• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Pazartesi, Ocak 30, 2023
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa YORUM GAZEDDABLOG GAZEDDA YAZARLARI Mehmet Burhan

Güvenlik mi, garanti mi? | #kıbrıskonferansı #conferenceoncyprus

mehmetburhan mehmetburhan
6 Temmuz 2017
Okuma Süresi: 5 dk
A A
Esra Aygın #CransMontana’daki Son Gelişmeleri Değerlendirdi | #ConferenceonCyprus

İki yılı aşan Akıncı-Anastasiadis sürecinde kriz anlarının aslında konuların içeriğinden çok sürecin tanımı, takvimi ve yöntemi konularında yaşandığını hepimiz hatırlarız.

Yaşananların hepsi aslında Kıbrıs Sorunu’nun özü olan garantörlük ve güç paylaşımı konularında pozisyon almak içindi -ki bugünlerde yaşadıklarımız da bunu doğruluyor.

Kısacası iki yıl boyunca yaşanan tüm bu dolaylı krizler bugün masaya daha avantajlı oturmak içindi.

Tabi iki taraf da bu esas raund için pozisyon almaya o kadar odaklandılar ki, süreç içinde hepimizin damağında o zivaniyanın aroması uçtu, sadece acılığı kaldı çoğunlukla.

…

Şimdi ise nerdeyse 60. yılında garanti sisteminin tekrardan konuşulmaya çalışıldığı günlerdeyiz.

Crans Montana’nın ilk günlerinde bizim basın tarafından yere göğe sığdırılamayan Türkiye’nin asker azaltma önerisi geldi. Mevcut garanti sistemini Kıbrıslı Rumların hassasiyetlerine yönelik revize edeceğini önceden defalarca tekrarlayan Türk tarafı, garanti pazarlığının başlangıç parametresi olarak defakto durumu alınca, Rumların bakışaçısıyla adeta Michael Jackson’un Moonwalk’u gibi ileri adım atıp geri giden bir manevrayla başladı zirveye.

Garanti sisteminde elle tutulur bir değişiklik görmeden adım atsa Kıbrıs’a geri dönemeyeceğini bilen Anastasiadis de pozisyonunu yerinden çok fazla oynatmadı.

Sıkıntı ise aslında bunların hiçbiri değil.

…

Kıbrıs müzakerelerinin, üstelik frekansı bu kadar uyan iki lider ile başlarda olduğu gibi ortak akıl zemini oluşturmak yerine, haldeki koyun pazarlığı edasında satıcının biraz düşüp, alıcının biraz çıktığı yıllarca denenmiş yöntem ile çözülmeye çalışmasına alıştık zaten. Tek umudumuz özünde iki liderin de çözümü istiyor oluşu, İsrail-Kıbrıs-Yunanistan hatlarının pahalı oluşu ve birkaç küresel sebep daha.

O yüzden aslında metodoloji, çözümün olup olmayacağını değil, daha çok o çözümden tarafların ne koparacağını ve nasıl daha efektif bir çözüm bulunabileceğini etkiliyor. Çözümün olup olmayacağını belirleyen toplumların kıvama ulaşmasının yanısıra küresel etkenler.

Ki aslında toplumları kıvama getirenin de küresel etkenler olduğunu söylesek çok karşı çıkan olmaz.

O yüzden şimdi bu gereksiz tartışmalarla  gözleri yormak anlamsız olur.

Burada önemli olan konu güvenlik konusu ile garantileri bire bir örtüştürme ısrarıdır ki bu Türkiye’nin bölgesel pozisyonunun gereğidir.

Malesef bizler hala daha güvenlik sorunlarımızın ne olduğu, gelecekte neler olabileceği ve hangi önlemlerin daha efektif rol alabileceğini hiçbir düzeyde masaya yatırıldığına şahit olmadık.

Burada amaç ise garanti sistemi öyle olsun böyle olsun değil, rasyonel bir biçimde güvenlik sorununun ele alınması için iki kelamdır.

…

Kıbrıslı Türklerin olası bir çözümle ilgili belirli .güvenlik hassasiyeti taşıması meşru ve anlaşılırdır. Geçmişte yaşanan çatışma ortamının  bugünün Kıbrıs’ında yaşanma ihtimalinin olup olmadığı ise bambaşka bir konudur.

