Bana kimse ben ırkçı değilim demesin artık!
Hepimiz ırkçıyız çünkü. Kıbrıs’ta büyümek; bütün hayatın boyunca Türkiyelilere, Rumlara, Pakistanlılara, Nijeryalılara ve aklınıza gelebilecek neredeyse her uyruktan insanlara karşı içinde ırkçı ve ön yargılı duygularla büyümek demektir. Bunun kaçınılmaz bir gerçek olduğunu hepimiz biliyoruz.
KKTC, dünyadaki en ırkçı ülkelerden biri! İşin gerçeği şu ki; ABD’li George Floyd’un, polis memuru Derek Chauvin tarafından 8 dakika 46 saniye boyunca boynuna baskı yapıldığı, diğer polis memurları bu olayı izlerken George Floyd’un “Nefes alamıyorum” diye yalvardığı, rahmetli annesini çağıra çağıra öldüğü videoyu gören KKTC dahil tüm dünyadaki herkes çok öfkelendi. “Nasıl bir insana böyle davranabilirler?” veya “Bir polis nasıl bu kadar ırkçı biri olabilir?’’ diye samimi şekilde şaşırıp, sorgulamaya başladı herkes. Fakat bu olaya üzülmüş veya öfkelenmiş olmamız ne yazık ki ırkçı olmadığımız anlamına gelmez.
İçten içe ülkede öyle bir sistem kurmuşuz ki, bizden olmayan birine, yurtdışından kendilerini işe yahut eğitime adamak için adaya gelen kardeşlerimize, ülkedeki ırkçılığın ne kadar belirgin ve yaygın olduğunu her gün hatırlatmaktayız. Buna inanmıyor musunuz? * VOIS Kıbrıs’ın yapmış olduğu bir ankete göre ülkedeki siyahi öğrencilerin %88’i daha önce ırkçılıkla karşılaştıklarını belirtmiş. Yapılan ankete göre: bunların %33.4’u ev sahiplerinden, %19.1’i polis tarafından, %57.3’u hiç tanımadıkları insanlar tarafından ırkçılığa maruz kaldığını belirtirken, %35.2’si restoranlarda ve %26.6’si ise bar ve kafe tarzı eğlence yerlerinde ırkçılığa maruz kaldığını belirtmiştir.
Aslında, Gazedda Kıbrıs’ta yayınlanmış olan VOIS Kıbrıs’ın kurucularından Ezinne Favour Ogwuegbu’nun sözleri, bu kişilerin sürekli maruz kaldıkları ırkçılığın neye benzediğini çok iyi özetlemektedir. Ogwuegbu’nun yazısında ilgi çeken noktalardan biri “Siyah bir kişi olarak bir mağazada takip edilmeniz gerekir, çünkü ten renginize göre otomatik olarak hırsızsınız” şeklindeki ifadeleridir. Bunun yanı sıra, bazı ev sahiplerinin kiralık reklamlarında “siyahlara ev kiralamayız” demesine ilgi cekiyor Ogwuegbu.
Buna karşılık, Gündem Kıbrıs, belki de düşünceleri en son alınması gereken kişi olan ve bu konuda en bilgisiz kişiyle röportaj yapmaya karar vermiştir. Bu kişi, öğrenci birliği üyesi olan Çağatay Özdem. Kendisine, siyahi öğrencilerin gerçekten de iddia ettikleri şekilde “Kuzey Kıbrıs’ta ırkçılık var mı?” diye soruyorlar. Tabii Çağatay Özdem Bey, hayatı boyunca siyahi arkadaşlarıyla empati kurmayı beceremediği, etrafındaki insanların hareketlerinin siyahilere karşı değiştiğini fark edemeyecek kadar analiz ve detay yoksunu olduğu için, “bizim kültürümüzde ırkçılık diye bir hastalık yok” diyor.
Elbette ki burada Çağatay Bey’i suçlamıyorum. Benim asıl isyanım, Gündem Kıbrıs’ın böylesine hassas içerikli ve önemli bir konuyu tartışmak için kendi araştırmasını yapmayıp, üstünkörü davranmış olmasınadır.
Hadi tamam! KKTC’deki Türkiyeli öğrencilerin fikirlerini Çağatay Bey kısmen temsil edebilir diyelim. Ama Gündem Kıbrıs, işin gerçeğini öğrenmek isteseydi, Çağatay Bey’in karşısına bu konu hakkında bilgisi ve deneyimi olan birini davet edip, her iki tarafın konuyla ilişkin görüşleri ve düşünceleri alabilirdi. Böylelikle her iki tarafın ne kadar farklı olduğunun yanı sıra ortaya ne tür düşüncelerin çıkabileceğini tüm dünyaya göstermiş olabilirdi. Fakat Gündem Kıbrıs, tek taraflı ve ön yargılı bir bakış açısı sunmayı tercih etmiş, bu “ırkçılık denen hastalığın” ülkemizde aslında ne kadar yaygın ve belirgin olduğunu kanıtlamaları için asıl ırkçılıkla mücadele edenlerin sesi olmayı tercih etmemiştir. Mesela konuya ilişkin olarak, VOIS Kıbrıs’ın üyelerinden birini davet edebilirlerdi. Yahut KKTC’li birinin bakış açısını almayı tercih ediyorlarsa en azından bu konuyla ilgili bilgi sahibi biriyle röportaj yapılabilirdi.
