Meril Taşeli
Mağusa İnisiyatifi, Mağusa Suriçi’nde izinsiz inşai faaliyetler hakkında rapor çıkarıp 27 Temmuz’da basına açıklamada bulunmuştu.
Mağusa İnisiyatifi kurucularından Okan Dağlı, Mağusa Suriçi’nde bulunan MTG kulüp binası ve futbol sahasının ve İnciraltı Restoranının tarihi önemleri, bu bölgelerdeki izinsiz inşai faaliyetler ve kullanılamayan taş ocağı hakkında GazeddaKıbrıs’a konuştu.
MTG kulüp binası ve futbol sahasının ve İnciraltı Restoran’ının olduğu bölgeler, çok fazla tarihsel öneme sahip
Mağusa Suriçi bölgesinin 2300 yaşını doldurmuş, bu süre içinde tarihe tanıklık yapmış çok önemli bir Ortaçağ kenti olduğuna dikkat çeken Dağlı, Mağusa Gelişme Yasası (Famagusta Improvement Law) gibi, Mağusa’nın korunması için İngiliz döneminde çıkarılan kent için özel yasaların da bulunduğunu ekledi.
Kentin korunması ve doğru gelişmesi için Mağusa İnisiyatifi olarak çok titiz çalıştıklarını ve aralarında restorasyon uzmanları, mimarlar ve şehir bilimcileri bulunduğunu belirten Dağlı, son olarak 27 Temmuz’da kapsamlı bir basın açıklamasıyla kentteki durumu gözler önüne serdiklerini açıkladı.
Dağlı, açıklamalarında MTG kulüp binası ve futbol sahasının olduğu bölgenin öneminden bahsettikleri kısma dikkat çekti:
“Şu anda Canbulat Stadyumu’nun bulunduğu alan Latinler Dönemi’nde ‘Palio’ oyunlarının, Osmanlı Dönemi’nde ise ‘Cirit’ oyunlarının oynandığı spor sahasıdır. Latinler Dönemi’nin en eski ve değerli burçlarının bulunduğu ve mevcut durumundaki düzensiz reklam tabelaları ile kapatılamayacak, her türlü inşai faaliyetin izne tabi olması gereken, yüksek duvarlarla kapatılmaması gereken bir alandır. Öte yandan Kulüp Binası, Latinler Dönemi’nin en önemli dini komplekslerinden (manastır, hastane, kilise vb) St. Dominik Dini Kompleksi’nin kalıntıları üzerinde yer almaktadır. Bu alan, aynı zamanda 14. Yüzyılda Cenevizlilerin vasiyetnamelerinde gömülmek için en fazla tercih belirttikleri yer olmuştur.”
Dağlı, İnciraltı Restoran’ın bulunduğu bölgenin de St. Nicholas Katedrali yapılmadan önce Mağusa’nın en önemli merkezi olduğunu belirtti.
Muzaffer Ersu Sokak’ın kentin ana caddelerinden biri olduğunu, bu merkezi bölgede St. Nicholas’tan yaklaşık bir asır önce St. George’un yanında bir Bizans kilisesi yapıldığını ve kentteki üç Bizans kilisenin en önemlisi ve en eskisi olan St. Simeon kilisesinin hemen St. George’un arkasında konumlandığını bildiren Dağlı, İnciraltı Restoran’ın bu iki kilisenin devamı da sayılabilecek kalıntıların üzerine inşa edildiğine dikkat çekti.
MTG kulüp binası ve futbol sahasının ve İnciraltı Restoran’ın bulunduğu bölgelerde izinsiz inşai faaliyetler yapılıyor
Dağlı, MTG kulüp binası ve futbol sahasının ve İnciraltı Restoran’ın bulunduğu bölgelerde izinsiz inşai faaliyet yapmak konusunda, Mağusa İnisiyatifi’nin açıklamasında belirttiği görüşüne dikkat çekti:
“Mağusa Suriçi ‘kentsel sit alanı’ olarak ilan edilmiş bir alan olduğu için burada yapılacak her türlü inşai ve fiziki müdahale için Planlama Onayı aracılığıyla istisnasız olarak AYK onayı alınması gerekmektedir. Tarihi Suriçi’nin korunması ve mevcut mimari ve tarihi değerleriyle gelecek nesillere taşınması önceliklerimiz arasındadır. Bu önceliğimizin önüne hiç bir kişi ya da kurum/kuruluşun beklentilerinin geçemez.”
“Yenilenme adına eskiyi yok sayma ve onu talan etme anlayışını kabullenmemiz mümkün değil”
Kenti yaşayan açık bir müze olarak tahayyül ettiklerini belirten Dağlı, Suriçi’nin yaşayan, dinamik bir kent olabileceğini ve Suriçi’nde tarihi, çağdaş ve yeni yapıların iç içe olabilmesinin mümkün olduğunu öne sürdü.
Fakat bunun tarihi dokuya, binlerce yıllık kültürel birikime ve kentin görkemli yapılarına saygı temelinde olması gerektiğini vurgulayan Dağlı, yenilenme adına eskiyi yok sayma ve onu talan etme anlayışını kabullenmelerinin mümkün olmadığını açıkladı.