Kıbrıs Rum yönetiminin de ufak kriminal vakaların çözümünde bile isteksiz tavrı bu hassasiyeti daha da artırdığı da ortadadır. Kaldı ki iki tarafın eşit derecede fanatikleri de çözümün ertesi günü boş durmama olasılığı da cebimizdedir.

Güvenlik konusunun ele alınmasındaki temel eksiklilkler de aslında tam da bu noktadan doğmaktadır.

Müzakerelerin başından beri, eğer gerçekten Kıbrıslı Türklerin güvenliğini önemseyen bir bakış açısı varsa idi bunun için yapılacak şey çok açıktı:

Son dönemde Güvenlik Diyaloğu İnisiyatifi’nin  yapmış olduğuna benzer, akademik düzeyde  insanların korkularını, bu korkuların kaynaklarını ve çözüm modellerini ortaya koyacak çok kapsamlı bir alan araştırması ile desteklenen  doğru bir analiz ve tabi bunu siyasete dönüştürme.

Öyle ‘x’ ülkenin garantörlüğüne nasıl bakıyorsunuz sorularına indirgenen bir çalışma değil yani.

Bu çalışmaya dek, benzer düzeyde bir girişimi ne duyduk ne gördük.

…

Unutmamak lazım ki çözüm ile ilgili kaygı hisleri tek bir türden değildir. Ama buna rağmen enteresan bir biçimde insanlarımız kaygılarını benzer bir şekilde tanımlamaktadır.

Daha basit anlatacak olursak;

Kimisi kendi yaşanmışlıklarından dolayı gerçek bir güvenlik kaygısı duymakta, kimisi bir Kıbrıslı Rum ile olumsuz bir yaşanmışlığı  olmamasına rağmen öğretilmiş bir güvensizlik yaşamaktadır.

Kimisinin toplumsal kimliğimizi kaybedeceğimize dair bir endişesi varken, kimisi sosyal ya da ekonomik statüsünü kaybedeceğine, belki bir iş insanı ise oluşacak rekabet koşullarına kendini hazır hissetmiyor oluşundan tedirginlik duymaktadır.

Ya da oturduğu evi, ektiği bahçeyi kaybetme korkusu hissediyordur…

Ama iş bu korkularını tanımlamaya gelince genel eğilim toplumlararası çatışma dönemine atıfta bulunarak yine benzer şeylerin yaşanabileceğine dair kaygılar ortaya koymak oluyor ; adanın iki yarısında da  güncel ve günlük hayata dair korkular geçmişin travmatik penceresinden yorumlanıp dillendiriliyor.

Aslında kaygılar bazen farklı olsa da tanımlanırken aynılaşıyor.

Yani şimdiye kadar mesela kimsenin “ben yıllardır yozlaşmış düzenden beslendim ve bunun değişmesinden korkuyorum” dediğini duymadık.

Ama bu korku gerçek bir korkudur.

Ve her türlü korku, yıllarca tarih kitaplarının, ana akım siyasetin ve medyanın işaret ettiği gibi can korkusuyla eşleştirilmektedir.

Eminim aynı döngü Rum tarafında da yaşanıyordur.

…

Ama tabi ki bu da yüksek oranda can korkusu hissedenlerin de olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Sıkıntı da burda başlıyor.

Hele güvenlik endişelerini karşılayacak  çözüm de garantilere indirgenince; kısacası teşhis de, tetkik de hatalı olunca, doğal olarak tedavi de yanlış oluyor.

Güvenlik gibi insanların temel ihtiyacı olan, siyasal tercihlerini belirleyen bir konuya toplumun tüm siyasal elitlerinin bu kadar yüzeysel ve tekdüze yaklaşımı da bizi tedaviden çok daha başka yerlere sürüklüyor.

…

Peki garantiler hiç mi güvenlik unsuru değil?

Garantilerin diğer toplum üzerinde tahakküm kurmak isteyen tarafa kısmi ve geçici bir caydırıcılık sağlayacağını söylemek lazım.

Dahası bunun gücüne inanan Kıbrıslı Türkler’in de hayli çoğunlukta olduğunu da kabul etmek lazım – ki kendini güvende hissetme de, gerçekten güvende olma kadar önemli bir unsurdur.

Fakat diğer taraftan garantilerin yaratacağı güvenlik hissine kendini kaptırıp, aynı şekilde yarattığı güvensizlik hissini gözardı etmek en naif tabirle ‘haksızlık’ olacaktır.

