Önce insanların evini, mahallesini yarım asır hayalet şehir olarak çürütüyorsun.
Evlerini, mallarını ganimet diyerek yağmalıyorsun.
Sonra “yaşasın heşa” diyerek açıp kendi evlerinden kalanlar yıkıntıları turist gibi ziyaret etmelerine izin veriyorsun.
Oralı olmayan binlerce insan içeri girip, selfie çekiyor. Başkalarının acılarını Instagram’da sosyal medya mezesi yapıyor.
Yetmiyor Las Vegas yapacağız diyorsun.
Yetmiyor tarihi film stüdyosu olsun, çay bahçesi olsun, piknik yapalım diyorsun. Bisiklet kiralıyorsun.
Yetmiyor, tarihi yapıların üzerindeki Rumca yazılar sana batıyor, söküyorsun. Sokak isimlerini kafana göre değiştirmeye kalkıyorsun.
Sonra da arkadaşının çürüyen evinin resmini çekti diye bir adamı haftalardır mahkemelerde elleri kelepçeli süründürüyorsun.
Casus diyorsun. Harita diyorsun. Manşetlere çekiyorsun Linç ediyorsun.
Beş eski yıkıntı fotoğrafı nedeniyle, bir ay yattıktan sonra, deport edilip, eski köyüne, arkadaşlarına bir daha asla dönemeyecek olmasını saymıyorum bile.
Evini köyünü yurdunu kaybetmiş bir adamın, acılarını gömüp dostluklar kurmasını beğenmiyorsun.
Fotoğrafı Ayşe çekince Instagram fenomeni oluyor. Fotoğrafı Andreas çekince casus ve mahpus.
Olayın özeti budur.