EL-SEN ile hükümet arasında imzalanan taslak protokol tartışamları devam ederken, Teknecik Santrali’nin bacasına filtre takılmasıyla ilgili olarak kamuoyuna henüz ne sendika ne de hükümet tarafından bir açıklama yapılmış değil.
EL-SEN başkanı Kubilay Özkıraç’ın Haziran ayı içerisinde Tekneciğe filtre takılması gerekliliği yönündeki açıklamasına rağmen, son yaşanan süreçte bu talep dile getirilmedi.
Özersay: “Filtre takmaktan aciz olanlar”
Öte yandan hükümetin ortağı Halkın Partisi’nin başkanı ve Başbakan yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay tekneciğe filtre takılması konusunu 2014 yılında dile getirmiş şu ifadeleri kullanmıştı:
“…verilen onca söze rağmen bizi her gün öldüren santral bacalarına bir filtre takmaktan aciz olanlar yüzümüze bu kadar rahat bakamaz…”
Hükümet ve sendikanın bundan sonraki süreçte bu yönde atım atmayacağı ise merak konusu.
2012: Toparlanıyoruz’da da açıklamıştı
Öte yandan Özersay, 2012 yılında Toparlanıyoruz öncüsü iken yaptığı bir açıklamda filtre meselesinin üzerinde durmuş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
“Hükümetin ÜÇ alternatifi: Filtre, kaliteli yakıt ya da kendi halkını zehirleyerek öldürme…
Teknecik Santralinden çıkan zehiri durdurmak için aslında iki alternatif yol var…Çıkan zehirli gazın nasıl engellenebileceğini bu konularda uzman olan arkadaşlarımızla ele aldık, bilgi topladık…
Zehirli gaza son vermek için bugün yapılabilecek iki şey var: Biri filtre, bir diğeriyse santrale kaliteli yakıt alımı…
Anlaşılan santrale filtre takılması 20 milyon Avronun üzerinde bir maaliyet gerektiriyor. Bunun için ayrı bir unite oluşturulması ve büyük miktarlarda kireç taşı satın alınması gerekecek. Kuşkusuz mesele bu ülkede yaşayan insanların sağlığı olduğuna göre bu maaliyetler ya da külfetler adım atılmaması için bir maazeret teşkil edemez.
Ancak santrale filte takılması halinde ortaya çıkabilecek bir sıkıntı, arıtma ertesinde elde kalacak büyük miktarlardaki ‘balçık’! Tekneciğin elektirik üretim kapasitesine bakarak filtre takılması durumunda çıkacak olan balçık miktarının her gün kamyonlarca olacağını vurguluyor uzman arkadaşlar.
Ancak balçık için de bir çözüm var: Günümüzde çimento fabrikaları balçık satın alıp çimento üretiminde kullanıyorlar ve her ne kadar da bugün Türkiye’ye balçık ithaline izin verilmiyorsa da bunun aşılması imkansız değil.
Bir an için hükümet ülkedeki onca basit şeyi çözemiyor bu unsurları biraraya getirip, filtre takıp da bu sorunu mu çözecek diyebilirsiniz. Eğer haklıysanız o zaman hükümete çözebileceği türden ikinci bir alternatif daha sunalım!
Dünyanın pek çok yerinde içindeki kükürt oranı düşük kaliteli yakıt kullanılarak elektrik üretilmesi filtre alımını gereksiz kılınıyor. Yakıttaki kükürt oranı düşürüldüğü takdirde Avrupa’da geçerli emisyon oranlarını yakalamamız kesinlikle mümkün diyor uzmanlar. Şu anda satın alınan yakıtın kalitesinin içerdiği kükürt miktarı açısından düşük olduğunu da ekliyorlar. Bugün santralde kullandığımız yakıtta yaklaşık %3,5 oranında kükürt var. Oysa bunu %1’e düşürdüğümüz taktirde emisyon oranları kabul edilebilir bir rakama geriliyor. Sakın kimse şimdi çıkıp “o zaman elektiriği daha pahalıya satacaklar bize” demesin çünkü bu mutlaka elektriğe yansıtılmak zorunda değil. Memlekette o kadar saçma, gereksiz ve israf nitelikli kamu harcaması var ki, sadece birini kısarak bu farkı elektirik kullanıcısı halka yansıtmadan çözebilirler.
Sonuç: Hükümet isterse yukarıda katarılan iki öneriden birini rahatlıkla hayata geçirebilir. Rahatlıkla geçiremeyeceğini düşünüyorsa da zorlanarak hayata geçirsin çünkü aksi halde üçünü alternatifi hayata geçirmiş olacak ki o da halkın (aynen bugün olduğu gibi) her gün zehirlenmesidir. Tercih hükümetin, tabi kurultaydan vakit kalırsa!”