Türkiye’de kurulduğu günden bu yana sürekli baskılara maruz kalan Türkçe Kürtçe iki dilde yayın yapan Aram kitabevinin tek celsede 72 kitabı yasaklandı. Toplamda 92 kitabı yasaklılar listesinde. Yayınevinin 4 bin kitabına da devlet tarafından el konuldu.
Bircan Değirmenci | Yeni Özgür Politika
1998 yılında İstanbul’da kuruluşundan bugüne 500 civarında kitap yayımlayan Aram Yayınevi’nin üzerindeki baskılar son bulmuyor. Neredeyse katıldığı her kitap fuarında stantları polis tarafından basılan ve yayıncıları gözaltına alınan yayınevinin toplamda 92 kitabı yasaklılar listesinde. El konulan 4 bin kitabın içerisinde 72 kitaba mahkeme tarafından tek celsede yasak konuldu.
Aram Yayınları yayına başladığı ilk yıllarda bugün de güncel olan ve çok okunanlar arasında bulunan Noam Chomsky, Immanuel Wallerstein, Michel Albert ve Moliere gibi yazarların birçok kitabını Türkçe ve Kürtçeye çevirtip yayımladı. O dönemde, baskı-dağıtım-kitapçı üçgeninden oluşan yayıncılığa belki de çok hazırlıklı olunmadığından, yine muhalif yayınlarından kaynaklı uğradığı yasaklar, toplatmalar ve tutuklamaların etkisiyle yayıncılığa kısa bir süre ara verdi. 2004’ten itibaren ise yönünü şu an bulunduğu Diyarbakır’a çevirdi.
Aram aydınlıktır!
Aram Yayınları; araştırma, tarih, edebiyat, şiir, anı, roman ve tiyatro kitaplarıyla zengin bir arşive sahip. Van, Amed ve İstanbul’da kitabevi şubelerine sahip olan Aram, toplumsal hafıza oluşturmak için politik-kolektif-entelektüel çabası ve “Aram aydınlıktır!” şiarıyla yayıncılık dünyasında yayıncılığa devam etmekte.
Yayınevi Editörü Mehmet Çakmak, “Yayınlarımız genelde büyük bir ilgi gördü ve deyim yerindeyse toplumsal bir bellek oluşturdu. Oluşturulan bu bellek kolay kolay hafızalardan silinecek gibi görünmüyor. Yayınlarımız içerisinde en büyük ilgiyi anı-roman türleri gördü. Öyle ki bazı kitaplarımız neredeyse klasikleşti. Artık onlara Aram klasikleri diyebiliriz. Özellikle gençlerin bu türe olan ilgisi bizi gayet sevindiriyor” diyor.
Türkiye’de yayıncılık zor iş
“Türkiye’de yalnızca yayıncı olmak değil, artık günümüzde Türkiye’de yaşamak bile neredeyse imkansız hale geldi” diyen Çakmak bu zorlukları şöyle anlatıyor: “Elbette yayıncılık yaparken bu zorlukların farkında olarak yayıncılık yapıyoruz. Türkiye’de neredeyse her dönem kitaplar yasaklandı. Kitapların yasaklandığı bir ülkede demokrasiden, insan haklarından, aydınlık bir gelecekten bahsedemezsiniz. Yayıncılık bir ülkenin demokratik sınırlarını belirleyen en önemli göstergelerin başında gelmektedir. Maalesef Türkiye’de bunun zerresini göremiyoruz. Hal böyle olunca siz yayıncılık yapmak istediğinizde başınıza olmadık işler geliyor. Kitaplarınız henüz matbaa aşamasında yasaklanıp onlara el konuluyor, yayıncılar tutuklanıyor, en olmadık baskılara maruz kalıyorsunuz“
Kürt Yayınevleri iki kat baskı görüyor
Tüm muhalif yayıncılar için böylesi genel bir problemin varlığından söz eden Çakmak, Kürt yayınevlerinin iki kat daha fazla baskı ve zorlanmaya maruz kaldığını ifade ediyor.
Muhalif yayınevlerinin de yeteri kadar dayanışma içerisinde olamadığına dikkat çeken Çakmak, “Varolan yayıncılık sistemine karşı kendi alternatiflerini oluşturamadılar. Kimi dönemler girişimler olmasına rağmen istenilen düzey elde edilemedi. Özellikle Diyarbakır’da yapılan fuarlar bunu daha da geliştirebilirdi” diyor.
Cezaevinde olan arkadaşlarımız var
Yayınladıkları kitaplar nedeniyle sürekli baskıya maruz kaldıklarını belirten Çakmak, birçok arkadaşlarının tutuklandığını ve halen cezaevinde olduklarını aktarıyor. Özellikle dağıtım ağının engellenmesine yönelik zorluk çıkarttırıldığını ifade eden Çakmak, şu an 92 adet kitabın yasaklandığını belirterek şunları söylüyor: “Katıldığımız fuarlarda neredeyse polisler standımızın başından ayrılmıyor. Elbette bunların hiçbiri yasal değil, amaçları Aram Yayınevi’ni okuyucularından uzaklaştırmaktır. Geçen yıl İzmir fuarına gönderdiğimiz kitaplara el konuldu. Hiçbir gerekçe gösterilmeden 4000 adetten fazla kitabımıza el konuldu. İzmir fuarına bu kitaplar olmadan katılmak zorunda kaldık. Daha sonra el konulan kitaplarımızın hepsine tek celsede yasak kararı verildi. Yani tek celsede 72 ayrı kitaba yasak konuldu. İnsan şunu düşünmeden edemiyor, bu kadar kısa bir sürede bir hakim ya da savcı 72 adet kitabı okuyabilir mi? Sözünü ettiğim olay karşılaştığımız uygulamaların ne kadar vahim olduğunu gözler önüne seriyor.”