Bu yazı sevgili Çağdaş Öğüç’ün 4 Mart 2021 tarihinde Gazeddakıbrıs’ta yer alan yazısı üzerine kaleme alınmıştır. Ancak yazı içeriğinde okuyacaklarınız Çağdaş’ın yazısında yer alanlar dışında başka iddialar ya da sorular/sorgulamalara da cevap verecek şekilde daha geniş bir şekilde kaleme alınmıştır.
Son dönemlerde sıklıkla karşılaştığımız üzere sosyal medya aracılığı ile kadınların maruz kaldıkları taciz ve cinsel saldırılara karşılık bir özsavunma aracı olarak ifşa haklarını kullandıklarına tanıklık ediyoruz. Cinsel suçlar yapıları gereği genellikle tanık olmayan ortam ve zamanlarda gerçekleşir. Cinsel suça uğrayan kişi, yaşanan suç sebebiyle travma altında bulunduğundan dolayı suçun ortaya çıkması zaman alabilir ve bu maddi delillerin toplanmasına engel olur ya da hukuki anlamda zaman aşımı sorununu karşımıza çıkarabilir. Cinsel suça uğrayan olayı her anlattığında tekrar tekrar yaşar, her seferinde yeniden yüzleşmek zorunda kalır. Erkeği özne kabul eden, erkeğe hizmet etmesi beklenen veya kadın cinselliğinin “namus” adı altında yok sayıldığı, tabu kabul edildiği toplumlarda cinsellik ve cinsel şiddetin toplumsal cinsiyet rolleri aracılığı ile eril iktidar tarafından inşa edildiğini söylemek de yanlış olmayacaktır. Hal böyleyken cinselliğin tabu olduğu bir toplumda ifşa ile bir kadının kendisini riske atarak bizzat kendisini de ifşa etmesi, cinsel saldırı ile suçlanan kadar hedef haline gelmesi anlamını da taşır. Erkek devletin içerisinde yer alan kolluk faaliyetlerinin kadınlar için her zaman düzgün koşullarda çalışmadığı, kadın lehine etkin soruşturmanın gerçekleşmediği, “erkeklerin dünyasında” erkek adaletin daha çok hüküm sürdüğü, failin toplumsal ilişkilerce desteklenen güçlü bir konumda olma ihtimali gerçeği de ne yazık ki kadınlar için kendi dayanışmalarını oluşturarak bir özsavunma aracı olarak ifşa yöntemine başvurmayı mecbur kılıyor.
Günümüzde bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle ulaşılabiliriliğinin ve kullanımının artması ile doğru orantılı olarak sosyal medyanın gücünün genişlediği, etkisinin büyüdüğü gerçeğinden hareketle günlük hayat içerisinde rolü de başkalaştı ve önemi arttı. Hakkını korumak ya da aramak adına sorunlarla karşılaşan kadınlarda birlikte hareket ederek sosyal medyanın hızlılığı ve erişilebilirliğinden yararlanarak cinsel suçları ifşa etmeye başladılar. Dolayısı ile ifşa için kadınların ana akım medya, yazılı ya da işitsel basın yerine sosyal medya üzerinden ifşayı bizzat kendilerini de ifşa ederek gerçekleştirdiklerinin altını çizelim. Sosyal medya aracılığıyla hızlıca örgütlenen ve böylelikle güçlenen kadınlar yalnız olmadıkları hissininin verdiği güvenle daha kolay ve daha çok konuşabildikleri ifşa aracılığıyla aslında bir yardım talebi için dayanışma yaparak özsavunmada bulunurlar. Ancak ifşada bulunan kişi, ifşanın yayılması ile yaşadığı cinsel şiddeti tekrar tekrar yaşarken travma altında ifşa etmek zorunda kalmanın da tüm güçlüklerini göze alır. Örneğin ilk kez ifşa ile olaydan bahseden bir kişinin yakınları da sosyal medya aracılığı ile konuyu öğrenmiş olabileceği, yeniden yüzleşme yaşamak zorunda kalacağı, tüm özel hayatının didikleneceği yanında sosyal medya herkes lehine ya da aleyhine kullanılacak bir araç olduğundan cinsel şiddetle suçlanan tarafın destekçilerinin saldırısına da uğracaktır.
