Meril Taşeli
Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi Direktörü Mine Yücel ile Kıbrıs’ta kadına yönelik şiddet hakkında bir röportaj yaptık.
Kıbrıs’ta en az her 3 kadından biri şiddet görüyor
Yücel, 2012’de Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi olarak, 2014-15’te KAYAD (Kadından Yaşama Destek Derneği) adına ve 2020’de Lefkoşa Türk Belediyesi için yaptıkları anket çalışmalarında, en az her 3 kadından birinin şiddet gördüğünü söylediğini belirtti.
Yücel, bu anketlerde, utandıklarından, çevre tarafından yargılanmaktan korktuklarından, kurumlara güvensizlikten ve daha birçok nedenlerden dolayı, şiddet gören kadınların şiddeti çok fazla beyan etmediğinin gözlemlendiğini belirtti. Yücel, şiddet görmesine rağmen ilişkiden çıkmayan kadın oranının %56’dan daha yüksek olduğunu ve ekonomik ve cinsel şiddetin de ciddi oranlarda olduğunu ekledi.
Yücel, son 5 sene içinde, 183 yardım hattının kurulmasıyla ve şiddet gören kadınların başvurabileceği yerlerin ve bilincin artmasıyla, şiddet görenlerin daha çok başvuru yaptığının görüldüğünü belirtti.
Fakat, korona döneminde 183 hattına şiddet görenlerin müracaatlarının azaldığını, ama özel kurumlara, derneklere ve Lefkoşa Türk Belediyesi’nin kadın sığınma evine yapılan müracaatların ciddi şekilde arttığını belirten Yücel, bunun şiddet görenlerin 183 hattına ulaşamadığını veya hattan sonuç alamadığını gösterdiğini iddia etti.
Yücel, korona döneminde dünya genelinde kadına şiddetin ciddi bir artış gösterdiğine dikkat çekerek, 183 hattına müracaatların azalmasının, devlet adına düşündürücü bir durum olduğunu ekledi.
“Kıbrıslı, eğitimli erkekler de şiddet uygular”
Kıbrıslı erkeklerin kadına şiddet uygulamadığı algısının yanlış olduğunu belirten Yücel, şiddet uygulamanın, ekonomik ve eğitim seviyeleriyle ve kültürel farklılıklarla alakasız olduğunu ve herkesin şiddet uygulayabileceğini belirtti.
Yücel, yaptıkları araştırmalara göre, yaşam biçimi olarak şiddeti gören ve kendine güveni daha düşük olan erkeklerin daha fazla şiddet uyguladığını gördüklerini belirtti. Yücel, erkeklerin şiddeti kadın üzerinde bir kontrol mekanizması olarak kullandığını ve örneğin tartışmaları sonlandırmak için şiddete başvurduğunu ekledi.
Yücel, “eğitimli erkek de şiddet uygular, eğitimli kadın da şiddet görür,” diye ekledi.
“Şiddet görmenin utanılacak bir şey olmadığı algısının yaratılması gerek”
Yücel, kadına yönelik fiziksel, cinsel, ekonomik ve psikolojik şiddeti azaltmak için devlet kurumlarının bu konuyu ciddi şekilde ele alması gerektiğini, ama şiddeti suç olarak görmenin yeterli olmadığını ve destek mekanizmalarının da geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
Yücel, şiddet gören kadına ekonomik, psikolojik, iş imkanları ve kalacak yer açısından desteğin sağlanması gerektiğini belirtti.
Yücel, şiddet görmenin utanılacak bir şey olmadığının inancının toplumda yerleştirilmesi ve şiddet yapmanın utanılacak bir şey olduğunun bilincinin yaratılması gerektiğini belirtti.
Yücel, toplumdaki algıdan dolayı, eğitimli kadınların, iyi bir ekonomik durumdayken şiddet görmekten utandıkları için gördükleri şiddeti bildirmeme olasılıklarının daha yüksek olduğunu örnek olarak verdi.
“Toplumsal algıda medyanın rolü çok önemli”
Basında, ‘acı çekiyormuş diye kemiklerini kırdı’ gibi haber başlıklarıyla, kaburgaları kırılan ve tecavüz edilen kadının yaşadığı şiddetin, aldatma ve kavga olayı olarak gösterildiğine dikkat çeken Yücel, basında şiddet olaylarının nasıl yansıtıldığının çok önemli olduğunu belirtti.
Yücel, kullanılan bu dilin, toplumda yarattığı algının, erkeğe üzüldüğü anda karşısındakinin kemiklerini kırma hakkı verdiğini ve kadına da kemiklerinin kırılmaması için ayrılmaması gerektiğini söylediğini belirtti.
Yücel, toplum üzerinde yaratılan algıda medyanın rolünün büyük olduğunu belirterek, basında kullanılan dile dikkat edilmesi gerektiğini savundu.
“Cinsiyet eşitliği, siyasette ikincil önemde kalıyor”
İstanbul Sözleşmesi, İnsan Ticaretine Karşı Palermo Protokolü ve Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme’nin kktc Meclis’inden geçirildiğine dikkat çeken Yücel, sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesi için siyasi bir iradenin olması ve yönetenlerin de bu bilinçte olması gerektiğini belirtti.
Yücel, siyasette, çevre ve insan hakları gibi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin de ikinci derecede önemli bir konu olarak gündeme geldiğini belirtti.
Kıbrıs siyasetinde, her zaman Kıbrıs sorunu ve ekonominin birinci derecede önemli konular olduğunu savunan Yücel, diğer konuların yeterince önemli gösterilmediğini ve görülmediğini belirtti.
Kıbrıs sorununun toplumsal cinsiyet eşitliği boyutunun da çok önemli olduğunda dikkat çeken Yücel, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek sosyal anlamda, yaşamımızın her alanında olması gerektiğini belirtti.
Siyasi irade için bilincin oluşması gerektiğini belirten Yücel, bu konu hakkında sivil topluma çok büyük görevler düştüğünü, ama siyasilerin kendi bilinç seviyelerini de geliştirmesi gerektiğini ekledi.