Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Doğuş Derya, Basın Emekçileri Sendikası (Basın-sen) Başkanı Ali Kişmir‘in Türkiye‘de göz altına alınmasıyla ilgili, TC Büyükelçisi Ali Murat Başçeri başta olmak üzere, Kıbrıs işlerinden sorumlu TC yetkililerinin kimleri, hangi gerekçe ile “güvenlik tehdidi” olarak gördüklerini açıklamaları gerektiğini belirtti
Derya: Bırakın “güvenlik sorunu” olmayı, demokrasinin gereğidir
Sosyal medya hesabından açıklama yapan Derya, Ali Kişmir ‘güvenlik gerekçesi’ ile Türkiye’de gözaltına alındığını gazete haberlerinden öğrendiğini söyledi.
Fikir ve vicdan hürriyetinin anayasal güvence altına alındığı demokratik ülkelerde insanların sadece düşüncelerini ifade ettiği için “güvenlik sorunu” olarak görülmediğini hatırlatan Derya, iktidardan farklı düşünmenin ya da iktidarın pratiklerini eleştirmenin, bırakın “güvenlik sorunu” olmayı, demokrasinin gereği olduğunu vurguladı.
“Bu tip keyfi davranışlar normal ülkelerde ciddi bir diplomatik kriz nedenidir”
Derya, sanatçı, gazeteci, yazar, sendikacı veya siyasetçi olması fark etmeksizin, eleştirilerini dile getirerek demokrasi ödevini yerine getiren KKTC vatandaşlarının somut hiçbir gerekçe gösterilmeksizin keyfi bir şekilde “güvenlik gerekçesi” adı altında Türkiye’de göz altına alınmasının açıklanmaya muhtaç bir durum olduğunu ifade etti.
“Bu tip keyfi davranışlar normal ülkelerde ciddi bir diplomatik kriz nedenidir” diyen Derya şunları kaydetti;
“Fakat TC-KKTC ilişkileri uzunca bir süredir kardeşlik hukuku yerine bir tahakküm ilişkisi biçiminde olduğu için, muhalif KKTC vatandaşları Türkiye’deki hükümetin, tüm KKTC vatandaşlarına “sopa göstermek” için göz altına aldığı insanlar konumuna sokulmaktadır.
Bu noktada TC Büyükelçisi Sayın Murat Başçeri başta olmak üzere, Kıbrıs işlerinden sorumlu TC yetkililerinin kimleri, hangi gerekçe ile “güvenlik tehdidi” olarak gördüklerini açıklamaları gerekmektedir. Ayrıca kendi vatandaşları bu şekilde baskıya maruz kalırken sesini çıkarmayan Cumhurbaşkanı Tatar ve UBP-DP-YDP Azınlık Hükümeti de bilfiil vatandaşlarının haklarını savunmadıkları için toplumdan özür dilemelidirler”