Bir market gibi çok geniş bir oda. Burayı bir kadın, bir de beyefendi işletir; akşamları sıcak yemek, sabahları akşam için hazırlık, öğlenleri ise hazırlanıp artmış yemekleri satarlardı. Müşterilerin karnı acıkınca ilk geldikleri yer burasıydı. Burası bir zamanlar çok şaşırtıcı gelen olayları görürdü. İçindekiler, müşterileri ise ilgi duyardı. Burası bir zamanlar çok korkunç gelen olayı görürdü.İçindekiler, müşterileri ise nefret duyardı.Burası Maskeli Adam’ın hep misafirliğe gittiği çok geniş bir odaydı.Her şey yirmi yıl önce başlamıştı…
Güneş yavaş yavaş bedenini gökyüzüne doğru sürüklüyordu.Bunu gören çocuklardan birisi ise Güneş gibi yatağından kalkmak üzereydi. Çocuğun adı Kerim‘di. Kerim, kalkar kalmaz annesinin hazırladığı giysileri giydi ve ayrıldı. Direk salona geçmişti ki annesinin kahvaltı edip etmeyeceğini sormasıyla evden çıkması bir olmuştu.Annesi ise Güneş gibi, güler bir yüzle karşılamıştı. Bugün Kerim’in ilk çıraklık günüydü. Kerim, babası gibi maske dikmeyi öğrenecekti.Kerim’in bu ilgisi, babasının maskelerle ilgili hayallerini anlatmasıyla başlamıştı. Zaten Kerim her sabah bu hayallerle uyanır, Güneş’i selamlardı.
”Ben senin yaşlarındayken babam hep maske takardı.Niye maske taktığını sorduğumda ise ellerime şeker tutuştururdu.Bana hiç anlatmazdı, derken bir gün bedenimi ilgiyle salona sürüklemiştim. Annemin babamı ikna etmesini istemiş, çırak olarak çalışmaya başlamıştım.Babam ise gülümsemiyordu, ama dert etmiyordum. Sebebini hep merak etmiştim. Zaten hemen evden çıkmış, dükkana gitmiştim… Çok şaşırmıştım: Yüzlerce maske. Evet, yüzlerce maske. Maskelerde ise resimler, fotoğraflar var gibiydi. Bir maskenin gözleri Ay’ın yüzüyle kaplıyken, diğer bir maskenin gözleri ise Güneş’in ışığıyla kaplıydı. Çok fazla maske ve resim vardı.Hepsi birer çocukmuş gibiydi.Hepsi merak ediyordu…Sadece babamı anlayamıyordum. Ne gülümsüyor, ne seviyor ne de nefret duyuyordu. İlgi duyuyordu, o kadar.”
Kerim geniş bir odaya girmek üzereyken mutlu, sinirli, üzgün ve şaşkın maskeler görmüştü.Maskeler konuşuyor, heyecanlarını anlatıyorlardı.Onları bu şekilde görebilen ikinci kişiydi, Kerim.Kerim ise korkmuştu. Neden korktuğunu bilmiyordu.Sadece daha önce hiç böyle maskeler görmemişti.
– Baba şimdi ne yapacağım?
– …
Babası cevap vermiyordu. Kerim aynı soruyu üç kere daha sormuş, yine cevap alamamıştı. Başını kaldırdı, maskelere baktı. Kerim ilk başta hiçbir şey anlamamıştı.Hatta bunu anlaması 15 yıl sürmüştü. Her sabah gider, ne olduğunu anlamaya çalışırdı. Hiçbir şey anlamazdı.15.yılda ise maskelerden birini aldı, giydi.Kerim yine hiçbir şey anlamamıştı. Babası ise artık yanında değildi. Kerim ise yeni bir maske, yüz çiziyordu. Bu maske diğerleri gibi değil, çok özeldi. Çünkü Kerim, hiçbir şeyin resmini çizecekti; aynı anda gülümseyen, sinirlenen, üzülen ve ağlayan bir resim. Babası da böyle bir maskeyi taktığında hiç konuşmazdı. Maske, onun yerine konuşurdu. O sadece resim çizerdi. Kerim de böyle yapardı ki uzun zaman sonra geniş oda yıkılmış, yerine daha geniş bir oda inşa edilmişti.
Artık maskeler; gülen, öfkelenen, üzülen ve ağlayan resimler yoktu. Maske takmayan, konuşan resimler vardı. Hiçbir şey anlaşılmıyordu.