Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap etti. Anastasiadis, Kıbrıs sorununun çözümüne dikkat çekerek “Bizim için tek bir plan var” dedi, “siyasi eşitlikle iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon temelinde bir anlaşmaya varmak.”
Anastasiadis, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, 1960 önerisinin Kıbrıslıtürklerin çözümden önce devlete dönüşünü kolaylaştırmayı amaçladığını söyledi.
“1960 Anayasası uyarınca Kıbrıslıtürkleri devlet kurumlarına dönmeye davet etmesi, Kıbrıs sorununa çözüm için üzerinde anlaşmaya varılan temele bir alternatif değil, nihai bir çözüme kadar toplumun devlete dönüşünü kolaylaştırmayı amaçlıyordu” diyen Anastasiadis, “federal çözüm” temelinde bir anlaşmaya ve BM ilkelerine dikkat çekti.
76. BM Genel Kurulu kürsüsünde konuşan Cumhurbaşkanı Anastasiadis, “BM çerçevesine ve 25 Kasım 2019 tarihli Berlin Anlaşmasına dayanan müzakere sürecini yeniden başlatma” kararlılığını da yineledi.
Nicos Anastasiadis şöyle konuştu:
“Bizim için sadece bir Plan vardır. Bu, BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararları ve AB kuruluş ilkeleri çizgisinde belirlenen, siyasi eşitlikle iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon temelinde bir çözüme varmaktır.”
“Genel Sekreter’in istediği şekilde bize yönelik ortaya konan ve süreci ileriye götürmeyi amaçlayan tüm yeni görüşler göz göre göre reddedilmiştir.”
“Kurucu devletlerin yetki kullanımının merkezileştirilmesi dâhil tüm bu önerileri, kendilerinin kurucu devletlerin esas rolüyle uluslararası düzey dâhil devletin engelsiz işleyişi arasında uygun bir denge olarak addettiklerini, Kıbrıs Rum tarafının parlamenter sistem seçeneğiyle dönüşümlü devlet başkanlığı ve Başbakanlığı Düşünmek istediğini ifade etti.
Kıbrıslı Türkleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1960 Anayasasıyla kurulan devlet kurumlarına yeniden katılmaya davet eden son önerisinden de bahseden Anastasiadis, böyle bir davetin çözümün kararlaştırılmış esasına bir seçenek anlamına gelmediğini, Kıbrıs Türk Toplumu’nun nihai çözüm bekleyen Devlete geri dönmelerini kolaylaştırmak anlamına geldiğini izah etti.
Anastasiadis, “Bu öneri, benim geçen aralıkta önerdiğim ve maalesef Türk tarafınca reddedilen Güven Yaratıcı Tedbirler, kazan-kazan, oyun değişikliği paketiyle bağlantılı olarak da değerlendirilebilir” dedi.
Konuşmasında Türkiye’nin tutumunu eleştiren Anastasiadis şöyle devam etti:
“Türk tarafının ortaya koyduğu, bir uzlaşmaya varmak için tüm çabaların başarısız olduğu ve bizim BM çerçevesi dışında çözümler aramamız gerektiği hikâyesi, Türkiye’nin oyunun sonunda Kıbrıs sorununu çözmek değil Kıbrıs’ı kendine bağlamak istemesine ilişkin sağlam tartışmaları güçlendirmektedir.”
“Benim niyetim bir suçlama oyunu oynamak değildir ancak Türk söylemlerinin anlamsızlığı da fark edilmez gibi değildir ki bu, bir uzlaşma için çabaların tükendiği ve şimdi sözde ‘zemindeki gerçekler’ esasında bir çözüme ulaşılmasına yoğunlaşılması gerektiği iddialarından da bellidir.”
Karşılığında BM Genel Kurulu’na katılanlara bir dizi soru yönelten Anastasiadis, AB’ne üye bir devlet olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarının %37’sinin Türk kontrolü altında olmaya devam ettiğini, 40 bini aşkın askerin burada olduğunu, 1974’teki Türkiye’nin müdahalesinden sonra Kıbrıslı Rumların üçte birinin atalarının evlerinden zorla çıkarıldığını, yaklaşık 1.000 kişinin hala o zamandan beri kayıp olduğunu, adanın demografik karakterinin yasa dışı Türk yerleşikleri getirilerek değiştirildiğini ve enklavlar üzerinde 1975 Anlaşması’nın uygulanmadığını anlattı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından ‘Türkiye’nin bir alt yönetimi’ olarak tarif ettiği kuzeydeki yasa dışı varlığın kurulmasından da söz etti; Güvenlik Konseyi’nin bu kararın bozulması çağrısı yaptığını, tüm devletlerin ve uluslararası toplumun bir bütün olarak bu varlığı kabul etmediğini ve hiçbir şekilde yardım etmediğini belirtti.