Sanırım Afrika’dan gelen kardeşlerimizin yaşadığı zorlukları çok iyi anlayan ve anlatan biri Aylin Zeybek. Ülkedeki haksızlığa uğramış yabancı işçi ve öğrencilerin Zeybek’e anlattıkları hikayeler gerçekten de tüyler ürpertici! Lütfen, bu yazıyı okuyun…
Eğer okumak istemiyorsanız size bir özet geçeyim. Bu insanlar bizim ülkemizde, tecavüze uğruyor, öldürülüyor, iş kazasına uğruyor ve köle gibi çalıştırılıyor! Buna karşılık, birçoğu polise gidip yardım bile istemekten çekiniyor. Çünkü ya yardım alamayacaklarını biliyorlar ya da daha kötüsü, kendilerini riske atıp ülkeden sınır dışı edilmekten korkuyorlar!
Şimdi size soruyorum. Bu mu bizim ülkemizde yaşayan insanların hak ettiği muamele?
Polise sığınmaktan bile çekinip, insandan az değeri varmış gibi muamele görmek mi bu öğrencilerin ve emekçilerin hak ettikleri?
Yazıma son vermeden önce, bu konuyla ilgili son günlerde gündemde olan KKTC’nin saygı duyulan gazetelerinden biri olan Afrika Gazetesi’nden bahsetmeden edemeyeceğim. Çoğumuzun da bildiği gibi, Afrika Gazetesi’nin sloganında “İ” harfi yerine bir maymun vardır. Afrika Gazetesi’nin kurucusu Şener Levent bu maymun işaretinin logoda olmasını “Hepimiz maymundan geldik” diyerek kendince bir savunma yapti. Afrikalı öğrenciler bu sembolden rahatsız olduğunu kendisine yıllardır söylemiş, konuyla ilgili bir şey yapmasını talep etmişlerdir. Fakat yıllardır Levent, bu şikayetleri ciddiye almamış, öğrencilerin taleplerine gülüp geçmiştir. Yıllarca sesi susturulmaya çalışan siyahi öğrenciler tarafından da sonunda ırkçı olduğu iddiaları ortaya çıkmaya başladığında, bir anda herkes Şener Levent’i savunmaya başladı. Mahmut Anayasa bile Şener Levent’e “Sakın ola ne logoyu, ne de ismi değiştirme” dedi! İşte bu noktada, neden bu logonun bu kadar ofansif ve kışkırtıcı olduğunu sorup karşı tarafı dinlemek yerine, herkes, yine yanlış konuya odaklanmayı tercih etti.
Bu insanların ve kurumların hepsine tek söyleyeceğim şey şu: “HEPSİNİZ DA IRKCISINIZ!” Hepimiz de ırkçıyız… Eğer siyahi kardeşlerimizi gerçekten dinleyip problemlerine çözüm bulmaya çalışmak yerine, duygusal ve çocuk gibi davranıp, sanki de problemin asıl sebebi bizmişiz gibi her şikayeti üstümüze alıp, karşı tarafın sesini daha da bastırmaya çalışmak, bizi bu noktada ırkçı yapar!
Bugüne kadar ne yaptığımızın, ne için uğraştığımızın aslında bir önemi yok. Şener Levent’in aslen ırkçı biri olmadığına Kıbrıs’taki neredeyse herkesin inanmasının da bir önemi yok. Önemli olan bugün, “Black Lives Matter,” ya da “Siyah Hayatlar Önemlidir” hareketini dinleyip, siyahilerin ülkemizde yaşadığı koşullara dikkat çekmektir! Ülkede bir ırkçılık problemi var mı yok mu diye tartışmak yerine, var olan ırkçılığı nasıl sonlandırabiliriz tartışması yapmanın zamanı geldi de geçiyor bile! Bu tartışmalara Şener Levent’leri, Çağatay Özdem’leri değil Emmanuel Achiri’leri (VOIS Kıbrıs başkanı), Ezinne Favour Ogwuegbu’ları davet etmek lazım!
* VOIS Kıbrıs KKTC üniversitelerindeki yabancı öğrencileri temsil eden, 2018’de Nijeryalı öğrenci Taomwabwa Dede’nin öldürülmesinin ardından oluşturulan bir öğrenci organizasyonudur.