Korku, üzüntü ve acı enerjisinin yükselmiş olduğu bu günlerde, bugün bu yazıyı yazmanın önemi ve bir o kadar da önemsizliği arasında sıkışmış bir yerden yazıyorum. Böyle acı dolu zamanlarda, anlam kaybı, isyan, kızgınlık, üzüntü ve öfke duygularının da yükselmesiyle tamamen içsel bir karmaşa bedenlerimizde hakimiyetini sürmeye başlar. Bu yazıyı yazarken zorlansam da hangi noktadan katkıda bulunabilirsek bu katkıda bulunmanın öneminde zihnimi odaklayıp, bu haftaki gazete yazımı yazıyorum.
Yakınlarını kaybeden, şu an hala yakınlarına ulaşmaya çalışan, bu felaketten ciddi şekilde etkilenen, evsiz yurtsuz kalan acılı insanlar için değil, geride kalan bu olayları dışarıdan izleyen ve takip eden bizler için yazıyorum bu yazıyı. Böyle zamanlarda çaresiz ve hiç bir şey yapamadığımızı hissetmek, korku enerjisine, üzüntüye ve yasa boğulmanın ağırlığında ‘normal’ hayata devam etmeye çalışmanın yorgunluğu…
Bugün söylemek istediğim, gerçekten yardımımızın dokunmasını istiyorsak eğer, kontrol edemediğimiz noktalara odaklanmak yerine “ben ne yapabilirim? Nasıl katkımı koyabilirim?” düşüncelerine odaklanmanın her ne kadar zor olsa da bu odağı tutmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Psikiyatrist Carl Jung’un kollektif bilinç teorisine bağlı olarak da farklı bir bakış açısına da bizleri davet etmek istiyorum. Duygularla oradan oraya savrulmak, korku ve üzüntü içinde bütün gün sosyal medyadan çıkmayıp, sadece haberleri izlemek yerine kollektif bilinç seviyesinden yüksek bir farkındalık enerjisini bedenimize davet edip, yönetici zihinde elemizden geldiğince kalıp, ‘ben nasıl yardımcı olabilirim ve ben katkımı nasıl koyabilirim?’ noktasında zihnin odaklanmasını sağlayabilsek nasıl katkıda bulunmuş olurduk? Şu an yükselen korku ve üzüntü enerjisinin yükselmesine katkı koymak yerine, çok zor da olda sakinlik ve farkındalığı bedenimize çağırsak kollektif bilinç seviyesinden nasıl bir katkıda bulunabilirdik?
Bahsettiğim algıda odaklanırken, bu üzüntüden kaçacağımız anlamına gelmiyor. Tam aksine “kontrol edemediklerine odaklandığında hangi noktadan katkı koyuyorsun?” sorusunun düşünülmesine bir davet bu. Eğer elin kolun bağlı hissediyorsan ve gerçekten bir katkın olmasını istiyorsan, yapabileceğin maddi yardıma ve yapabileceğin manevi yardıma odaklanmak sence de daha doğru değil mi? Duygularımızı yaşamak çok önemli ama bir noktada duyguları dengelemek ve merkezimizi bulmamız gerekiyor.
Merkezimizi bulmak ve daha farklı seviyeden katkımızı koyabilmek için bizleri her gün çok az da olsa sessizlikte vakit geçirmeye davet ediyorum. Eğer uzun yıllardır ortaya atılan teori gerçekse ve hepimiz birbirimizle bağlı isek, o zaman sessizlikte kendi merkezimizi bulmak şu an yardıma muhtaç insanlar için nasıl bir katkı sağlamış olurdu?