Devlet Tiyatroları oyuncularından Diren Özdoğal ve Ali Şaşkara, yaptıkları açıklama ile gün içinde Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları resmi Facebook sayfasından yapılan bilgilendirmeye imzalarını atmadıklarını kaydederek, zorunlu bir açıklama yapmak durumuna olduklarını belirttiler.
Açıklamada, “Bizler, tiyatronun her şeyden önce politik bir mesele olduğunu, özgür ve aydın bir dünya oluşturma yolunda bir mücadele aracı olduğuna inanıyoruz. Aydın tiyatrolar ve sanatçıları tarih boyunca her zaman tüm coğrafyalarda baskıcı, yasakçı erk ve iktidarlara karşı durmuş, halkları yalnızlaştıran, hak ve özgürlükleri kısıtlayan tüm pratikleri kendi öznel koşullarında eser ve pratikler üreterek gerici yaptırımlara karşı ayakta durma deviniminde olmuşlardır. Evet tiyatro bir taraftır” ifadelerine yer verildi.
Devlet Tiyatrolarının kalkındırıp ileriye taşıyabilecek tek şeyin mevcut yasanın hemen değiştirilip yerine özerklik yasasının getirilmesi ve üçlü kararnamelerle atanan müdür ve kontrol mekanizmalarına dahil edilen kordinatörlerin tüm süreçlerden elimine edilmesinden geçtiği belirtilen açıklamada, “Son olarak değinmek istiyoruz ki Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’na Eğitim Bakanlığı eliyle yapılan bu müdahale sadece tiyatro ve sanatçıya yapılan bir müdahale değil, genel politikanın sadece bir bölümüdür. Geniş perspektif ile bakıldığında benzer uygulamalar Göç Yasası, Hala Sultan İlahiyat Koleji vb. süreçlerde uygulanmış ve toplumu daha da karanlık bir geleceğe sürüklemiştir” ifadelerine yer verildi.
İşte açıklamanın tam metni
“Biz Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları oyuncularından Diren Özdoğal ve Ali Şaşkara olarak bugün Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları resmi Facebook sayfasından yapılan bilgilendirmeye imzamızı atmadığımızı bildirir basın ve kamuoyu ile bu açıklamayı paylaşmayı gerek duyduk.
Bizler, tiyatronun her şeyden önce politik bir mesele olduğunu, özgür ve aydın bir dünya oluşturma yolunda bir mücadele aracı olduğuna inanıyoruz. Aydın tiyatrolar ve sanatçıları tarih boyunca her zaman tüm coğrafyalarda baskıcı, yasakçı erk ve iktidarlara karşı durmuş, halkları yalnızlaştıran, hak ve özgürlükleri kısıtlayan tüm pratikleri kendi öznel koşullarında eser ve pratikler üreterek gerici yaptırımlara karşı ayakta durma deviniminde olmuşlardır. Evet tiyatro bir taraftır. Bu taraf da ilerici sanat gereği emekten ve ezilenden yana olma zorunluluğu taşır. Her mesleğin gereklilik ve zorunlulukları vardır. Örneğin bir duvar ustasıysanız mala tutmasını, elektrikçiyseniz elektrik aksamlarını veya bir öğretmenseniz bilimsel pedagojik yaklaşımları bilmelisiniz. Tıpkı bu ülkdede bir tiyatrocu olduğunuzda her bir bucağı yangın yerine dönüştüren baskıcı, yasaklayıcı otoriteye karşı durmanız gerektiği gibi.
Yaşanan süreci çok kısa şekilde özetlemek gerekirse, Yaşar Ersoy’un 2019-2020 döneminde bir oyun yönetmesi önerisi birebir Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları oyuncularından oluşturulan repertuar kurulunca o dönem müdürü İlknur Işıl Türkmen ve geriye kalan ekibe sunulmuş ve herkes tarafından kabul edilmiştir. Fakat genel olarak personelin izinde olduğu ve bahsi geçen oyunun bile hala tamamlanmamış olmasından kaynaklı repertuar kurulu ve yazar oyun üzerinde inceleme yapma fırsatı bile bulamamıştır.
Yeni hükümetin kurulması ile Erdinç Akgür’ün Müdür olarak atanmasının ardından ise repertuar kurulu fes edilip, Yaşar Ersoy’a muhatap olarak sadece Müdür bırakılmıştır. Sonuç olarak ise Bakanlık ve Bakanlıktaki kurul tarafından iptal edilmiş ve neden iptal edildiği ile ilgili de hiç bir resmi açıklama yapılmamıştır.
Bizler buradan, birçok yazar ve kuramcıdan esinlenerek ortaya çıkan söz konusu oyunu sanatsal ve estetik normlar ışığında değerlendirecek değiliz. Bu değerlendirme ancak ve ancak Yaşar Ersoy ve kurum sanatçıları arasında masabaşında yapılabilir. Sorun her ne kadar sanatsal ve estetik algı ve kriterler ışığında yansıtılsa da aslında son durum siyasi bir sınırlamadan ve yasaktan ibarettir. Eski zamanlarda kalmış, içerisinde çalışan emekçileri korumaktan aciz yasası, bir sahnesi bile olmayan binasıyla bu süreçte Devlet Tiyatroları bir kez daha otoritenin oyuncağı olmuştur. Yıllardır özel tiyatro gibi işletilmeye çalışılmış devlet tiyatroları, kurum içerisindeki çalışanların hak ve koşullarına gelindiğinde ise devlet büyükleri tarafından “üvey evlat” damgasını yemiştir. Bu ülkeye 50 yılını vermiş “Yaşar Abi” nasıl ki varlığı yasal fakat işlemesi tüzük eksikliğiyle yasal olmayan (bkz. Mehmet Öner Ekinci hocanın facebook paylaşımı) edebi kurulun siyasi düşünce ve ideolojilerine göre değerlendirilmiş ve yasaklanmıştır. Devlet Tiyatrolarını kalkındırıp ileriye taşıyabilecek tek şey mevcut yasanın hemen değiştirilip yerine özerklik yasasının getirilmesi ve üçlü kararnamelerle atanan müdür ve kontrol mekanizmalarına dahil edilen kordinatörlerin tüm süreçlerden elimine edilmesidir. Son olarak değinmek istiyoruz ki Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’na Eğitim Bakanlığı eliyle yapılan bu müdahale sadece tiyatro ve sanatçıya yapılan bir müdahale değil, genel politikanın sadece bir bölümüdür. Geniş perspektif ile bakıldığında benzer uygulamalar Göç Yasası, Hala Sultan İlahiyat Koleji vb. süreçlerde uygulanmış ve toplumu daha da karanlık bir geleceğe sürüklemiştir. Bulunduğumuz kurum içerisinde, yukarıda kalemimiz döndüğünce açıklamaya çalıştığımız değer ve kriterler ışığında bizler üretmeye ve özellikle ana hedefimiz olan parçası olduğumuz kurumun özerkliğini kazanması için mücadele etmeye devam edeceğimizi bildiririz.”