Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Eski Genel Müdür Yardımcısı Tuncer Hüseyin Bağışkan kişisel sosyal medya hesabından Mersinlik’teki kayaya oyulmuş yeraltındaki kral mezarları ile ilgili açıklamada bulunarak, iktidara mezarların turizme kazandırılması yönünde çağrıda bulundu.
Zekai Altan ile “Karpaz’ın Geçmişine Yolculuk” aldı kitabı yazma sürecinde olan Eski Eserler ve Müzeler Dairesi Eski Genel Müdür Yardımcısı Tuncer Hüseyin Bağışkan, kişisel sosyal medya hesabından kayaya oyulmuş yeraltındaki Mersinlik kral mezarı ile ilgili açıklamada bulundu.
En büyük isteklerinin Hogarth’ın Mezarı olarak bilinen Mersinlik ile Tatlısu sınırları içinde kalan anıtsal Kral mezarını görüp fotoğraflarını çekmek olduğunu ifade eden Bağışkan, 1888 yılında Kıbrıs’a gelen gezginlerden David G. Hogarth’ın, ormanda yolunu kaybettiği bir sırada bu mezarı tesadüfen saptadığını söyledi.
Hogarth’ın keşfi sonrası mezarın dünyada “Hogarth’ın mezarı” olarak da bilindiğini ifade eden Bağışkan, Hogarth’ın bu mezarın planını çizmiş olmasına karşın çektiği fotoğrafların negatiflerinin yanmasından dolayı günümüze herhangi bir fotoğrafı gelmediğini de söyledi.
Mezarlar hangi döneme tarihleniyor?
Bağışkan’ın bahsettiği mezarlar, İkinci Klasik Devir (M.Ö IV. Yüzyıl) ile Helenistik devire (M.Ö 310 – 30) tarihleniyor. Bağışkan’ın verdiği bilgide, mezarların Kıbrıs’ın sadece iki noktasında bulunduğu da ifade edilirken, bir tanesinin Baf’ta Paleopaphos olarak bilinen bölgede, ikincisinin ise Mersinlik’te bulunduğunu ifade etti.
Mezarların, Helenistik dönemde asillerin yaşadığı etrafı sütünlu (peritilli) dört ayrı revakla çevrili avlulu (Atriumlu) evlerin bir kopyası olduğunu da ifade eden Bağışkan, mezarları bulmak için yoğun çaba sarf ettiklerini de kaydetti.
Kaplıca Hotel’in sahibi Ahmet Zeki’nin yardımlarıyla mezarı bulduklarını da sözlerine ekleyen Bağışkan, Mezarın içinde çok büyük şinya ağaçları bulunduğundan fotoğraf çekme imkanlarının olmadığını da belirtti.
Tatlısu Belediye Başkanı Hayri Orçan’ın bölgeye personel göndermesiyle birlikte çalışmalara başladıklarını kaydeden Bağışkan, amaçlarının mezarın açık avlusu ile yolunda büyüyen şinya ağaçlarını keserek, fotoğrafını çekmek suretiyle turizme kazandırılmasını sağlamak olduğunu kaydetti.
“Şinyalar kesilince mezar tüm ihtişamıyla ortaya çıktı”
Bağışkan, şinyaların tamamen kesilmesinin ardından anıtsal mezarın tüm ihtişamıyla ortaya çıktığını da kaydederek, dor nizamında yapılmış olan sütunların üst başındaki friz içerisinde triglif ve metopların ise sadece bir yerinde göründüğünü kaydetti.
Sosyal medya hesabından açıklama yapan Bağışkan sözlerine şöyle devam etti:
“Mezarın sütunlu kuzey ile batı revakları kayaya oyulmuş olmasına karşın alt yapısı hazırlanan doğu ile güney revakları yarıbuçuk kalmıştı. Bu nedenle bu mezarın yer altına kazılmaya başlandıktan sonra yarı buçuk bırakıldığı ve bu mezara herhangi bir ölü gömülmediği saptamasında bulunulmuştur.”
“Dileğimiz mezarın turizme kazandırılması”
Bağışkan, bundan sonrası için dileklerinin, yaklaşık 80-100 cm erozyon toprak altında bulunan mezarın yolu ile sütünlu orta avluda bulunan toprak ile molozların ilgili makamlar tarafından kaldırılıp bu anıtsal mezarın turizme kazandırılması olduğunu da ifade ederek sözlerine son verdi.
Bahsedilen dönemlerin kısa tarihi
Kıbrıs’ta Milattan Önce 475 – 325 arasında Klasik Devir yaşanmaktaydı. Mısır egemenliğinin son bulup Pers egemenliğine geçen ada, Büyük İskender’in Persleri İssos Savaşında alt etmesiyle ada Büyük İskender’e bağlanmıştır.
Milattan Önce 325 – 58 arasında ise Hellenistik Devir adaya hakimdi. Bu dönemde tiyatrolar, hamamlar, heykeller, kral mezarları yapılmaya başlanmıştır. Büyük İskender’in ölümünün ardından (M.Ö 318) Kral Ptoleme Kıbrıs’ta hüküm sürmeye başlamıştır.