Politis gazetesinin yayınladığı “Cezalandırılmamış Suçlar Dosyası” kapsamında Tseri (Bilen) bölgesi civarında işlenen cinayetlerle ilgili bir habere yer verildi.
Tseri’deki milis grubunun, tüm Lefkoşa kazasında aktif olduğunu ve Kaymaklı bölgesinden kaçırılıp Eğitim Akademisi’ne götürülen ve 45 yıl boyunca izi bulunamayıp 2009 yılında Tseri’deki bir kuyuda kemikleri bulunan bir Kıbrıslıtürk’ün cinayete kurban gitmesiyle de bağlantısı bulunduğunu yazan Politis gazetesi, aynı grubun, kemikleri Strovolo’da bulunan bir Kıbrıslıtürk’ün öldürülmesi ve Aredyu’dan üç Kıbrıslıtürk’ün öldürülmesiyle de bağlantılı olduğunu belirtti.
TAK’ın çevirisine göre gazete “Aredyu’dan Kaymaklı’ya- Tseri, Palekitro, Lefkoşa’da Soruşturmalar, Ergates ile Deftera’da Hayır” başlığıyla iç sayfadan geniş yer verdiği haberinde, polisin, 1963–1964 dönemiyle ilgili olarak araştırmakta olduğu, Lefkoşa kazasında toplamda 35 Kıbrıslıtürk’ün kurban gittiği toplam 16 davada, 5 Kıbrıslıtürk’ün öldürülmesiyle ilgili üç davaya karışanların aynı kişiler olduğu tahmininde bulunduğunu yazdı.
Gazete, polis sorgu memurlarının elde ettiği bulgulara göre, 1963 yılının Noel arifesinde Kotsiatis (Koçyatağı) ile Tseri (Bilen) arasındaki bilinmeyen bir noktadan kaçırılan Derviş Mehmet ile 29 Nisan 1964’te Kaymaklı’dan kaçırılan Osman Akay’ın öldürülmelerinin, Naim ve Kemal Hüseyin ile Salih Mehmet’in öldürülmesiyle bağlantılı olduğunu belirtti.
Derviş Mehmet’in akrabalarının, yakınlarının hangi koşullar altında öldüğüne dair araştırmada eksiklikler olduğu gerekçesiyle, 2009 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurduğunu anımsatan gazete, AİHM’deki “kabul edilen gerçeklere” dayanarak, Derviş Mehmet’in 23 Aralık 1963 tarihinde EOKA milis kuvvetlerinin saldırısının akabinde, ailesiyle birlikte Kotsiatis’e gittiğini ifade etti.
Derviş Mehmet’in oğlunun polisteki tanıklığının, babasının Lefkoşa’daki Türk mahallesine gitmek için ertesi gün yaya olarak bölgeden ayrıldığı şeklinde olduğunu ifade eden gazete, Derviş Mehmet’in yanında iki Kıbrıslıtürk daha bulunduğunu kaydetti.
1964’te koruculuk yapan bir Kıbrıslıtürk’ten bilgi alan Mathiati’den (Matyat) bir Kıbrıslırum’un tanıklığına göre, Derviş Mehmet’in Tseri’de kaçırıldığını yazan gazete, bundan ötürü polisin araştırmalarının Lefkoşa’nın güney batı kısmına taşındığını ve 2010’dan itibaren, Tseri’deki milis grubunun, Kıbrıslıtürkler aleyhindeki cinayetlere katıldığının görüldüğünün tespit edildiğini aktardı.
2010 yılında, Tseri milis grubu liderinin hali hazırda öldüğünü kaydeden gazete, polisin Derviş Mehmet meselesini 2010 yılında açtığını ve 2013 yılı civarında, çözülmemiş olarak arşivlendiğini de belirtti.
Başsavcının 2013 yılında AİHM’de, araştırmanın artık ileri gidemeyecek bir safhaya ulaştığını savunduğunu yazan gazete, savunma makamının 2013 yılında AİHM’de, davanın esas olayıyla ilgili bilgiler/delillerin, olayın faillerinin kimlikleri de dahil olmak üzere, yetersiz olduğunu ve şüpheli olarak addedilebilecek kişilere işaret etmediğini dile getirdiğini aktardı.
Kıbrıs’ın güneyine göre, meselenin araştırmasıyla ilgili olarak “Akritas örgütünün” liderlerinin sorgulandığını, ancak bunların içinden yalnızca bir tanesinin Derviş Mehmet cinayetini duyduğunu anımsadığını izah eden gazete, polisin Tseri’de, aralarında 1963–64 dönemi Tseri milis grubu üyelerinin de bulunduğu 13 kişiyi sorguladığını kaydetti.
Bunların Derviş Mehmet’le değil de, Aredyu’dan üç Kıbrıslıtürk’ün öldürülmesinden bilgileri olduğunu belirten gazete, bu olaylarla ilgili bilgi eksikliğinin, yalnızca cinayetlerin işlenmesinden bu yana geçen zaman süresiyle alakalı olmadığını ve Tseri’deki milis grubunun Aredyu’dan Kaymaklı’ya kadar olan geniş aktivite alanı ile grup üyelerinin çoğunun farklı köylerden olmasının, polis araştırmalarında durgunluk yaşanmasına sebep olduğunu belirtti.
