Kıbrıs Haber Ajansı, Anna Marangou ve Areti Ionides isimli iki eski Mağusa sakini kadın ile röportaj yaptı.
Anna Marangou ve Areti Ionides ile temasa geçen Kıbrıs Haber Ajansı, iki kadının işgal öncesindeki Maraş-Mağusa’ya dair yaşamlarından anılar anlatmalarını istedi.
Kıbrıs Haber Ajansı’nın 45 yıl sonra Türk işgali altındaki Mağusa’yla ilgili anılar ve beklentiler başlığı ile verdiği haber şöyle:
Anna Marangou: Bütün gün yüzebilirdik. Bizi eve geri götüren tek şey ancak bir tepsi sandviç olurdu
Anna Marangou yazın arkadaşlarıyla Alasia-Kamila-Glossa arasında yüzdüklerini ve geri döndüklerini hatırlıyor.
“Gruplarımız vardı, hep beraber yüzerdik. Evin karşısında bir süre yüzmeye ara verir daha sonra oldukça uzak bir kayalık olan Kamila’ya yüzmeye devam ederdik. Bir süre dinlendikten sonra Glossa’ya giderdik çünkü orada yıkılan ve daha sonra daha moderni yapılan küçük bir kilise vardı.”
Glossa’ya gittiklerinde kano kiralarlar ve Constantia Otel’le King George’un önüne gelirler, tur atarlar, büyüklerin gittiği otelin arkasındaki küçük deniz kayalarında dolaşırlardı.
“Bütün gün evden uzaktaydık, kimse nerede olduğumuzu merak etmezdi, Bütün gün yüzebilirdik, akşamüstüne kadar, iyice acıkınca dönerdik.”
“Annem verandaya bir tepsi sandviç hazırlardı. Bizi geri eve götüren tek şey o tepsinin hayaliydi.”
Şehrin geri verilebilmesi için Mağusa halkının atacağı bir sonraki adımların ne olabileceği sorusuna yanıtında Marangou, “Bunlar kolay değil çok zordur ve belediye halkla temasa geçerek yollar bulmalıdır” dedi.
Marangou’ya göre bütün mülk sahipleri tapuları için bir araya gelmelidirler. “Genç nesil hakkında konuşmalıyız. Yeniden birleşme beklentisi, Mağusa’nın nasıl bütün Kıbrıs için ilk önemli adım olabileceğini konuşmalıyız” şeklinde konuştu.
Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmasının bir bölümü olarak veya Güven Yaratıcı bir Tedbir olarak Mağusa’nın tellerle çevrili bölgesinin geri verilmesi halinde geri dönüp dönmeyeceği sorusuna da Marangou, Mağusa’da yaşamayı çok istediğini söyledi.
Anna Marangou, tek şartının güvenlik olduğunu ifade etti; “Yeni bir Ayia Napa olacak, deniz kenarında bir gettoda yabancı gibi arkamda Türk işgal ordusu varken yaşamak istemiyorum. Şehrin BM kararları esasında yasal sahiplerine geri verilmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Areti Ionides: Kalbim özlemle yanıyor
Areti Ionides Mağusa’da ne kadar mutlu olduğunu hatırlıyor ve ‘kalbim özlemle yanıyor” diye şikâyet ediyor.
Portakal ağaçları çiçeklendiğinde Varoşa’nın portakal çiçeği koktuğunu anlatan Ionides, Kato Derinya ve Ayios Memnonas’dan özellikle gece esintisiyle birlikte portakal çiçeklerinin kokusunun geldiğini ifade etmekte.
Çiçek kokularının herkesi mest ettiğini bölgedeki kişilerin oraya gidip çiçeklenmiş portakal ağaçlarını görüp koklamaktan ve portakalları tatmaktan kendilerini alamadıklarını ifade eden Areti Ionides, şehrin her zaman arı kovanı gibi büyük ve gürültülü olduğunu, ticari limanın hareketli olduğunu, gemilerin çeşitli ülkelere satılan meyve ve Kıbrıs patatesi yükleriyle limandan ayrıldığını söyledi.
Ionides, Mağusa küçük bir şehirken orada yaşayanların çabasıyla hızla büyüdüğünü belirtti.
Kendi görüşüne göre Mağusa’nın sahipleri için şehrin geri verilmesine yönelik bir sonraki adımların neler olabileceği sorusuna Ionides, Kıbrıs sorununun çözümü için müzakerelerin başlamasının kaçınılmaz olduğunu söyledi; “ne istediğimizi bilmeye başlayınca, diğer tarafın da aynı şekilde yapacağını umarak dürüst ve hazır olarak masadaki bütün konuları görüşmeye hazır olacağız” şeklinde konuştu.
Ionides, Mağusa ve diğer işgal bölgelerinin ne elde etmek istenirse onun içinde olması gerektiğini, bu toprak geri verilmezse olmayacağına inanıyor.
Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmasının bir bölümü olarak veya Güven Yaratıcı bir Tedbir olarak Mağusa’nın tellerle çevrili bölgesinin geri verilmesi halinde geri dönüp dönmeyeceği sorusuna Anna Ionides de şehir Birleşmiş Milletler yönetiminde geri verilecekse gidip orada yaşamak istediğini söylüyor.
KHA/MG/MHY/2019
Kıbrıs Haber Ajansı