Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği LGBTİ+ Hakları Komisyon üyesi Burcu Yamaner’in yazısı
Envision Diversity
Dünya Sağlık Örgütü’nün 17 Mayıs 1990’da eşcinselliği “Uluslararası Hastalık Sınıflandırması”ndan çıkardığını biliyoruz. Ancak; üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen halen onarıcı terapiler adı altında etik olmayan ve insanlara psiko-sosyal anlamda zarar veren sözde tedavi yöntemlerinin uygulandığını, pek çok kamu ve özel kuruluşlarda insanların damgalamaya maruz bırakıldığını, var olan haklarına erişemediklerini, bir tür yalnızlaşma ve ötekileştirme politikasının izlendiğini de biliyoruz.
Tarihsel sürece baktığımızda; dini metinleri homofobik bakış açılarıyla değerlendirdikleri için Lut Kavmini, eşcinselliğin Tanrı’nın gözünde yasak olduğu çarpıtmasının yapıldığının, bilimin, kültürün ve dinin iç içe olması nedeniyle de bilim insanlarının farklı bir bakış açış açısının olmadığı dönemleri görüyor ve aslında yaptıklarının hata olduğunu kabul etmek zorunda kaldıklarını biliyoruz. Yani; dinde “günah” tanımına girdiremedikleri cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin bilim insanları tarafından ele alınarak “hastalık” adı altında insanlık dışı uygulamalar da dahil edilerek tedavi edilmeye çalışıldığını ve tüm çalışmalar sonucu hastalık olmadığına karar verilmesine rağmen halen hastalık ve günah söylemlerinin devam ettiği siyasi söylemlerin pratik hayatı etkilediğini görürken ne kadar müdahale edebiliyoruz?
Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle sistemsel olarak dezavantajlı grup olmaya maruz bırakılan bireylerle çalışmak, sosyal hizmet disiplininin ilkeleri gereğince sosyal hizmet uzmanlarının görevidir. Bireyin iyilik halini sağlarken benlik saygısı, beden imajı, kişiler arası ilişkilerinin kalitesi ve farklılığa dikkat etmek, politik farkındalık ve eylem bilinciyle yaklaşmak; sosyal hizmet kuramlarını ve bireyin içerisinde bulunduğu duruma göre uygulanacak teori ve metotları pek tabii müracaatçının olduğu yerden başlama ilkesi ile bireye özel olarak şekillenir.
Sosyal hizmet uzmanları temel olarak var olan haklara ulaşımı sağlamada rol üstlenirler: Korunma hakkı, barınma hakkı, eşitlik hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı… Sosyal hizmet uzmanı, bu anlamda var olan yasaları, kişilerin sosyal destek sistemlerini, kuramlar perspektifinde sosyal hizmet etiği içerisinde kullanmakla yükümlüdür.
İkili cinsiyet kalıpları ve heteronormatif sitemler ve pek tabi insanların homo-bi-transfobileri, çalıştığımız alandaki en temel mücadele alanları haline gelmiştir.
Mülteci LGBTİ+’lar, çocuk yuvalarında toplumsal cinsiyet kuralları kalıplarına sokulmaya çalışılan çocuklar, yurtlarda LGBTİ+ çocukların maruz bırakıldığı ayrımcı uygulamalar, intersekslerin yaşadığı ötekilik, sağlık hakkından yararlanamama, cezaevlerinde var olan ayrıştırma, istismarın normalleştirilmesi, nefret söylemleri ve hatta nefret cinayetlerinin mevzuatta açık bir yerinin olmaması sonucu doğan cezasızlık, işkenceye maruz bırakılan insanlar, cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle iş bulamama-mobbing-düşük ücretlerle çalışma-sigortasız işlerde çalışma veya hak ettiği konumda olmama, en başta ailesi tarafından yok sayılma ve diğer sosyal destek sistemlerinden mahrum bırakma gibi bilinçli veya bilinçsiz olarak değersizleştirme politikalarına maruz bırakma çalışılması gereken sosyal hizmet alanlarının bir kısmıdır.
Pandemi sürecinde insanların işten çıkarıldığını, genel bir kaygı ve korku halinin bulunduğunu, çoğunlukla birbirlerini tolere etme durumlarının azaldığını, depresyon oranının arttığını ve ev içi şiddet sayılarının arttığını biliyoruz.
Özellikle pandemi sürecinde; seçilmiş aileleri ile yaşayamayan, fiziksel mesafe kuralları gereği sosyalleşemeyen, nefretin içselleştirildiği evlerde kalan veya işten çıkarılan ve sosyal hizmet sistemine dahil olamayan, üzerine bir de dini unsurları eklenerek hedef gösterilen insanlar sosyal hizmet uzmanlarının bir an önce müdahale etmesi gereken grup içerisinde yer almaktadır.
“17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Gün” olarak buruk kutlanacakken artık döngünün kırılması, herkesin insan onuruna yakışır şekilde hayatını idame ettirebilmesi için mesleki yükümlülüklerimizin bulunduğunu hatırlatmak isterim. Heretonormatif olmayan sosyal hizmet dileğiyle…