Gazete polis araştırmalarının, Derviş Mehmet’le ilgili olarak en azından Tseri ve Akritas örgütüyle sınırlı kaldığını da ifade etti.
Gazete, Tseri sakinlerinin Tseri milis grubu üyelerinin isimlerini vermesine rağmen, Başsavcının AİHM’de, bunların hepsinin öldüğünü söylediğini de iletti.
Başsavcının AİHM’yi Derviş Mehmet’le alakalı olarak bilgilendirdiğini de kaydeden gazete, Başsavcının, “Derviş Mehmet’in Tseri’deki silahlı grubunu lideri tarafından kaçırılmış olmasının mümkün olduğunu söylediğini” aktardı.
Derviş Mehmet’in daha sonra Cikko Ortaokulu’na (burada bir sorgu merkezi olduğu görülüyor) götürüldüğünü ve daha sonra başka bir noktada öldürüldüğünü ifade eden gazete, o dönem 38 yaşında olan Mehmet’in kemiklerinin 2008 yılında Strovolo’daki bir kuyuda tespit edildiğini ve adli tıp raporunun, yakın mesafeden kafatasına ateş edildiğini belirttiğini ekledi.
Gazete “24 Yaşındaki Kıbrıslı Türk’le İlgili Sözlü Tanıklık” ara başlıklı haberinde de, polisin, Mağusa’dan Mustafa Osman Akay meselesini Aredyu’dan üç Kıbrıslıtürk ve Tseri’deki milis grupla ilişkilendirdiğini de kaydetti.
24 yaşındaki Kıbrıslıtürk’ün, yanında Mustafa Salih Karaman isimli arkadaşıyla (Akay’ın Mağusa’daki dükkanına bir şeyler almak için) van aracıyla Lefkoşa’ya gittiğini yazan gazete, bunların geriye döndükleri sırada, Kaymaklı milis grubu üyeleri tarafından önlerinin kesildiğini belirtti.
Bahse konu iki Kıbrıslıtürk’le birlikte, (polis tarafından Akay’ın aracına bindiği söylenen) iki başka Kıbrıslıtürk vatandaşın da kaçırıldığını ve bunların kimliklerinin 2014 yılına kadar tespit edilemediğini yazan gazete, “bir kişinin sözlü ifadesine göre” 4 Kıbrıslıtürk’ün de Kaymaklı dışına götürülüp öldürüldüklerini ve arabanın da orada terk edildiğini ifade etti.
4 Kıbrıslıtürk’ün öldürülmesiyle ilgili tanıklığın, Kaymaklı milis grubu eski üyesi bir kişi tarafından polise teyit edildiğini de kaydeden gazete, devamla Akay’ın aracının çalındığını ve Kithrea’ya (Değirmenlik) götürüldüğünü belirtti.
Gazete bu versiyonda garip olan ve polislerin de 2013 yılına kadar yanıt veremediği şeyin, Akay’ın cesedinin Tseri’ye nasıl götürüldüğü ve gömüldüğü olduğunu ekledi.
Gazete “Mustafa Osman Akay’la İlgili İkinci Versiyon- Akritas Örgütünün Sorgu Merkezi Eğitim Akademisi ile Cikko Ortaokulunda Faaliyet Gösteriyordu” alt başlıklı haberinde ise, Mustafa Osman Akay’ın cesedinin kaçırıldığı yerden yaklaşık 15 kilometre ötede, Tseri’de tespit edilmesiyle ilgili olarak, Başsavcı tarafından 2014 yılında AİHM’ye verilen ikinci bir versiyonun ise, Akay’ın sorgu için Kaymaklı’dan Eğitim Akademisi’ne gönderildiği şeklinde olduğunu belirtti.
Gazete (aynı versiyona göre), Akay’a eşlik eden diğer üç Kıbrıslıtürk’ün ise, Kaymaklı’da tutuklanmaktan kaçmaya çalışırken, orada vurulduklarını yazdı.
Başsavcının 2014 yılında AİHM’de söylediklerine göre, Akay meselesinin araştırılması çerçevesinde polisin 43 kişiyi sorgulandığını belirten gazete, bölgedeki yerel milis güçlerin grubunun başkanının Tseri sakini bir kişiye Akay’ın içerisine atıldığı kuyuyu kapatmasını söylediğini, ancak bu kişinin bunu reddettiğini ifade etti.
Cinayet unsurlarının ortadan kaldırılması için başka bir kişinin çağrıldığını kaydeden gazete, devamla izlerin sorgu memurlarını Kithrea’ya yönelttiğini ve orada yerel milis grubu üyelerinden birinin, Akay’ın ölümünün sorumlusunun Kaymaklı’daki milis güçler olduğunu söylediğini ve bunun mensuplarının, Kıbrıslıtürk’ün aracını Kithre’ya kadar götürdüklerini belirtti.
Kaymaklı’da sorgulanan kişilerin, üç Kıbrıslıtürk’ün oldukları yerde öldürüldüğünü, dördüncü kişinin ise sorgu için eğitim akademisine götürüldüğü şeklinde bir versiyon ortaya koyduklarını yazan gazete, Akay’ın kemiklerinin Tseri’de bir kuyuda tespit edildiğini ve 2009 yılının nisan ayında bunlara kimlik tespiti yapıldığını yazdı.
Gazete adli tıp raporunun, Akay’ın kafatasına ateş edildiği şeklinde olduğunu da ekledi.