Yeşerme mevsiminde başladık!
Şimdi ise zor yeşerenlerin sararma dönemi. Çocukluğumdan bu yana ilk defa, yeni dünyaların çiçekten yenmeye hazır olana kadar geçirdiği süreci gün be gün gözlemleyebildim.
KEYİFLE!
Her yerdeydik. Şehirde, köyde, radyoda, televizyonda ve gazetelerde!
Baf’ta!
Ve de Dipkarpaz’da!
Yorulmaksızın demek doğru olmaz, ama hedefimizi unutmaksızın basıyorduk her yere adımlarımızı. Bir günün 24 saat olmasına mı, yoksa 2019’da hala kendimizi klonlayamadığımıza mı kızmalıyız diye şakalaşıyorduk zaman zaman!
İlk hatamı yaptığımda, “Birlikte öğreniyoruz.” dedik; güzel işler çıkardığımızda ise bakışıp gülüştük.
Ama en güzeli, her karşılaştığımızda KUCAKLAŞTIK!
*
Hemen hemen gittiğimiz her köye uluslararası basın mensupları ile gittik. Uluslararası diyorum çünkü sadece Almanya, Fransa, Finlandiya basını değil Fas basını da bizleri takip etti. O ise; Alman’la Almanca, Fransız’la Fransızca konuştu.
*
Bazen ben sürdüm arabayı. Bazense Niyazi abi. Rock da dinledik, Türk musikisi de.
Sanmayın ki hep politika konuştuk. Yol boyu sohbeti paylaştığımız gibi, birçok kez huzurda paylaştık, sessizliğimizin getirdiği. Aşktan da konuştuk, toplumsal cinsiyetten de. Felsefeden girip, küresel ısınmadan çıktık.
Bir çok konuda derinlere indik, sonra da arabadan inip toplantılar yaptık!
Çok iyi hatırlıyorum, bir seferinde ben sürüyordum arabayı, “Çok yorgunum biraz uyumaya ihtiyacım var.” dedi. Yanlış yola saptım ve yaklaşık on dakika ilerledim o yolda. Gözü kapalı, “Buradan gidilmez o köye!” dedi. “Ama bir şey değil on dakika daha fazla uyumuş olacağım.” diyip güldü.
*
Zaman çok önemliydi bizim için. Adanın iki tarafında da yoğun bir şekilde çalışmalarımızı yürütüp, sesimizi duyurmamız gerekiyordu. O, üniversitedeki akedemisyenliğine ve aynı zamanda sürekli olarak yazılarını yazmaya devam ediyordu. İlgilenmesi gereken bir çok öğrencisinin yanı sıra, Dünya Ermeni Gününde üniversitede Ermeni günü düzenledi. Vizyonu ve hayali, kimsenin etnik kimliğinden ötürü dışlanmadığı bir Federal KIBRIS olan; hayallerini hayal kurmaktan öteye geçirip, vizyonunun mücadelisini veren; birçok film, kitap, makalede adı geçen; yirmiye yakın kitap yayımlayan ve durmadan, daha yaşanılabilir bir Kıbrıs ve dünya yaratmak için yoğun emek ve mücadele veren Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek ile çalışmak gerçekten çok samimi ve keyifliydi.
Şimdi, sararmış yenidünyaların yenme zamanıdır.
26 Mayıs ise bizlerin, YENİ DÜNYAYA, AVRUPA’ya açılma zamanı!
Not: 4 Aydır hemen hemen her gün buluştuğum Niyazi abi ile tek resmim budur.