşleri Dairesi (Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları) Değişiklik Yasasına eklenen bazı maddelerin Anayasaya aykırı olup olmadığı ile ilgili vermiş olduğu karara her kurumun ve herkesin saygılı olması hukuk devleti olmanın gereğidir.
KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet olduğunu ve bunun tüm dünyaya kabul ettirileceğini iddia ederken diğer yandan KKTC devletinin bağımsız yargı organının vermiş olduğu bir kararı “kabul edilemez” olarak nitelemek en basit tanımı ile samimiyetsizliktir.

Kıbrıs Türk Halkının demokrasiye, laikliğe ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını hazmedemeyenlerin Anayasa Mahkememizin kararlarını sorgulaması Kıbrıs Türk Halkına yapılan çok büyük bir saygısızlıktır. Bu saygısızlığı şiddetle kınıyoruz.