“Bayraklar, barikatın arkasındakiler için duygusal, kışkırtıcı kıvılcımlar olmanın yanı sıra dalgalanan onur ve topluluk sembolleridirler de. En doğrudan, ilkel ve iletişimci tasarım formlarındandır bayraklar.”
Söyleşi: Maria Popova
Çeviri: Serap / Dünyadan Çeviri
1976’da Gilbert Baker adında genç bir erkek, birbiriyle ilgisiz iki konsepti devrimci bir şekilde bir araya getirerek “bisosiasyon” büyük yaratıcı eylemini gerçekleştirdi. Veksillografi – bayrak tasarımı sanat-bilimi – ile, dostu Harvey Milk’in öncülük ettiği LGBT hakları hareketinin duygu patlamasını birleştirdi. Bu fikir iki yıldır Baker’ın aklındaydı ve ilk iki gökkuşağı bayrağını, 25 Haziran 1978’de San Francisco şehir merkezindeki United Nations Plaza’da dalgalandırdı. Yirmi yedi yaşındaydı.
Neredeyse kırk yıl sonra, Modern Sanat Müzesi ikonik gökkuşağı bayrağını daimî tasarım koleksiyonuna dahil etti – tasarım anlayışımızı bir kültür gücü ve bir yurttaşlık söylemi aracısı olarak genişletme yönündeki devamlı arayışında daha önce de @ sembolünü koleksiyona dahil etmiş olan MoMA’nın Mimari ve Tasarım Baş Küratörü Paola Antonelli’nin vizyon sahibi yeni bir hamlesi idi bu.
Bu katkı ile Antonelli’nin insanlar ve (çoğunlukla dijital) nesneler arasındaki iletişimi ve etkileşimi ele alan 2011 tarihli sergisi Talk to Me arasında güçlü bir paralellik var. Gökkuşağı bayrağı tamamıyla analog ama yine de yüksek oranda interaktif, insanlara ve insanlarla kuvvetli bir şekilde konuşan bir nesne — yalnızca rüzgârın kanatlarında veya insanların elinde dalgalanan, onun haricinde bir bez parçasına dönüşecek olan bir bayrak. Antonelli’nin Talk to Me makalesindeki ünlü sözlerinin cisimleşmiş hali: “Nesnelerle ilişkimizde, her ilişkide olduğu gibi, umursamazlık en kötü saldırı, tembellik en kötü günahtır.”
Gökkuşağı bayrağı, LGBT hakları hareketinin siyasi ivmesini hızlandıran Stonewall ayaklanmasına veciz bir yanıt olduğundan, daha yakın tarihli Design and Violence projesi ile de güçlü bir rezonans var. Bu bayrak, ulus ve devlet tarafından şiddetli biçimde dışlananların, temel insan ve yurttaşlık haklarından mahrum bırakılan ve tam da kendilerini koruması gereken kuruluşlar – geleneksel ulusal bayrakların sembolize ettiği şeye ait olan kuruluşlar tarafından hakları ihlal edilen insanların kapsayıcı bir kutlaması haline geldi.
Antonelli ile müze koleksiyonuna yaptığı bu son katkının arkasındaki mantığı ve bunun daha geniş kültürel çıkarımları üzerine konuştum:
Bayraklar, barikatın öbür yanındakiler için duygusal, kışkırtıcı kıvılcımlar olmanın yanı sıra dalgalanan onur ve topluluk sembolleridir de. En doğrudan, ilkel ve iletişimci tasarım formlarındandır bayraklar. Simgelerden oluşurlar ve kendileri de simge haline gelirler – uzun bir mücadeleyi simgelediklerinde daha da belirginleşir bu, tıpkı gökkuşağı bayrağında olduğu gibi: parlak, basit, aydınlık, her şeye rağmen pozitif. Baskı altında zarafet timsali, bir tasarım harikası. Neredeyse 40 yıl önce doğduğunda, şiddete ve önyargıya karşı bir başkaldırı idi. Ne yazık ki bazı yerlerde halen öyle. Koleksiyonumuza gerçek hayat ve zorlu meseleler ile ilgili harika bir tasarım nesnesinden daha gurur verici bir katkı olamazdı.
Antonelli ve yardımcı küratörü Michelle Millar Fisher, Fisher’ın Baker ile bu ikonik kreasyonun meydana geliş öyküsü ve dünyada bıraktığı kalıcı iz üzerine yaptığı özel sohbetin kaydını paylaşma nezaketini gösterdiler. Aşağıda çözümlemesi (vurgulanmış şekilde) mevcut – iyi okumalar.