Konu tartışılırken iki konunun altı iyice çizilmelidir. Birincisi ifşa bir kişiyi yargı önünde suçlu kılmaz. İkincisi kadının beyanı esastır, kadının beyanı doğrudur anlamına gelmez ya da bir hüküm doğurmaz. İfşa dikkate alınarak kadınların beyanları esas alınmalı ve derhal gerekli yasal işlemler başlatılmalıdır. Hızlı ve etkin bir soruşturma ifşanın hatalı olduğu durumlarda karşı taraf açısından da önemli bir haktır. Masumiyet karinesi bir kişinin zan altında bulunduğu suç karşısında mahkeme kararı üretilene kadar kişinin suçsuzluğu üzerinden yargılanmasıdır. İddia tarafının, suçsuz olduğu varsayılan kişinin suçlu olduğunu ispatlamasıdır. Aslında kişi hakkında “şüpheli” olduğu kovuşturma tamamlanmış ve konunun yargıya taşınması fikri doğmuştur. Kişi ne suçludur ne de suçsuzdur. Yargılanma sonucu hakkında suçlu olduğuna ilişkin verilen şüphe kaldırmayacak bir karar neticesinde kişi suçlu bulunabilecektir.
Kadının beyanı esas kabul edildiğinde ise ispat yükü taraf değiştirecek, kişi suçsuz olduğunu çeşitli delil ve araçlarla ispatlayabilecektir. Kişi yine yargılama sonucunda bir hüküm verilmediği takdirde ne suçludur ne de suçsuz. Özetle sanığın savunma hakkı ihlal edilmez. Üstelik sanığın suçsuz olduğuna hüküm verilmesi halinde iftirada bulunan hem toplumsal araçlar önünde hem yasalar nezdinde iftiranın sonuçlarına katlanacaktır.
Sosyal medya aracılığı ile ifşanın yapılmasında aracı kullanılan siber ortamın herkesin ulaşabileceği, herkese hizmet veren özgür bir alan olduğu yanında bunlar sebebiyle de karşılıklılık ilkesinin en etkili kullanıldığı alan olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Taraflar eşit koşullarda imkanlarla donatılmıştır. Zaten ifşa örneklerinin çoğunda cinsel şiddet yapmakla suçlananın kendini savunmak yerine başka başka iddialar ile toplumsal ilişkilere dayalı önyargıları, tabuları, namus kalıplarını arkasına alarak kendi kamu oyunu oluşturduğu görülmektedir.
Gelelim yazılı ya da işitsel basının durumuna; öncelikle sosyal medya aracılığı ile yürütülen bir ifşanın haber değerinin olup, olmadığı, haberleştirilip, haberleştirilmeyeceği medya mensuplarının kendi tercihleri olacaktır. Meselenin haber değeri taşıdığına karar verilip ana akım medyada yer alması durumunda elbette karşımıza mesleğe ilişkin etik kurallar sorunu çıkacaktır ki bu tarafların her ikisi açısından da önemlidir. Medya mensupları, elbette yargılama bitmiş, hüküm verilmiş gibi cinsel şiddet uygulamakla suçlanan kişiyi suçlu olarak haberleştirmemelidir. Henüz suçluluğu tespit edilmemiş bir kişiyi suçlu göstermek kadar, cinsel şiddete uğrayan kişinin haberde öne çıkarılması, olayın bizzat kendi meslekleri lehine kamuoyunun dikkatini çekecek şekilde hikayeleştirilmesi, cinsel şiddete uğrayanın yaşam biçimi, medeni hali,ırkı, mesleği, cinsiyet kimliği, yönelimi, alkol alıp almadığı, mini etek giyip giymediği, önceki ilişkileri, olay mahali ya da saatinin vurgulanarak cinsel şiddete uğrayanın “şüpheli” duruma düşürülmesi de sorunludur. Elbette yapılan haber linç kültürünü destekleyecek şekilde yapılmamalıdır ancak aynı zamanda cinsel suçlara uğramış başka kiişilere de yeniden travmasını yaşatacak, konuşmasını engelleyecek, kednini suçlu hissedecek şekilde de yapılmamalıdır. Gazetecilik meslek ilkelerinden yola çıkarak, yargı süreci devam eden