Son iki ayda, enflasyon rakamlarıyla ilgili en çarpıcı gelişme, enflasyonun daha yüksek bir seviyeye ulaşmış olmasıdır. Yılın ilk iki ayında yıllık enflasyon %85 düzeyindeyken, son iki ayda bu oran %95’e yükseldi.
Rakamları incelediğimizde, ‘Konut, Su, Elektrik, Gaz ve Diğer Yakıtlar’ alt grubunda benzer bir durum yaşandığını görüyoruz. Su fiyatları yıllık bazda %194, elektrik faturalarındaki artış %106, konut kiralarindaki artış ise %101 oranında gerçekleşmiş. ‘Eğitim Hizmetleri’ alt grubunda da %152 gibi dikkat çekici bir artış gözleniyor.
Bu genel fiyat artışlarına karşın, gıda fiyatlarındaki artışlar nispeten sınırlı kalmış; son iki ayda gıda fiyatlarında ortalama %70’lik bir artış yaşanmış.
Bu enflasyonist ortamda, gıda fiyatlarındaki artışın nispeten sınırlı kalması, yüzeyde görünenden daha derin ekonomik gerilimlerin varlığını gösteriyor olabilir. Fiyat artışları sınırlı kalmış gibi görünse de, ürün kalitesindeki düşüş, maliyet artışlarının tüketiciye dolaylı yollarla yansıtıldığının bir göstergesi olabilir. Bu durum, gizli enflasyonun varlığını işaret ediyor ve ekonomik değerlendirmelerde bu tür kalite değişikliklerinin de dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.
Bu gizli enflasyonun varlığını son Kıbrıs ziyaretimde daha net bir şekilde fark ettim. Geçirdiğim kısa süre zarfında özellikle sütün tadında belirgin bir değişiklik fark ettim. Bu durum, ‘bugün yine kahvenin tadı yok’ serzenişlerimden farklı; süt, alışkın olduğumuz lezzetten uzaklaşmış, adeta yavanlaşmıştı. Yerel kafelerdeki baristalarla yaptığım sohbetler, bu gözlemlerimi teyit etti; hepsi sütün eski yoğunluğunu ve lezzetini yitirdiğini belirtti.
Bu durum, sektörde kalitede yaşanan düşüşle birlikte bir tür gizli enflasyonun yaşanıyor olabileceğini gösteriyor. Bu nedenle, enflasyonun yiyecek ve içecek sektöründeki ürün kalitesi üzerindeki genel etkilerini araştırmak gerekiyor.
Bu konuda bir uyarı yapma ihtiyacı hissediyorum: Özellikle siyasi figürler ve partilerden gelen açıklamalar, somut ve doğrulanabilir bilgiye dayanmadıkça, bu konuda spekülasyon yapmaktan kaçınılmalıdır.
Sütün kalitesindeki bu değişiklikler, geniş ekonomik dinamiklerin bir yansıması olabilir ve özelde süt ve genel olarak gıdanın insan sağlığı açısından önemi göz önünde bulundurulduğunda, sektördeki dinamiklerin sorgulanmasını gerektiriyor.