Kazara veksillografi ve gökkuşağı bayrağının doğuşu:
Fikir kafamda dönmeye 1976’da başladı, Birleşik Devletler’in iki yüzüncü yıldönümüydü… Amerikan bayrağını fark etmeye başladım – ki gökkuşağı bayrağında ondan çok şey var… Her yerde Amerikan bayrağı görüyordum – Jasper Johns resimlerinden GAP’deki ucuz kotlara ve her türden incik cıncık hediyelik eşyaya kadar. Ve bayrağın diğer tüm sanat formlarından başka bir şey olduğu fark ettim – resim değildi, kumaş değildi, logo değildi. O kadar çok işlevi var, o kadar farklı şekillerde yorumlanıyor ki…
Ve bir halk olarak ihtiyaç duyduğumuz türden sembolün bu olduğunu düşündüm – herkesin anında anladığı bir şey. İlla bir söz söylemesi gerekmiyor, Amerikan bayrağı üzerinde nasıl “ABD” yazmıyorsa. Ama herkes ne anlama geldiğini biliyor… Bir bayrağımız olmalı dedim, bize sembol olarak uyan bir bayrak, çünkü biz bir halktık – veya bir kabile – ve bayraklar güç beyanıdır, bu yüzden bu türden bir sembolümüz olması tam oturuyordu.
Doğru zamanda doğru yerde olmak – kültür, inanç ve becerinin sonuç veren kesişimi:
1970’lerin San Francisco’sunda büyük bir drag queen idim ve dikiş dikmeyi biliyordum – ihtiyacımız olan şeyi yapmak için doğru zamanda doğru yerdeydim. Gökkuşağı bayrağına ihtiyacımız vardı çünkü o zamana dek pembe üçgenimiz vardı – pembe üçgen Nazilerden geliyordu ve bizi etiketlemek için kullandıkları semboldü, korkunç bir cinayet yerinden ve soykırım ve Hitler’den geliyordu. Güzel bir şeye ihtiyacımız vardı bizim – bizden bir şeye – ve gökkuşağı bunun için mükemmeldi çünkü ırkımız, cinsiyetimiz, yaşımız… tüm o çeşitliliğimize tam uyuyordu… Artı, doğal bir bayraktı – gökten geliyordu…
[…]
Yetmişlerin başında dikiş bilen biri olarak San Francisco’da olmak protesto yürüyüşleri için pankartları yapan adam olmama neden oldu ve hareketteki rolüm bu oldu. Becerim benim aktivizmim oldu.
Gökkuşağı bayrağının, Harvey Milk’in modern tarihin büyük kısmı boyunca görünmez kalmış bir topluluk adına savunageldiği en önemli mesajın veciz ifadesine dönüşmesi:
Harvey Milk, görünür olmanın, açılmanın ne kadar önemli olduğuna dair gerçekten büyük bir mesajın taşıyıcısıydı. En önemli mesele buydu – eşcinseller olarak işimiz, açılmak, görünür olmak, gerçeklik içinde yaşamak, yalandan kurtulmaktı. Ve bir bayrak bu misyona gerçekten tam olarak uyuyordu – çünkü bu görünürlüğünü beyan/ilan etmenin bir yoluydu.
Bayrağın doğum yeri özellikle belirlenmiş ve bu kapsayıcı niyet, bayrağın dünyanın dört bir yanına taşıdığı evrensel dilde yansımasını buluyor:
United Nations Plaza (Birleşmiş Milletler Plazası) kazara olan bir yer değil, özellikle seçildi çünkü o günlerde bile, vizyonumuz küresel bir mücadele yürütmek idi; bu küresel bir insan hakları sorunu.
[…]
Bazıları için çok şey değişti ama küresel bir vizyon olarak bundan çok çok uzaktayız. Hala koca bir direnç var karşımızda – burada, kendi ülkemizde bile; burada bile, kendi şehrimizde bile; kendi ailelerimizde… Gökkuşağı eşcinsellere, bizi birbirimize bağlayan bir şey verdi… Geziyorum ve bir gökkuşağı bayrağı görüp düşünüyorum… işte bizden biri veya gidilebilecek güvenli bir yer… Bir tür dili var… Onun güzelliği bizi birbirimize bağlayışı, onun mucizesi bu.
Baker’ın çalışmalarına web sitesinden ulaşabilirsiniz.
Harvey Milk’in resimli biyografisi