Son yıllarda yıldız bilimciler tarafından Dünya’ya yakın yıldızların yörüngesinde dolaşan gezegenlerin keşfedilmesi, bugüne kadar sadece bilim kurgu yapıtlarının konusu olan farklı gezegenlere koloni kurma fikrini mümkün kılmaya başladı.
2016 yılında Dünya’ya en yakın güneş olan Proxima Centauri’nin yörüngesinde gezegenimize benzer büyüklükte yaşanabilir başka bir gezegenin bulunması insanları gerçek anlamda düşünmeye sevk etti: Acaba sadece bir gezegende sıkışıp kalmış insan türü bir gün yok olma riskini taşıyor mu? “Battlestar Galactica” veya “Uzay Yolcuları” filmlerindeki gibi bir uzay mekiği yaparak insanların farklı bir gezegende yaşam kurması mümkün olabilir mi?
Strasbourg Üniversitesi’nden araştırmacı Frederic Marin bu alanda çalışıyor ve yıldızlar arası yolculuğun ortaya çıkaracağı mühendislik sorunlarını çözmeye çalışıyor. Henüz sahip olunan teknolojinin ötesini de düşünerek araştırma yapan Marin, son zamanlarda bir soru üzerinde yoğunlaşmış durumda: Birkaç jenerasyon sürebilecek yıldızlar arası yolculuk için en az kaç mürettebata ihtiyaç duyulur? Başka bir deyişle, insanların sağ salim başka bir gezegen üzerinde yaşayabilmesini sağlayabilmek için kaç kişi gerekiyor?
“Uzay yolculuğunun insan üzerinde oluşturduğu psikolojik etkiler hakkında çokça kitap okuyordum ve okuduğum kitapların ve izlediğim filmlerin çok jenerasyonlu yıldızlar arası yolculuğu çok safça incelediğini gördüm.” diyen Marin, bunun üzerine boş vaktini bu konuyu araştırmak için ayırdığını ifade ediyor.
Marin, çoğalan bir toplumun zaman içerisindeki değişimini canlandırabilen bir bilgisayar programı yazdı. ‘Heritage’ (Miras) olarak adlandırılan program, uzay yolculuğu yapan bir grubun karşılaşacağı riskleri hesaplıyor. Bu riskler arasında iç çoğalma (inbreeding), salgın hastalık veya bir cismin uzay aracına çarpması gibi durumlar da bulunuyor.
Fransız astrofizikçinin konu hakkındaki araştırmaları şubat ayında Journal of the British Interplanetary Society dergisinde yayımlandı.
Sihirli rakam
Marin’in bulduğu rakam 98. Birkaç jenerasyon sürecek olan uzay yolculuğu sonunda başka bir gezegen üzerinde sağlıklı bir insan topluluğu kurmak için tam olarak 98 kişinin bulunduğu bir uzay gemisi gerekiyor. Bu sayının 6 bin yıl sürecek bir yolculuk için bile geçerli olduğu belirtiliyor. Fakat bu süre zarfında mürettebatın çoğalarak 500’e kadar ulaşabileceği de hesaplanmış.
Bu sayı aslında uzay yolculuğunun kapsamının dışına da çıkabiliyor. Dünya üzerinde yaşanacak büyük bir felaketin sonrasında neredeyse tüm insanlığın yer yüzünden silinmesinin ihtimalinde, kapalı bir alanda kalan bir grubun tekrardan çoğalabilmesi için yine 98 kişiye ihtiyaç olduğu ifade ediliyor.
Benzer araştırmalar aksini söylüyor
ABD’nin Oregon eyaletindeki Portland State Üniversitesi’nde araştırmacı Cameron Smith aynı konuyu 2014’te araştırmış ve gerekli olan asgari mürettebat sayısının 14 bin olduğunu bulmuştu. Marin, bu araştırmaya kıyasla 98 sayısı her ne kadar çok düşük dursa da geçerli olduğunun altını çiziyor.
Smith ise yaptığı araştırmalarda genetik yaşanabilirliği ölçtüğünü ve bunun günlük problemleri aştığını ifade ediyor. Smith’e göre eğer insanlığın devamı söz konusuysa 14 bin sayısı az bile değerlendirilebilecek bir miktar: “Düşünün ki büyük bir felaket oldu ve bahsedilen grubun yüzde 70’i öldü. Bu durumda grup üyelerinin uygun eş bulması zorlaşacak ve bütün sistem çökecektir.”
Smith, araştırmalarında Güney Pasifik adalarına birer birer yayılan Polinezyalıları örnek aldığını belirtiyor. Ama bu topluluğun durumunun uzay yolculuğu yapacak insanlarla birebir örtüşmediğinin de altını çiziyor.
Yok olmaya karşı bir strateji
Vardıkları sonuçlar her ne kadar farklı olsa da Marin ve Smith insanlığın uzay yolculuğu için kendisini hazırlaması gerektiğini düşünüyor.
Marin, bu araştırmaların aynı zamanda insanlığın başına Dünya üzerinde bir felaket gelmesi durumunda da uzun vadeli çözüm bulmak için kullanılabileceğini ifade ediyor.
‘Heritage’ yazılımını güncellemek için vakit harcayan Marin, bir sonraki adım olarak programın radyasyon ve genetik mutasyonları da hesaba katmasını hedefliyor.
İnsanlık tahmin edildiğinden daha savunmasız
İnsanlığın sonu her ne kadar yakın zamanda gelmeyecekmiş gibi düşünülse de Smith’e göre geçmiş medeniyetler incelendiğinde bu durumun farklı olduğu ortaya çıkıyor. Amerikalı araştırmacı, “Aztekler, Incalar, Mayalar ve Yunanlar, hepsi yok oldu!” diyerek, medeniyetlerin yıkılma oranının yüzde 99 olduğunu belirtiyor.
Belli bir uygarlığın yıkılması ile tüm bir türün yıkılmasının aynı kavramlar olmadığının altını çizen Smith, daha büyük çapta bakıldığında Dünya üzerinde yaşamış hayat türlerinin yüzde 99’undan fazlasının yok olduğu söylüyor.
“Panik modunda olunması hoşuma gitmiyor,” şeklinde konuşan Smith, “Dünya’nın sona ereceğini ve buradan kaçmamız gerektiğini düşünmek kötü bir motivasyon kaynağı. Buradaki sorunlarımızı çözmeye çalışmalıyız. Ama aynı zamanda türümüzü korumak için uzun vadeli planlar da yapabiliriz.” diyor.
Smith’e göre bilim insanlarının ilk atması gereken adım, tarihteki uygarlıkları inceleyip bunların kendi sorunlarını nasıl çözdüğünü araştırmak.
Aksi ihtimalse biraz karanlık. Smith, “Şunu garanti verebilirim ki eğer Dünya üzerinde kalırsak, er ya da geç yok olacağız.” diyor.
Euronews