Laura Spinney, The Guardian Gazetesi‘nde koronavirüs salgını ile ilgili yeni bir yazı yayımladı. Yazı, Türkçe’ye Duvar Gazetesi için Serdar Aygün tarafından çevrildi.
Bir tane mi pandemi var yoksa iki tane mi? Bu soru bir yıl önce, küresel nüfusun sadece yüzde 15’ini oluşturan zengin ülkelerde, Covid kaynaklı ölümlerin yüzde 80’i gerçekleşirken soruluyordu. Zengin dünya, bir şekilde nüfusları daha yaşlı ya da daha bireyci oldukları veya bulaşıcı hastalıktan korkmayı unuttukları için daha kırılgan olabilir miydi?
Öyle de olsa, daha yoksul ülkelere hastalık yayılır yayılmaz daha da kötüsünün geleceğine dair uyarılar yapılıyordu. Örneğin, Dünya Bankası analizcileri Philip Schellkens ve Diego Sourrouille, hastalık yükünde gelişmekte olan ülkelere doğru ‘muazzam bir yön değiştirme’ olacağını öngörmüşlerdi. Sadece nüfus açısından, bu ülkelerde ölümlerin yaklaşık yüzde 70’nin gerçekleşmesi beklenebilirdi. Görünüşe bakılırsa, yarısının biraz üzerindeki bu oran, muhtemelen veri kalitesindeki değişikliklerden dolayı yapılan düşük bir tahmindi ve salgın aldı yürüdü.
Salgın katlanarak büyüyor
Geçen hafta, küresel olarak 5.8 milyon yeni Covid vakası görüldü; bu, şimdiye kadar kaydedilen en yüksek rakam. 25-59 yaş aralığındaki insanlarda bulaş ve hastaneye yatırılmalarda endişe verici bir artış olduğunu da bildiren Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre bugüne kadar 3 milyondan fazla insan öldü. DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus’un geçen hafta belirttiğine göre, “1 milyon ölüye ulaşmak dokuz ay aldı, 2 milyona ulaşmak dört ay aldı, 3 milyona ulaşmak ise üç ay aldı”.