Geçtiğimiz günlerde sağlık bakanı test kitlerinin 12,5$ maliyeti olduğunu ifade etti. Bu testler 3 gün geçerliliğe sabit olmaktadır. Ancak geçiş amaçlı yaptırılacak testlerle ilgili çeşitli ücretler dile getirilmekte bu rakam 350 ile 1500TL arasında değişmektedir. Bu da bugünkü kurdan 50$ ile 220$ arasında seyredecektir.
Halkın tümünün bu test maliyetlerini karşılama gücü olmayacağı, doğal olarak yoksul kişilerin özgürlüklerini de sınırlandıran bir durum yaratacaktır.
Ayrıca, belirlenen ücretler (eğer doğruysa) kit maliyetinin en az 4 katına denk geleceği görülmektedir.
Çoğu kitin bağış yoluyla kazandırıldığının, önemli miktarda kitin AB tarafından sağlandığını biliyoruz.
Parasız sunulan kitlerin; “parasız” sunulması gerekirken hizmetlerin üzerine olağanüstü bir kazanç yaratılıyor olması açık bir “fırsatçılık” olarak görülmelidir. Hanehalkı geliri azalırken, reform yapmak, daha etkin vergi toplamak yada gereksiz maliyetleri azaltmak yerine test kitleri üzerinden gelir yaratmaya çalışmanın art niyet olduğunu düşünüyorum.
Elbette ödeyebilen kişilerden test kitlerinin maliyeti talep edilsin ama kimse enayi yerine konulmasın.
Ayrıca ödeyemeyeceğini beyan eden, dar gelirli olan, iş yeri kapatılmış olan insanların geçişlerine engeller yaratmak masum bir durum değildir.
Bir taraftan 1500 tl ile ekonomiyi canlandırmak için piyasaya nakit sağlamaktan bahsedip, diğer taraftan nakit kazancı doğrudan talep etmek ekonomik olarak anlaşılabilir bir tercih değildir.
Güneyin her geçişte test, Kuzeyin ilk geçişte test uygulamasının esas niyeti iki ekonomik pazarı bölüşme anlayışından ibarettir.
Ekonomik olarak derin bir biçimde bölünmüş Kıbrıs adasının olası işbirliklerini yok edilmesi adanın insanlarına sunduklarından yararlanamama durumuna sebep olmaktadır. Bu da iki tarafın da en iyi ekonomik çıkarlarının aksinedir. İdeolojik takıntılar, yoksullaşmanın esas nedenidir. Yaşadığımız bu süreçte buna uygun onlarca örnek bunu kanıtlamaktadır.
Gelinen noktada, yeşil hattın iki tarafı arasındaki geçişlerin yoğunlaştırılmasını daha geniş bir ekonomik alan yaratma perskpektifi ile ele almak yararlıdır.
Bu hem daralan ekonomik ağların yeniden güçlenmesine yardımcı olur hem de karşılıklı bağımlılıkları geliştirebilir. Bu çerçevede ele alınırsa PCR test maliyetlerinin de yükü, iki taraf için ayrı ayrı değil ortak bir düzende gerçekleştirilmesine olanak sağlanabilir.
Geçiş kapılarında ortak PCR kontrol noktaları yaratılarak; eş zamanlı olarak sonuçların incelenip talep edenlere bildirilmesi ada genelinde vaka kontrolünü kolaylaştırır.
Olası bir ikinci dalgada ortak bir kontrol noktası olması, barikatların yeniden kapatılma ihtimalini dışarıda bırakabilir.
Böyle bir işbirliği noktası için uluslararası olarak kaynak yaratma ihtimali vardır. Bu ihtimal değerlendirilirse, hem operasyon maliyetleri azalır hem de 2. dalganın yıkıcı etkileri çok daha sınırlı olur.
Şimdi yüksek sesle düşünmek gerek; PCR üzerinden ortaya çıkan yeni durumu; yaratıcı biçimde mi ele almak istiyoruz yoksa geleneksel politikanın çıkmazlar üreten tartışmalarında boğulmak mı istiyoruz ?