Türkiye siyaseti son günlerde oldukça gergin. Fakat siyaseten ve ekonomik olarak zor günlerin yaşandığı tek ülke Türkiye değil, kktc’de de geçtiğimiz yıldan itibaren birçok sorun ile karşı karşıya. Medyascope, Ulusal Birlik Partisi (UBP) liderliğindeki hükümetin istifasını, atanmış Başbakan Ersan Saner‘i koltuğundan eden kaset skandalını, erken seçim tartışmalarını ve adadaki birçok gelişmeyi takip edebilmek için Kıbrıs’a geldi. Medyascope’un ziyaretinde dördüncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile görüşüldü. Akıncı, “Kıbrıs sorunu bağlamında şu an gelinen nokta tam bir çözümsüzlük, adı konulmamış bir ilhak var” dedi.
“Seçimlerin yapılmasından çok nasıl yapıldığı önemli”
Başbakan Ersan Saner’in hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a sunması ile başlayan, Saner’in sosyal medyaya sızdırılan müstehcen videolardan sonra Ulusal Birlik Partisi (UBP) liderliğinden ayrılması ile devam eden ve yeni hükümetin kurulması ile adadaki siyasetin ne yöne gittiğini değerlendiren Mustafa Akıncı, “Kurulan hükümet iki aylık bir hükümet. Büyük ihtimalle 23 Ocak’ta seçimler yapılacak fakat bizde seçimlerin yapılmasından çok nasıl yapıldığı önemli. Kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kendini yönetebilen bir yapının oluşmasına yıllardır izin verilmiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bu tablo açık bir şekilde ortaya çıkmıştı” dedi.
KKTC’nin Türkiye’ye dost ilişki içerisinde ama kendi özgün kimliğini koruyan, kendi kendini yönetme erkine sahip bir toplumsal yapıya sahip olması gerektiğinin altını çizen Akıncı, “Güney Kıbrıs ile de bir çözüme ulaşıp, sadece adanın kuzeyinin değil bütününün Türkiye ile dost bir coğrafya olmasının Türkiye için de çok büyük bir yararı olacaktır” dedi. Türkiye’nin son dönemde coğrafyasında bulunan tüm ülkeler ile kavgalı olduğunu da vurgulayan Akıncı, “İyi ilişki içerisinde olunan komşu kalmadı, kuruluş kalmadı. Bu değişmez değil, temenni ederiz ki bu durum değişsin. Türkiye iyiye gittikçe, daha demokratik bir yapıya kavuştukça bunun olumlu yansımaları da Kuzey Kıbrıs’ta hissedilecektir. Hep söylenen klasik bir tanım var: ‘Türkiye hapşırırsa, burası zatürre olur.’ Bir kere de bu durum iyi yönde olsun” dedi.
“Kuzey Kıbrıs’ta bizim en büyük sorunumuz ‘belirsizlik’”
Kuzey Kıbrıs’ta yaşanılan en büyük sorunun belirsizlik olduğunu belirten Akıncı, “Kıbrıs işinin bir sonuca bağlanamamış olması bizi belirsizlik içinde tutuyor. Ekonomide de Türkiye’de alınan kararlar, bizi olumsuz bir şekilde etkiliyor. Siyasi anlamda da Türkiye’deki yönetimlerin müdahaleleri cumhurbaşkanlığında ayyuka çıktı ve tavan yaptı. Ama onunla da sınırlı kalmadı” dedi.
“Şimdi herkes Ersan Saner’in gidişini konuşuyor fakat nasıl geldiğini konuşan yok”
Kaset skandalının ortaya çıkmasının ardından adadaki herkesin Ersan Saner’in gidişi hakkında konuştuğunu belirten Akıncı, “Şimdi herkes Sayın Ersan Saner’in gidişinden bahsediyor ama nasıl geldiğini konuşan yok. Bir kurultay vardı, o kurultay sürecine müdahaleler yapıldı ve ondan dolayı Ersan Bey parti başkanı ve başbakan oldu. Şimdi o çok gecikmiş kurultay tamamlandı. Doğal akışı içerisinde bir yıl önce olabilecek kişi seçildi tekrar ve başbakan oldu. Şimdi de seçimler olacak 23’ünde. Ancak AKP iktidarının müdahaleleri bitecek gibi görünmüyor. Maalesef müdahalenin olduğu yerde huzursuzluk vardır. Eğer demokratik gelişmeler doğal mecrası içerisinde olmazsa ve buna birileri karışır ve biçimlendirmeye kalkarsa mutlaka orada huzursuzluk olur. O nedenle bizim siyasi yapımız da ekonomik yapımız da tek kelimeyle huzursuz” dedi.
