Politis gazetesi “Cezalandırılmamış Suçlar” adı altındaki haberleri kapsamında, bugün, Aredyu köyünden kaçırılıp öldürülen üç Kıbrıslı Türk’ün hikayesine yer verdi.
TAK’ın çevirisine göre gazete, 1963 yılında Aredyu’nun 265 Kıbrıslı Rum, 90 da Kıbrıslı Türk’ün karma olarak yaşadığı 355 nüfuslu bir köy olduğunu yazdı. Gazete Kıbrıslı Türklerin sayıları az olsa da büyük tarım arazilerine sahip olduğunu ekledi.
29 Aralık 1963 yılında Deftera polis karakolundan iki polisin, Aredyu’da Naim Hüseyin (18), Salih Mehmet (55) ve Kemal Hüseyin’i (34), köydeki Kıbrıslı Türklerin iyi olduğunun tespit edilmesi için Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük’e götürecekleri gerekçesiyle evlerinden aldığını kaydeden gazete, bahse konu kişilerin ailelerinin daha sonra polise verdiği ifadede, iki polisten birinin; çavuş olanının adını da verdiğini belirtti.
Polise göre, kaçırılanların ailelerinin, olayın ardında Küçük ile iletişime geçtiğini kaydeden gazete, Küçük’ün olaya ilişkin bilgisinin olmadığını belirttiğini aktardı.
O günlerde Naim Hüseyin, Salih Mehmet ve Kemal Hüseyin’in ailelerinin, “tutuklama” konusunda endişelenmelerinin haklı olduğunu, çünkü 23 ve 27 Aralık tarihlerinde Aredyu’da Şevket Cemal (34) ve Niyazi Cemal’ın (39) da “ortadan kaybolduğunu” belirten gazete, Rum polisinin, 2010 yılında sadece 29 Aralık 1963 tarihinde kaçırılan üç Kıbrıslı Türk’le ilgili olayı araştırmaya başladığını kaydetti.
Gazete, “Daha önce adı geçen iki kişinin (Şevket Cemal ve Niyazi Cemal) kalıntılarının bulunamadığını, diğer üç Kıbrıslı Türk’ün kalıntılarının ise (Sevgül Uludağ’ın, gömü yerinin bulunmasında belirleyici rol oynamasıyla) 2008 yılında ‘Tseri’de (Bilen) bir kuyu içerisinde bulunduğunu” belirtti.
29 Aralık 1963 gecesi içerisinde arka koltukta üç Kıbrıslı Türk ve ön yolcu koltuğunda baş şüphelinin olduğu Polis aracının, (köyün eski sakini) Kallitsi’nin tarlalarının bulunduğu bölgeye ulaşmak üzere Tseri’den geçtiğin görüldüğünü kaydeden gazete, polise göre, iş insanı olduğu söylenen baş şüphelinin, köyün bilindik şahsiyetlerinden, “Tseri” milis grubunun başı olduğunu ve artık hayatta olmadığını yazdı.
Bir komşunun ifadesine göre baş şüphelinin, Kallitsi’nin tarlalarında, yurtdışından getirdikleri yeni silahlar deneyecekleri ve atış sesi duyarlarsa endişelenmemeleri söylediğini aktaran gazete, köyün bir başka kadınının ise, sürüsünü Kallitsi’nin tarlalarına götürürken baş şüphelinin, kendisini, yönüne değiştirmeye mecbur ettiğini anlattığını aktardı.
Üç Kıbrıslı Türk’ün soğukkanlılıkla öldürülüp bir kuyuya attığını, ardından hayatta olmayan “Tseri”li ekskavatör sahibi bir başka kişinin kuyuyu kapattığını aktaran gazete, bir “Tseri sakininin,” ekskavatör gelmeden önce kayın pederinin bölgeden geçtiğini ve kuyu etrafında kan izleri ve öldürülenlerin kişisel eşyalarını gördüğü anlattığını aktardı.
Öte yandan (gazetenin iletişime geçtiği) “Tseri” ve Aredyu sakinlerine göre bölgenin milis güçleri grubunda baş şüpheli dışında, baş şüphelinin kardeşi (hayatta), bir “Tseri” sakini (hayatta) ve bir “Ergaton” sakini (hayatta) ve bir “Agrokipya” sakininin de yer aldığını yazan gazete, bu gruba Deftera polis karakolundan iki tane de polisin dahil olduğunu belirterek, öldürülenlerin ailelerinin bu polislerden birinin ismini verdiğini belirtti.
Gazete kısaca suç grubunun en az 7 kişiden oluştuğunu yazarak, Aredyu sakinlerinin, baş şüphelinin, 27 Aralık 1963 yılında kaçırılan ve köy mezarlığı karşısında öldürülen Kıbrıslı Türk Niyazi Cemal’ın öldürülmesinden sorumlu olduğunu anlattıklarını yazdı.
Haberde, Niyazi Cemal’in kaybolması ve kardeşi Şevket Cemal’in de “Koçinotrimitya”dan Kıbrıslı Rum çavuş tarafından öldürülmesiyle ilgili ayrıntılara yer veren gazete, bahse konu çavuşun, 10 yıl sonra, EOKA-B üyesi olduğu ve darbe sırasında öldüğünü belirtti.
Gazete, suç grubundaki 7 kişiden sadece 2’sinin daha sonra EOKA-B’ye girdiğini de belirtti.
Haberinde tanıklıklara göre baş şüpheli hakkında bilgiler aktaran gazete, bu kişinin, Kıbrıslı Türklerin bölgeden ayrılmasının ardından sonra geride kalan hayvanlarının yarısını çaldığından söz etti.