Anastasiadis, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında, deniz sınırlarının belirlenmesiyle ilgili sorunların uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözüleceğini umduğunu söylediğine dikkat çekti ve şöyle dedi:
“Ben Sayın Erdoğan’ın hangi uluslararası hukuktan bahsettiğini gerçekten merak ediyorum” dedi.
Sınır belirlemeleriyle ilgili çözüm tartışmalarından Erdoğan’ın ne anladığını soran Nicos Anastasiadis, “Türkiye’nin keyfi yorum yaparak Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’ni Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler adına %44’e kadar azalttığı uluslararası hukuku mu” kastettiğini merak ettiğini söyledi.
Anastasiadis, Türkiye’nin Kıbrıs’ı hala işgal altında tuttuğunu hatırlattı ve Türkiye’nin Suriye, Irak, Libya, Yunanistan ve Dağlık Karabağ’daki rolüne ilişkin Genel Kurul’a bir dizi soru yöneltti.
Türk tarafının nihai oyun olarak ortaya koyduğu ve Kıbrıs’ı kendinin bir alt yönetimine dönüştüren hikayeden söz eden Anastasiadis, “Genel Sekreter 28 Eylül 2017’de Crans Montana’da yer alan Kıbrıs Konferansı’nın sonucu olarak 27’nci paragrafta, hemen hemen kendisinin altı maddesi çerçevesinde yer alan tüm iç unsurların çözüldüğü şeklinde doğru bir değerlendirme yaptığını ifade etti.
Anastasiadis böylelikle Genel Sekreter’in stratejik bir anlaşmaya ulaşılması amacına yaklaşılırken başarısız sonucun nedeni Türkiye’nin esnek olmayan tutumu ve çağdışı kalmış Garantiler Anlaşması’nın korunması, müdahale hakkı ve askerlerin sürekli kalmasındaki ısrarı olduğuna işaret etti.
Nicos Anastasiadis, 2014 Ortak Deklarasyonu’nda şu ana kadar ulaşılan yakınlaşmalar ve BM Genel Sekreter’inin Crans Montana’da sunduğu altı maddelik çerçeveye ilişkin yeni tur müzakerelerin başlamasına rehberlik edecek ilkelerin yer aldığı 25 Kasım 2019’daki Ortak Mutabakat ’tan da bahsetti ve şöyle devam etti:
“Yukarıdakilere bakıldığında bir sonraki adım müzakerelerin başlayacağını beklemektir.”
“Hal böyleyken Türkiye’nin hedefleri farklıydı. Türkiye’nin yukardaki Ortak Mutabakat’a varan Kıbrıs Türk Toplumu liderinin zorla yerini almaya yönelik açık müdahalesine şahit olduk.”
“Açık hedef onun için Türkiye’nin görüşlerini benimseyen ve yeniden üreten, nihai çözümün iki devletli çözümün olacağı çözümün kabul edilmiş esasını değiştiren bir liderlik değişimiydi.”
“Böylece, bir taraf BM çerçevesinden saparsa veya varılan anlaşmaları feshederse, kabul edilmiş esasın ve Genel Sekreter’in iyi niyet misyonunun aksine değişik şekilde bir çözüm arzularsa bir uzlaşmanın niçin mümkün olmayacağı açıktır.”
“Türkiye’nin gündeminin bir bölümü de, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları, özellikle 550 ve 789 sayılı kararları ihlal ederek Mağusa’da esastan yeni bir oldubitti yaratmaktır.”
“Tüm bu girişimler açıkça kabul edilen BM çerçevesi esasında bir çözüm beklentilerine zarar vermektir.”
“Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve tüm Orta Doğu’nun, bölgesel işbirliğinin genişleyen ağını aktif olarak teşvik etme uğraşıyla, bir barış, istikrar ve işbirliği bölgesi haline gelebileceği görüşünün güçlü bir taraftarıdır.”
Anastasiadis konuşmasında, BM’nin söyledikleriyle yaptıkları arasındaki farktan duyduğu hayal kırıklığını da ifade etti ve şöyle dedi:
“Maalesef, kendimize dürüst olmalıyız, bencil çıkarlar, insanlığın refah ve barış içinde bir gelecek umudu bağladığı Birleşmiş Milletler’in kuruluş ilkelerini engellemektedir.”
“Bu hedefe ulaşabilmek için sadece bir yanıt vardır. ‘Çok taraflılık, mantıklı dayanışma ve güçlü ortaklık olumlu bir gündem’ temelindedir.”
“İşte bu nedenledir ki biz, Teşkilatın etkinliğini yeniden güçlendirmeyi, barışı korumada ve barışı oluşturmada, insani yardımda ve uzun vadede büyüme ve gelişmede daha da ilerlemeyi hedefleyen Genel Sekreter’in reform ve yeniden canlandırma önceliklerine tereddütsüz destek vermekteyiz.”