Özellikle son yıllarda Türkiye’deki siyasi istikrarsızlık ve siyasallaşmış kötülük sadece Rumlar’ı değil, bizleri de tedirgin etmiyor mu?

“Gerekirse Suriye’ye 4 adam göndeririz, kendi kendimize füze yollar savaş gerekçesi çıkarırız” diyebilen bir düşünce yapısıyla ilgili güvensizlik duymak çok mu anlaşılmaz birşey?

İşte başta bahsettiğimiz sıkıntı da burada.

İki toplumun herhangi bir tarafla ilgili hissettiği tüm meşru güvensizlik duygularını azaltacak, içinde eğitim, hukuk, iç güvenlik mekanizmaları ve onlarca daha unsurun olabileceği bütünlüklü bir yelpazeyi ortak akılla oluşturmak, garantileri konuşmaktan çok daha önce yapmamız gereken şeydi.

Önce kendimizi gerçekten güvenceye alırdık, sonra kaç silahla kendimizi güvende hissedeceğimizin pazarlığını yapardık!

 

Gazedda'dan haberdar olmak için takipte kalın...

Takipten çık
mehmetburhan

mehmetburhan

Tarih Bize Hiçbir Şey Öğretmiyor
Mehmet Burhan

Tarih Bize Hiçbir Şey Öğretmiyor

mehmetburhan
12 Temmuz 2017
0

Yazının başlığını daha doğru söylersek "tarih orada duruyor ve biz hiçbir şey öğrenme niyetinde olmuyoruz." Başarısızlıklar, hatalar sadece bireysel değil toplumsal yaşamda da bizler için bir lütuf iken ve bize...

Okumaya Devam Et

YAZARLAR

Balin Palmer

Hatırlayış – Balin Palmer

Balin Palmer
27 Ocak 2023
Zehirleyen kapitalist yıkımın dökümü[*] | Sibel Özbudun-Temel Demirer
Temel Demirer

Zehirleyen kapitalist yıkımın dökümü[*] | Sibel Özbudun-Temel Demirer

Sibel Özbudun
25 Ocak 2023
Bir yıllık enflasyon yüzde 120
Mustafa Onurer

Eşitlik mi, eşitsizlik mi? | Mustafa Onurer

Mustafa Onurer
25 Ocak 2023
Her siyasetçi bilir: Maraş önemlidir | Mertkan Hamit
Mertkan Hamit

Her siyasetçi bilir: Maraş önemlidir | Mertkan Hamit

Mertkan Hamit
23 Ocak 2023
Acil olarak anti kolonyal bilinç çalışmaları yapmamız lazım | Halil Karapaşaoğlu
Halil Karapaşaoğlu

Acil olarak anti kolonyal bilinç çalışmaları yapmamız lazım | Halil Karapaşaoğlu

Halil Karapaşaoğlu
23 Ocak 2023

SON EKLENENLER

NATO tankları Ukrayna’da: ABD-Rusya sıcak savaşına doğru – Andre Damon

NATO tankları Ukrayna’da: ABD-Rusya sıcak savaşına doğru – Andre Damon

20 saat önce
Eriyen buzullar suları öngörülenden çok daha fazla yükseltecek

Kuzey Kutbu’nun buzulları 2040’a kadar yazları yok olabilir

22 saat önce
The Dark Side of the Moon 50 yaşında

The Dark Side of the Moon 50 yaşında

22 saat önce
Adorno’nun sakatlanmış yaşamı – Peter E. Gordon

Adorno’nun sakatlanmış yaşamı – Peter E. Gordon

22 saat önce
Süper güçler o kadar da süper değil – Robert Ford – Indyturk

Süper güçler o kadar da süper değil – Robert Ford – Indyturk

2 gün önce
“Düzen(sizlik)”, akp ve laiklik* | Temel Demirer

Erdoğan’dan ‘adaylık’ tartışmalarına yanıt: Yeni yönetim sistemi 2018’de kronometreyi sıfırladı

2 gün önce
STK’lardan BM’ye mektup: Fosil yakıt yöneticisi COP28’i yönetemez

STK’lardan BM’ye mektup: Fosil yakıt yöneticisi COP28’i yönetemez

2 gün önce
Gazedda

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.