davalarda taraf olmayıp, iddialar ve savunmalara eşit mesafede durmalıdır. Bu sorumlulukla cinsiyet eşitsizliğini yeniden üretmemeli hatta cinsiyetçi yargılarla mücadeleye taraf olup eşitliği sağlama konusunda sorumluluk almalıdır. Gazetecilik Meslek İlkeleri, özel yaşamın gizliliğinin esas alırken üstün bir kamu yararı söz konusu olduğunda özel yaşamın gizliliğini ihlâl eden haber yapılabileceğine açık kapı bırakır. Bu noktadan yola çıkarak wikileaks adlı kuruluşun kimliği belirsiz kaynaklar aracılığıyla ulaştığı bilgi ve belgeleri sızdırması örneğine değinmek kafa açıcı olabilir. WikiLeaks ve diğer bilgi sızdırma araçlarının yaptığı ifşanın; gizli kalması beklenen pek çok bilgiyi halkın bigisine getirerek ve gücü elinde tutanlara karşılık haksızılığa uğrayan, adaletsizliğe maruz kalanlar adına gizli kalması beklenen özel hayatı ihlal eden hatta devletlerin sözde “kamusal güvenlik” adı altında gizli kalması emredilen belgeleri dayanışma içinde yaygınlaştırılarak bir öz savunmada bulunduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Bir çok devletin, sermayeyi elinde tutan uluslarası güçlerin bilgilerinin açıklandığı, isimlerinin açıkça yer aldığı hatta özel yazışmalarını yer aldığı ifşalar karşısında gazeteciler ifşadan yana taraf almış bilgileri haberleştirmiş, ifşada bulunanlarla işbirliği içinde olmayı seçmişlerdir. Burdan yola çıkarak gazetecilerin, gücü elinde tutan iktidar ile halk arasındaki eşit olmayan koşulların iyleştirilmesine taraf olduklarını ve sorumluluk aldıklarını söylemek hatalı olmayacaktır.
Bunun yanında gazetecilik mesleğinde zaman zaman gazetecilerin güvenilir kaynaktan elde ettikleri bilgileri ifşa edeni gizli tutarak, kaynak açıklamadan, sorumluluk alarak haber yaptıkları da bir kenarda tutulmalıdır.
Özetle elbette gazetecilerin doğru haberi yaymak, suçluluğu tespit edilmeden bir kişinin suçlu olduğunu servis etmemek sorumluluğu vardır. Ancak bu sorumluluğun bir özsavunma aracı olan ifşaya yüklenmesi, ana akım medyanın kullanacağı dil, olayı haberleştirme şeklinin cinsel şiddet suçuna uğrayanın sorumluluğunda tutulması düşünülemez. İfşa eden elbette ki kendini de cinsel şiddetle suçlanan gibi ifşa eder. Ve evet ifşada bulunan kadın, LGBTI+ birey bir çok dışlanma, kabul görmeme, ötekileştirme ve ayrımcılığa uğramayı bizzat kendisi göze almış olur. Böyle bir durumda da kişinin cinsel yönelimi ya da cinsel kimliğinin cinsel şiddetin önüne geçmesini sağlamak ayrımcılığa uğramasını engellemek gazetecilerin meslekleri gereği sorumluluğudur. Aynı şekilde Çağdaş’ın yazısında altını çizdiği kaygılardan biri olan polisin provoke olup cinsel şiddetle suçlanan kişiye orantısız güç uygulama ihtimali ya da ortaya çıkması muhtemel üçüncü kişilerin ihlal edeceği başka başka insan haklarından cinsel şiddete maruz kalanın sorumlu tutulması düşünülemez. İşin doğrusu herkesin insan haklarını göz ederek, sorumluluğunu bilerek, eşit ve adil davranmasıdır. Sırf başkaları adil ya da eşit davranamayacak diye cinsel şiddete uğrayanların kişisel haklarını korumaya çalışarak bir yandan da tüm sorumluluğu alarak, yaşadıkları tüm travma ile suçu ispatlamaya çalışması, hatta çoğu durumda devam eden suçtan kurtulmaya çalışması günümüz erkek iktidarında inşa edilen ayrımcılık ve tabu koşulları içinde hem mümkün hem de adil olmayacaktır.