UBP, kktc’nin temsil ettiği ideolojinin temel partisidir. Militarizm, milliyetçilik, korporatist ekonomi yönetimi ve hatta faşizm gibi birçok unsur bu ideolojinin yerleşik unsurlarıdır.
Dahası, statüko olarak özetlediğimiz ve aslında belirsizlik içindeki tek belirli unsur olan ilişkiler ağının temel direğidir. Gücü sadece 1974 sonrasında kapişari dağıtılan Kıbrıs Rum mallarından zenginler yaratması, gündelik yönetim işleri sırasında ortaya çıkan kıyaklardan birilerini nemalandırması ile sınırlı değildir. Bakmayın siz Özgürgün dönemi ile birlikte siyasi anlamdaki özgül ağırlığındaki yozlaşmanın gün yüzüne çıkmasına; UBP kesin ve katı bir ideolojik anlayışın temsilcisidir. İnsanlığa karşı işlenmiş onlarca suçun ve hatta cinayetin hasıraltı edilmesinde rolü büyüktür. