Çok kültürlü geçmişi ve tarihi değeri olan Mağusa kentimizde çağdaş bir Kent Müzesi açılması için 10 yıldır birçok arkadaşımızla mücadele etmekteyiz. Bu anlamda gazete yazıları yazdık, STÖ’lere, yerel ve merkezi yöneticilere sunumlar yaptık, halkı bilinçlendirmek için TV programlarına çıktık, öğrenci projelerine yönelik sergiler açtık ve daha niceleri…
Genelde Kent Müzesi öncesinde halkı bilinçlendirmek, sergilenecek ürünleri toparlayabilmek ve halk katılımını sağlayabilmek için Kent Müzesi Sergileri açılmaktadır. Biz de bu yaklaşımla Gazi Mağusa Belediye Meclisinde, düşük bütçeyle atıl durumdaki Bandabuliya’ya Kent Müzesi Sergisini açmak için oybirliğiyle karar aldırdık. Ancak tüm proje çalışmalarının tamamladığımız halde, Belediye gerekli girişimde bulunmamıştır ve her zamanki gibi proje de beklemeye girmiştir.
İşte bu konudaki mücadelemizi devam ettirmem ve müzeler konusunda yeni bilgi birikimine ulaşabilmem için müzeler kenti olan Londra’ya gitmeye karar verdim. Avrupa Birliği bu görüşlerime değer verip, staj yapabilmem adına bana burs olanağı sağlamıştır. 2 aylık Londra araştırma süresince altı müzeyi derinlemesine inceledim. Seçilen her müzenin bir anlamı vardı. Boyutunun Kıbrıs ölçeğinde yapılacak müzeye yakın olmasına, kent gelişimine yaptıkları katkısına, bölgeyi turizm kentine dönüştürmesine, binasının değerine kadar farklı özellikleri olan müzelerdi.
Londra’nın müze konusundaki vizyonu 170 yıl öncesine dayanmaktadır. Toplumun her alanda gelişmesi için müzenin önemi Prens Albert tarafından ortaya atılmıştı. Bu düşünce bağlamında V&A Müzesiyle başlayıp, bugün Londra’da Sivil Toplum Örgütlerinin ve gönüllülerin de desteğiyle müzeler 250’ye ulaşmıştır.
Mağusa Kent Müzesine ışık tutması açısından öncelikle Londra Müzesine (Museum of London) odaklanmak, benim için önemliydi. Bu araştırma, Kent Müzesi düşüncemizle doğru yerde olduğumuzu teyit etmişti. Bugünlerde Londra’daki otoriteler, kültür sanat alanına verdikleri önemin yanında Londoner- Londralılık – Kentlilik kavramının da en az bunlar kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Şöyle ki bugünden önceki kent yaşamının tarihin her boyutu hakkında gerçek ipuçlarını taşıdıklarını ifade etmektedirler. Bundan dolayı Londra’yı kendilerine armağan eden insanların kimler olduğunu, düşüncelerini, nasıl / nerelerde yaşadıklarını hatırlatan Kent Merkezinin önemine inanmaktadırlar. Böylece Londra’nın hem fiziksel gelişimini, hem de sosyal boyutunu daha geniş alanda sergilemek için mevcut binaya sığamayacaklarına inanmışlardır. Ve şu anda Londra Müzesini taşımak üzere, yakınında atıl bir bina olan, bizim Bandabuliya’ya benzeyen Tarihi Pazar Binasının bir bölümünü yeniliyorlar.
Müzelerin Özellikleri
Araştırmalarım sonucunda çağdaş müzelerin birtakım belirgin ortak özellikleri olduğu ortaya çıkmıştır. İlk özellik, teması ne olursa olsun müzelerin araştırma, eğitim, keyif alma amacına yönelik yapılmış yerler olmasıdır. Sadece ürünün sergilenmesi üzerine odaklanmamaktadırlar. Müzeler artık farklı fonksiyonları da içine alan binalar durumuna dönüşmüştür. Örneğin cafeleri ayrı bir önem arz ederken, bunun yanında atölye çalışmalarına, söyleşilere ve eğitim çalışmalarına imkan verecek mekanlar, ağırlıklı olarak ön plana çıkmaktadır. Hatta bireysel çalışma mekanları ve kütüphaneler bile önemli mekanlar durumundadır.
İkinci özellik buraların halka açık kamusal mekanlar olmasıdır. İnsanların rahatlıkla girip çıkacağı, sosyalleşeceği mekanlardır. Tüm müzelerde, içeride yer alan sosyalleşme mekanlarının yanında muhakkak etrafında açık kamusal mekanlar yaratılmaktadır. Müzenin esas girişi aslında yaratılan güçlü bir bağlantı sayesinde sokaktır. Müze, binanın içiyle değil yer aldığı sokakla başlıyor.
Üçüncü özellik müzelerin sadece kapalı vitrinler içinde saklanmış ürünü görerek ve onun hakkındaki küçücük bilgiyi okuyarak sergilendiği yer olmamasıdır. Müzelerde aktarılmak istenen bilgi, 5 duyuyla öğrenmeyi sağlamaktadır. Dokunabiliyorsunuz, kokusunu alabiliyorsunuz… Bunun yanında sergilenen ürünün aslında bir amaç değil araç olmasıdır. Onun arkasındaki hikayeler önemlidir. Ürün üzerinden aslında toplumun siyasi tarihi gibi okumalar, yapılabilmektedir.
Diğer bir özelliği toplumun tüm kesimlerine hitap etmesidir. Teması ne olursa olsun müzeler öyle bir tasarlanmaktadır ki, tüm yaş gruplarının eğlenerek öğrenebileceği mekanlar durumuna gelmiştir. Nene-torun ilişkisinin en çok rastlandığı mekanlardır.
Müzeler aynı zamanda toplumun gelişimine de hizmet etmektedirler. Şöyle ki bilgiyi net vermekte, kanıtlara dayanmaktadır. Böylece geçmişe ait bilgilerin yorumsuz öğrenilmesine ve bunun üzerine ileriye yönelik düşünceler geliştirilmesine katkı koymaktadır. Müzelerin sürekli kendilerini yenilemesi bir diğer özelliktir. Çağdaş ve güncel taleplere hitap edecek şekilde sürekli geliştirilmektedirler.
Müze yapılırken genellikle yeni bina yerine, atıl ve fonksiyon eskimesine gitmiş binaların kullanılması tercih edilmektedir. Bu da önemli bir özelliktir. Yeni açılan her müze ise, yer aldığı geniş çevreye etki yaratmaktadır. Bu alanların sosyal ve ekonomik anlamda gelişmesine katkı koyacak şekilde planlaması yapılmaktadır.
Son Söz
Bundan sonra bu sayfada, gerçekleştireceğimiz çağdaş bir müzenin anlatımına yer verme ümidiyle; yazı dizisine son veriyorum.