“Kıbrıs politikası bağlamında iktidar ile muhalefet arasında pek fark göremiyorum”
Kıbrıs politikası bakımından iktidar ile muhalefet arasında pek bir fark göremediğini belirten Akıncı, “Kıbrıs’ta ‘milli dava’ diyoruz ama bunun nüansları var. Burada Annan Planı’na onay vermiş yüzde 65 bir toplum var. Eğer normal şartlarda bir seçim olsaydı bu ülkede, müdahaleler olmasaydı, bütün kurum ve kuruluşlarıyla bu seçimin içine girilmeseydi, insanlar baskı altına alınmasaydı, büyük paralar dönmeseydi bu ülkede yine çözümü ve barışı savunan bir çoğunluk iş başında olacaktı. Gün gelecek ve bunlar çok daha ayrıntılı konuşulacak” ifadelerini kullandı.
“Türkiye daha demokratik bir yapıya kavuşursa, bunun olumlu yansımaları Kuzey Kıbrıs’ta da görülecektir”
Türkiye’nin daha demokratik bir yapıya kavuşması halinde bunun olumlu etkilerinin Kuzey Kıbrıs’ta da görüleceğini vurgulayan Akıncı, “İnsanları fikirlerinden ötürü hapislerde çürütmeye devam etmeyecek, tek sesliliği bertaraf edecek, medyasının, üniversitelerinin, akademisyenlerinin daha özgür olacağı bir yapılanma gelirse Türkiye’ye, bunun olumlu yansımaları Kuzey Kıbrıs’ta da görülecektir” dedi. Akıncı, daha demokratik bir ortamda Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’taki seçimlere müdahale etmeyeceğinin de altını çizdi.
“Kapalı Maraş seçim malzemesi haline getirildi, başbakanın haberi dahi yoktu”
Kapalı Maraş’ın 2020 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce açıldığını ve seçim malzemesi haline getirildiğini belirten Akıncı, “Seçimin arifesinde Maraş konusu seçim malzemesi yapıldı. Başbakan seçim yaklaşınca hemen Ankara’ya davet edildi. Kendisi zaten şimdinin cumhurbaşkanı. Ona bir açıklama yaptırıldı, kendisinin de haberi yoktu. Büyük ihtimalle oraya giderken neyi söyleyeceği belliydi Maraş konusunda ve orada ona prompterdan okuttular. Basın toplantısını izlerseniz o gün onu anlarsınız. Yani o orada hazırlanmış bir senaryo vardı. Seçimlerde de bu kullanıldı” dedi.
“Kıbrıs sorunu bağlamında şu an gelinen nokta tam bir çözümsüzlük, adı konulmamış bir ilhak var”
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının Kıbrıs politikasında Crans Montana’dan sonra bir değişiklik gördüğünü belirten Akıncı, Kıbrıs sorununun geleceği hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Sorunun çözümü için şu an gelinen noktanın bir çözümsüzlük ve statükoyu devam ettirme olduğunu belirten Akıncı, “Burayı her anlamda Türkiye’deki kendi zihniyetlerine benzetme operasyonu yapılıyor. Bir vilayetleştirme politikası var. Her yönüyle AKP ve Sayın Erdoğan zihniyetinin buraya yerleştirilmesi çabası var. Burada da bu anlayışla işbirliği yapmaktan mutlu partiler ve insanlar var” dedi.
Kuzey Kıbrıs’ta demokratik, laik ve seküler anlayışın bir kenara itildiğini anlatan Akıncı, “Burada statüko sürsün, adım adım bir vilayetleştirme olsun isteniyor. Belki adı konulmamış ve resmileşmemiş bir ilhak politikası var. 2002 ya da 2004’te böyle miydi? Crans Montana’da böyle miydi? Değildi. Görünüş itibarıyla en azından böyle değildi” dedi.
“Kim başa geçerse ötekinin fotoğrafını indirirdi ve diğerini koyardı, tıpkı geçmişte Ecevit’in fotoğrafını indirdikleri gibi”
AKP hükümetinin son beş yılda giderek otoriterleştiğine dikkat çeken Akıncı, 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminden sonra bu duruma ilk karşı çıkanlardan birinin kendisi olduğunu söyledi. “İster AKP olsun, ister CHP, demokrasiyi savunmak zorundayız” diyen Akıncı, “Şimdi normal şartlarda bir Kıbrıslı Türk lider bunu yapar mı? Yapmazdı, beklerdi. Sabaha kim başa geçerse ötekinin fotoğrafını indirip, onu koyardı. Tıpkı geçmişte Ecevit’in fotoğrafını indirip, Evren’i koydukları gibi. Ben böyle davranmadım” dedi.
“Kurunun yanında yaş da yandı”
2016 yılından sonra kurunun yanında yaşların da yakılmaya başladığını vurgulayan Akıncı, “Ağustos ayında Türkiye’yi ziyaret ettiğimde ‘Aman dikkat edin, kurunun yanında yaş da yanmasın’ demiştim. Bu yüzden eski AKP ile bu AKP aynı değil. Çok büyük bir fark var. İyi yönde mi? Asla değil. Hem Kıbrıs için değil, hem de Türkiye için değil” ifadelerini kullandı.