‘United in Diversity’ Avrupa Birliği’nin şiarı. Avrupa Birliği’nin resmi websitesine baktığınız zaman gözünüze ilk önce 20 yıldır Avrupa Birliği’nin sloganı olarak kullanılan bu tanım çarpıyor. AB’nin resmi websitesi 24 Avrupa dilinde sloganını yazmış, teker teker ve iddia ediyor,
‘Avrupa Dillerinin harmoni içinde birlikte var olması bu şiarın bir örneğidir ve Avrupa Projesinin temel taşıdır’.
Size Türkçe sloganı söyleyemiyorum çünkü Türkçe Avrupa Birliği’nin resmi dili değil, 24 dil arasında yer almıyor. Oysa Türkçe Avrupa Birliği üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi dili.
Avrupa Birliği ‘Dil çeşitliliği’, ‘insana saygı’ ve ‘farklı kültürlere açıklık’ı, temel değerleri arasına koyuyor. Bu Avrupa Birliği’nin temel antlaşması olan Maastrict Antlaşmasının içerisinde ‘Avrupa’nın kültürel, dini ve hümanist mirasından esinlenir ve özgürlük, demokrasi ve insan haklarına bağlılığını tasdikler’ ifadeleri ile yer alıyor. Antlaşmanın ikinci maddesi insan haklarına saygı ve ayrımcılık yapılmamasına büyük önem verildiğini belirtirken Üçüncü maddesi Avrupa Birliği’nin zengin kültürel ve dil çeşitliliğine saygı duyacağını belirtir.
1993’te yürürlüğe giren Maastricht antlaşmasını 2000’de Lizbon antlaşması ile Avrupa Birliği’nin yasası haline gelen Temel Haklar Şartnamesi izler ve 22. maddesi ile dil çeşitliliğini garanti altına alır. Aynı Şartnamenin 21. maddesinde ise her türlü ayrımcılık açıkça yasaklanır:
‘Cinsiyet, ırk, renk, dil, din, renk, etnik ve sosyal köken, genetik özellikler, dil, din, inanç, siyasi veya diğer herhangi bir görüş, ulusal azınlık, mülkiyet, doğum, engellilik, yaş, cinsel yönelime dayalı herhangi bir ayrımcılık yasaktır.’
Avrupa Komisyonu resmi web sitesinden okumaya devam ediyorum:
- Avrupa Birliği’nde yaşayan herkes AB yasalarına ve siyasi dokümanlara ülkenin resmi dilinde ulaşabilirler;
- AB yurttaşları Avrupa Komisyonu’na kendi dillerinde yazıp cevap alma hakkına sahiptirler;
- AB zirveleri ve Avrupa Konseyi toplantıları tüm resmi AB dillerine tercüme edilir;
- Her Avrupa Parlamenterinin Avrupa Parlamentosu’nda kendi dilinde konuşma hakkı vardır.
Geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda Maraş’ta tırmanan gerginlik ve Kıbrıs müzakerelerinin acilen yeniden başlaması konulu bir tartışma yapıldı. Tartışmanın ardından Avrupa Parlamentosu milletvekilleri bu doğrultuda tavsiye niteliğinde bir de karar onayladı. Avrupa Birliği’nin kendi yasaları Kıbrıs ile ilgili bu karara benim Kıbrıs’ın resmi dili olan Türkçe dilinde ulaşabilmem gerektiğini söylüyor. Kıbrıs’ın 6 Avrupa Parlamenterinden biri olan Niyazi Kızılyürek’in bu tartışmayı Türkçe yapma hakkı yine AB’nin kendi yasaları çerçevesinde verdiği bir hak.
Bu tartışmayı ve 10-11 Aralık tarihinde gerçekleşecek ve Parlamento kararının da bir gündem maddesi teşkil edeceği AB zirvesini de bir AB yurttaşı olarak kendi dilimde takip edebilme hakkım olmalıydı. Yukarıya kopyaladığım haklar buna işaret ediyor. Ancak ben bu hakların hiçbirinden faydalanamıyorum. Çünkü Türkçe AB’nin resmi dili değil.
Türkçe konuşan Avrupa Yurttaşlarına yapılan bu ayrımcılığı, Avrupa Birliği, Temel Haklar Şartnamesinin 21.maddesi uyarınca yasaklamış. Kendi koyduğu yasaya uymayan bir Avrupa Birliği görüntüsü pek hoşuma gitmiyor doğrusu ve bunu düzeltmesi için Avrupa Parlamentosu’ndan bir talepte bulunuyorum.
Parlamento’nun ‘petitions’ komitesine ilettiğim bu talebi ne kadar çok Kıbrıslı Türk desteklerse bu konuyu Parlamento’da takip eden Avrupa Parlamenteri Niyazi Kızılyürek’in çabaları da o kadar anlam taşıyacak ve başarıya ulaşacak.
O zaman Kıbrıslı Türkler Avrupa Birliği’ne, Avrupa Birliği Kıbrıslı Türklere bir adım daha yaklaşacak. Bu girişimi, Kızılyürek’in kuzey Kıbrıs ofisi olarak yürütüyoruz, AB verdiği sözleri tutmadı nakaratını bırakıp AB yurttaşı Kıbrıslı Türklerin hakları yolunda verdiğimiz bu mücadeleye omuz verir misiniz?
Nasıl destek olunacağı ile ilgili hazırladığımız video’ya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz, sadece 5 dakikanızı alacak söz veriyorum.