Kendi ışığından korkan insanın kendinden kaçma haline girmesiyle, olanlar olmuştu. Işığın korkusu yerini, kaosa ve karmaşaya bırakmıştı. Onun başına da...
Çok mutluydu. Deniz kenarında biraz yüksekte oturmuş ve biri yavru, iki yunusun suda dansını izliyordu. Sıcaktan bunalıp suya giren orta...
Çok uzun yıllar boyunca, yaşımı bile hatırlayamadığım kadar uzun bir süre boyunca kendi kim olduğumu yaşama ve ifade etme hakkına...
Cevabını merak ettiği sorularla doluydu zihni. Ama önemli olanın doğru soruları sormak olduğunu da biliyordu. Sanki de bu kız, doğduktan...
İnsanın kendi ‘sesini’ bulması ve bu ‘sesi’ korkusuzca kullanmayı öğrenmesi gerektiğine inanıyorum. Bu doğrultuda ben de her gün kendimi geliştirmeye...
Çok sevdiği kırmızı not defterini açmış ve her zamanki gibi kendisi ile ilgili bazı notlar yazıyordu. Düşünceler akıyordu zihninden; bilinmezlikten...
Hayat mütemadiyen değişiyordu. Değişmeyen tek şey her zamanki gibi değişimdi. Ama bazı şeyler değişmek zorunda değildi. Sevdiği şeyleri yapmaya devam...
İnsanlara bir şeyler hissettirmek onun için çok önemliydi; hayatta olduklarını, yaşadıklarını, bedenlerini, varoluşlarının gizemini. Çünkü kendisi de bunlarla kafayı bozmuştu....
Üzerini iyice örtmeliydi. Ve yapmıştı da. Özündeki ‘sevilmez’ olanı örtmüş ve saklamıştı. Bu özü o kadar derinlere gömmeliydi ki, kendisi...
Bütün hikayenin kökeninde herşeyin Kaynağına olan varoluşsal isyan yatıyordu. En derinlerinde farkında olsa da olmasa da varolmanın dayanılmaz garipliğini taşıyordu....
© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft