Dört nala koşarak, kısrak başı gibi uzanan bu fiyatlar bizim… Nazım Hikmet’in ve hayranlarının affına sığınıyorum.
Grafikte üç çizgi var. Bunlar, barınma, eğitim ve gıda olmak üzere üç temel sektörün fiyat değişimlerini gösteriyor. Gıda için son günlerin konusu olan kuzu eti fiyatlarını, eğitim için özel okul ilkokul ücretlerini ve inşaat için ‘Tesisat Döşeme Ücreti (Malzeme ve İşçilik Ücreti)’ni ele aldım. Her üç seriyi de KKTC İstatistik Ofisi’nin detaylı fiyat veri bankasından aldım.
Seriler 2015 Ocak ayından başlayıp Mart 2024’e kadar devam ediyor ve aylıktır. Her üç seri için de ilk gözlemi (Ocak 2015) 100 kabul edilerek seriler yeniden oluşturdum. Buradaki amaç, karşılaştırmayı kolaylaştırmak. Özel okul ilkokul ücretlerinin son gözlemi (Mart 2024) gelecek yılın fiyatını yansıtıyor.
Grafikte görüldüğü üzere, üç fiyatta da olağanüstü artışlar var. Özel okul fiyatları, 2015’ten bu yana 27 kat artmış, inşaat maliyetleriyle ilgili artış ise 35 kat. Son günlerin en çok tartışılan fiyatı olan kuzu eti fiyatında da çok büyük bir artış var ancak üç seri içinde en düşük artışı gerçekleştirmiş. Kuzu eti fiyatlarındaki artış 22 kat, inşaata ilişkin artışın neredeyse yarısı kadar…
Bu artışlar sadece bugünle ilgili kötü haber değil, gelecekle ilgili kötü bir haber olarak da değerlendirilebilir.
İnşaatla ilgili artış, sadece bugünkü ev fiyatlarındaki artışın değil, gelecekteki kira artışlarının da habercisi…
Kuzu eti fiyatlarındaki artış, tarım ve hayvancılıktaki yapısal sorunların en yüksek tondan bağırması…
Özel okul fiyatları ise, sürekli ticarileşen eğitimde gelinen son noktayı temsil ediyor. Bu da, fırsat eşitliğini ortadan kaldıracak önemli bir gelisme.
Bu artışlarda, son dönemde ülkeye giren kaynağı belirsiz paranın büyük etkisi var. Hem ekonomik hem de sosyal hayati etkiyor. Kisa zaman sonra ekonomin buyuk kismini bu paradan olusmus olacak…
Bunun bedelini artan ev fiyatlarıyla, özel okul ücretleriyle siz ödüyorsunuz ve çocuklarınız ödüyor, ödeyecek.
Bütün bunlar dikkate alındığında, ekonominin karşılaştığı zorluklar basit çözümlerle aşılabilecek düzeyde değil. Bu sebeple, sorularımı ısrarla sormaya devam edeceğim.
Mevcut hükümetle ortaya çıkan grafik bu. O yüzden, muhalefete, özellikle de Sosyalist Enternasyonal’in bir üyesi ve Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Grubu’nun gözlemci üyesi olan CTP’ye bakıyorum.
Ancak, CTP’den aldığımız cevaplar, konunun ciddiyetiyle örtüşmüyor ve yetersiz kalıyor.
CTP’den aldığım cevapta bilimsel ifadesi alaycı bir şekilde tırnak işareti içinde kullanıldı.
Bu, bilimsel anlayışı küçümsemek değil mi? Eğer bilimsel temelli analizler ve öneriler küçümseniyorsa, ana muhalefetten ekonomik meselelere yönelik somut çözüm önerilerini ve yaklaşımlarını duymak isterim.
Sizinle aynı fikirde olmayan akademisyenler, saygısızlığı hak ediyor mu?
Bu tür soruları sormaya devam ettiğimde, bir sonraki adım ne olacak? Daha açık sözlü saldırılar mı?
Manipülasyona yer bırakmadan, kanıta dayalı tartışmaların önemini vurgulamak gerekir. Politika yapımı ve kamuoyu yönlendirilirken, sağlam deliller ve kamu yararı dikkate alınmalıdır. Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Grubu’nun standartları, bu tür bir yaklaşımı gerektirir.
Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Grubu’nun bu yaşananlarla ilgili görüşlerini merak ediyorum ve gerekirse onlarla da diyalog kurmak isterim. Ancak öncelikli tercihim, yaratılan karmaşanın yerel düzeyde bir an önce çözülmesi.
Sorunumuz ekonomik sorunların da ötesindedir: Öncelikle, hesap verebilirlik ve toplumsal ve yapıcı diyalog için daha sağlıklı bir zemin oluşturmak. Bir Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokrat Grubu üyesi olarak, CTP’nin bu ilkelere bağlı kalması ve bilime dayalı, rasyonel bir tartışma geleneğini sürdürmesi beklenir.