Şubat ayı başında TC ile KKTC arasında imzalanan “Suçları önleme protokolünün” ardından, özellikle Türkiyeli ve yabancı öğrenci ve kişiler hakkında ‘yasaklı yayın, kitap ve yasa dışı örgüt üyeliği’ suçlamalarından tutuklandığını ve Türkiye’ye gönderildiğine şahit olduk. Bu süreç daha önce de yaşanmıştı. Fakat özellikle söz konusu protokolün ardından daha da hızlanarak devam etti.
Bugüne dek bunun gibi vakalarda genel bir tepki veya rahatsızlık oluşmamıştı. Fakat bugün itibariyle yaşanan ‘yasaklı kitap’tan dolayı gözaltına alınma vakası, kişinin hem CTP Parti Meclisi üyesi hem de tanınan bir sima olmasından dolayı geniş kesimlerin tepkisini ve öfkesini çekti.
Yaşananlar sadece ifade özgürlüğü veya düşünce serbestliği anlamında Kıbrıs’ın kuzeyindeki görece rahat ortama bir darbe değil, aynı zamanda toplum içinde korku ve paranoya etkisi yaratabilecek bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla söz konusu olan hem bir hak ihlali hem de yeni bir toplum mühendisliği sürecidir. Açık bir şekilde Kıbrıs’ın kuzeyine hakim olan politik odaklar, korku ve panik yaratarak muhalif kesimleri tamamen sindirme amacındadır. Bunu bugün yaşananalarda görebileceğimiz gibi Afrika davasında da görebiliriz.
Dolandırıcı ve bir suçlu olan Tavuri’nin ardından başsağlığı ve üzüntü belirten başta Cumhurbaşkanı Akıncı olmak üzere, pek çok demokratik olduğunu iddia eden isim ve kesim, söz konusu düşünce özgürlüğü olunca susmayı ve kenardan izlemeyi tercih ediyor.
Kitabın yasak olabileceği ve suç unsuru haline gelebileceği bir ülkede sadedece utançtan bahsedebiliriz. Ne yazıkki şu ana kadarki sessizlikleriyle hükümet ettiğini iddia edenler de bu utancın bir parçası halinde gelmiş durumdadır.
Kitaplardan dolayı birilerinin gözaltına alınması sömürge döneminden kalan yasalardan kaynaklanmaktadır. Bu yasalardaki boşlukların hala kullanılıyor olması ve ortadan kaldırılmaması, Kıbrıs’ın kuzeyindeki kolonici aklın hakim sürdüğünün bir göstergedir.
Bir süredir başta başbakan Tufan Erhürman olmak üzere bazı kesimler yeni KKTC’ye vurgu yaparak, Kıbrıslı Türkler için başarı hikayeleri keşfetmeye çalışmakta. Yaşadığımız pek çok şeyle birlikte, bugünkü yasaklı kitap olayı da bu topraklarda, böyle bir rejim içerisinde bulabileceğimiz tek hikayenin topluca çürüme hikayesi olduğunu göstermekte.
Kendi parti meclisi üyesi olan biri için açıklama yapacayacak hale gelen CTP de dahil olmak üzere, demokratik değerleri savunduğunu iddia eden siyasi partilerin sus pus bir şekilde kalmaya devam etmesi, bahsettiğimiz korku ve sindirilmişlik psikolojisine teslim olma, buna uyum sağlama eğiliminde olduklarını göstermektedir. Onlar için artık sahte bir iktidarın tadı, acı bir hakikat karşısında susmayı getiriyor.
Yeni KKTC’ye hoşgeldiniz…