MTG sayesinde her gün kente yüzlerce çocuk, genç ve yaşlının değişik sportif ve sosyal aktiviteler nedeniyle girdiğini ve maç günleri diğer şehirlerden yüzlerce seyirci ve sporcunun kente gelip kentin içindeki mekanları gördüğünü ve kullandığını belirten Dağlı, bu yüzden MTG’nin faaliyetlerinin şimdiki yerinde devam etmesinin çok önemli olduğunu söyledi.
Kentin özellikle öğle ve akşam saatlerinde dinamizmini sağlayanın kafe, bar ve restoranlar olduğunu belirten Dağlı, onların da sayıca artması ve yaşaması gerektiğini söyledi.
Dağlı, fakat bu mekanların yaşarken, kentte ses ve çevre kirliliğine neden olmamaları ve gelişirken tarihi dokuyu korumaları gerektiğini vurguladı. Dağlı, orada konaklayan yerli halkı ve konukevlerindeki turistleri de düşünerek bir gelişme sağlanması gerektiğini de ekledi.
“Siyasi mevkide olanlar siyasi rant uğruna tarihi dokuya zarar verenlere iltimas geçiyor”
Yayınlanan açıklamadan sonra bir kamuoyu baskısı oluştuğunu bildiren Dağlı, burada yasaların Eski Eserler Dairesi’ne açık ve sarih müdahale hakkı tanıdığını, fakat, siyasi baskılar yüzünden dairelerin gittikçe pasifize edilmiş bir noktada olduğunu belirtti.
Dağlı, sözde “yatırımı engelleyen”, “insanların ekmek parasına” göz diken noktaya çekilip mühürlenen yapıların dahi inşaatlarına devam ettiğini açıkladı.
Dağlı, bunlar ombudsman raporlarına yansısa dahi siyasi mevkide olanların siyasi rant uğruna tarihi dokuya zarar verenlere iltimas geçtiğinin aşikâr bir durum olduğunu belirtti.
“Suriçi’nde kamuya ait olan birçok açık alanın işgali en büyük sorun”
Dağlı, kaldırımlar, yollar ve boş arazilerin komşu evler ve işletmeler tarafından işgalinin, Mağusa Belediye’sinin göz yumması ve siyasi rantı düşünmesi nedeniyle devam ettiğini belirtti.
Dağlı, örnek olarak Belediyenin mülkiyetinde olan ve çok cüzi kiralarla kiralanan ‘Belediye Evleri’nden bahsetti. Dağlı, kentin en görkemli burcuna sahip, milyonlarca Euro’ya restore edilmiş Martinengo Burcu’nun (Çifte Mazgallar) tam karşısında olan bölgenin kaçak yapılarla dolu olduğunu bildirdi.
Dağlı, orayı yıllarca kullanan askerin bıraktığı kapalı salon, Belediye evlerinin arkasında yapılan garajlar ve gecekonduların bölgenin öne çıkmasını engellediğini ve ciddi bir çevre kirliliği yarattığını belirtti.
“Taş ocağı çalıştıramadığımızdan dolayı eski projeler iptal edilmiş, yenileri de yapılmamaktadır”
Dağlı, serbest liman içinde yer alan tarihi taş ocağıyla ilgili neredeyse 10 yıldır uğraştıklarını, ombudsman kararları çıkarttıklarını, ama bir türlü tarihi taş ocaklarına ulaşıp restorasyonlar için taş temin edemediklerini açıkladı.
En önemli ocağın Serbest Liman içinde bir özel şirkete kiralanmış olduğunu bildiren Dağlı, ocağı oradan kurtardıkları halde gelip geçen iktidarların ocağı çalıştıracak yöntem bulamadığını ve taş çıkarılmadığını belirtti.
Dağlı, şimdi de ilgili şirketle mahkemeleşme noktasında olunduğu için artık oraya erişimin önünün de kapandığını ekledi.
Dağlı, Eski Eserler Yasası’nın 10. maddesinde, mülkiyetine bakılmaksızın eski eserlerin korunması için ihtiyaç olan yerlere inşai müdahale yapılma yetkisinin olduğunun belirtildiğine dikkat çekti.
Mağusa bölgesinde kentin taşlarıyla aynı dokuya sahip taş bulunamadığı için Canbulat Burcu (Arsenal) projesinin iptal edildiğini bildiren Dağlı, ilgili komite ve UNDP’nin ortak kararının da taş ocağı çalıştırılana kadar Mağusa’da restorasyon ve renovasyon çalışmalarına ara vermek olduğunu belirtti.
Dağlı, taş ocağı çalıştırılamadığından dolayı eski projelerin iptal edildiğine ve yenilerinin de yapılmadığına dikkat çekti.
Alternatif taş ocakları yaratabilme ve taş edinebilmek için alternatif arayışlarının devam ettiğini açıklayan Dağlı, Eski Eserler Dairesi’nin Dışişleri Bakanlığına bağlandığını bildirdi ve bakanlık koordinatörü, Eski Eserler Dairesi Müdürü, Teknik Komite eş başkanlarıyla görüşmelerinin devam ettiğini belirtti.