Türk Dil Kurumu çekimser kelimesinin bir sıfat olduğunu söyler:
“Oy vermekten, eğilim göstermekten veya bir şey yapmaktan kaçınan, kararsız, taraf olmayan (kimse), müstenkif” anlamına geliyor çekimser kelimesi.
Çekimser olmak ise “kararsız kalmak” anlamında.
Yani “olmak” fiili gelmiş çekimser sıfatının arkasına.
Biliyoruz ki insanlar yaşadıkları müddetçe birden fazla “şey” olabilirler. Bu aynı zamanda varoluşsal bir edinimdir. Mesela ne demiş Mevlana, “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!” Hatta Shakespeare bile demiş, “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!”
Ama nihayetinde “olmak” büyük bir sorundur, elbette bunu sorun görenler için.
Bu yazının konusu, Halkın Partisi’nden kısa bir süre önce istifa edip Meclis’te UBP-YDP-DP hükümetinin aradığı güvenoyuna “çekimser” kalan 3 milletvekili…
Anlaşılan,
taraf bile olamamak,
karar bile verememek,
durumunda kalmışlar ki “çekimser” “ol”muşlar.
Oysa ki ben onlardan “evet” oyuna karar vermelerini beklerdim.
En azından karar bile veremeyip, taraf bile olamayan ancak kıssadan hisse kendilerine biçilen rolü oynamanın kıvancıyla bişey “ol”urlardı.
Şimdi söyleyin, halk tarafından seçilmiş, bu yaşına gelmiş, milletin oyunu vekaleten elinde tutan bu 3 milletvekiline ne yani öyle böyle olmak,
hiç yakıştı mı?
Bizimkisi de laf-ı güzaf işte.
Elbette yakıştı!
“Evet” demiş olmakla, “-der gibi olmak” arasında fark vardır.
Ona bile cesaret edemediler !
Çünkü “çekimser” kalmakla,
“Cesaret” göstermek arasında,
3 milletvekili,
önemli bir SIFAT farkı vardır.
Shakespeare demişken…
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına,
Yoksa diretip bela denizlerine karşı,
Dur, yeter demesi mi?”
Hamlet.