Eğer işyerlerini kapatıyorsanız, bu insanların kapanma koşullarına uygun davranması için bunun ekonomik paketini de açıklamak gerekir.
Malesef hükümet bu konuda herhangi bir karar açıklamadı.
Herhangi bir kararın olmaması, özellikle kapalı olan işletmelerin hem alınan karara sadık kalmasını zorlaştırmakta, hem de kapalı işletmelerin ne olacağını bilmediği için piyasadaki genel talebin azalmasına neden olmaktadır.
Oysa ki, pandemi ile ilgili ekonomik mücadelenin en önemli noktası “Toplam Talebin” mümkün olduğu kadar yüksek tutulması olması gerekir. Malesef hükümet bu temel stratejik ekonomik kararın sürekliliğine darbe vuran kararlar almıştır. Bunlardan biri de hayat pahalılığı oranının yansıtılmamasıdır. Bir diğeri asgari ücretin belirlenmemesidir. Alım gücünü arttıracak, bürokratik engellerin azaltılarak ülkeye giren ürünlere uygulanan ek maliyetlere sebep olan yapısal düzenlemelerin gündeme dahi getirilmemiş olması da aynı kısır döngüyü derinleştirmektedir.
Bugün gelinen noktada, kapatılan işletmelerdeki çalışanlar, ay sonunda tam maaş alıp almayacağının garantisi yoktur. İşten çıkarmaların durdurulması, işsizlik ödeneğine yığılma olursa ne olacağına dair bir plan en azından kamuoyu ile paylaşılmamıştır. Bu yüzden kapatılan işletmelerle beraber, işletmelerdeki çalışanların da belirisizlik durumuna göre tedbir alması kaçınılmazdır.
Bu tedbirlerin en temel sonucu tüketimi azaltmak, yani toplam talebin azalmasıdır.
Bu da temel bir ekonomik sorunsaldır. Bu noktaya gelmemizin nedeni kapanma değildir. Sorun kapanmayı ekonomik tedbirlerle yürütemeyen koalisyonun, anlaşılmaz tutumudur.
Kapanma ile birlikte, rutini bozulan işletmelerin borç, çek, faiz, kira gibi döngülerin, olağan koşulların dışında ve şahsi birikimlerin azaldığı bu durumda geri dönme veya ödenememe riski yüksektir. Bununla ilgili önlemlerin alınmaması, birçok kişiyi /işletmeyi zor duruma sokacaktır.
Ancak bununla ilgili de alınan bir önlem yoktur.
Bugün kısmi olanın yarın tam kapanmaya dönüşmesi bana göre kaçınılmazdır. Oysa ki “tam kapanma” 10 Ocak’ta gerçekleşseydi Şubata dönük olumlu bir tablo ortaya çıkacaktı.
Şimdi Şubat olduğu gibi risk altında. Biraz daha sallanırsak, Mart da riske girecek. Sağlık kurulunun önerilerinin zamanında etkin gerçekleştirilmemesi, ekonomiyi kurtarıyoruz diyerek, ekonomik yıkımı daha derin bir hale getirmektedir.
Buradaki sorumluluk hızlı karar almamayı bir marifet sayanlardadır. Dönem etkin ve hızlı karar almayı gerektirmektedir.
Bugün yaşanan ekonomik daralma sırasında, insanların yoğun ekonomik harcamalar yaptığı dönemleri iyi yönetilmesi mikro işletmelerin korunması için önemlidir. Mikro işletmeler açısından baktığımızda her ayın kendine özgü bir özelliği vardır. Piyasadaki arz ve talebi de bu kültürel, sosyal faktörler belirler.
Mesela Ocak ayında yılbaşı hareketliği olur. Ocak başında piyasa canlı, sonunda yavaştır. Aynı şekilde mikro işletmeler için Şubat ayında sevgililer günü talebin arttığı dönemdir. İnsanların yemeğe çıktığı, birilerine hediye aldığı yani rutin harcamaları dışında harcamalar yaptığı gündür. Kapitalizmin dayattığı alışkanlıklara direnen bir kesim olsa da, ekonomik anlamda önemli bir kitlenin tüketim yaptığı bir dönemdir ve birçok işletme için olağan dışı hareketliliğin yaşandığı gün çarkların sürdürebilirliği için önemlidir.
Tüm bu günlerin kaçırılması, planlamaların bu gibi tüketim etkisine sahip kültürel, sosyal detaylarla düşünülmemesi özellikle mikro işletme iklimindeki nakit döngüsünü yavaşlatacak, işletme sahiplerinin çalışanlarına, borçlularına veya devlete olan vergi yükümlülüklerini yerine getirmesini zorlaştıracak. Muhtemelen, bir kısmının küçülmesine, zaman içinde piyasa dışında kalmasına neden olacaktır. İşletmelerin işlerini durdurması sadece patronun kaybı değil, aynı zamanda işsizliğin artmasını tetikleyeceği açıktır. Bu da yoksulluk sarmalının genişlemesine neden olacaktır. Bu açıdan mikro işletmelerin korunması her zamankinden önemlidir.
Çeşitli çalışmalar 2020 yılında %15 civarında bir ekonomik daralma öngörmektedir. %15 ekonomik daralmanın yıkıcı etkisi sonrasında büyüme trendinin 2020 yılı başını yakalaması ise en iyi senaryoda 3 yıl sürecektir. Başka bir deyişle, genel ekonomik tablo, herşey çok iyi gittiği durumda bile, en erken 3 yıl sonra 2020 yılının başındaki ekonomik durumumuza erişebileceğiz.
Bu varsayım bize adı konulmamış başka bir soruna itiyor. Yeni mezun olan, gençlerin önümüzdeki 3 yıl boyunca iş bulabilme olanakları, ekonomiye katkı sağlama olanakları çok daha zor olacak. Bu kişilerin göç etmesinin önlenmesi, Kıbrısa katkı sağlamasını isteniyorsa, hızla artan genç işsizliğe yönelik de etkili bir çözüm bulunması ve bu çerçevede bir yaklaşımın hükümetler üstü bir politika olarak belirlenmesi gerekmektedir.
Bugünü kaybettik ve maalesef geri getirmemiz mümkün değil. Ancak yarını da kaybetmemek istiyorsak, bugünden çalışma yapmak son derece gereklidir.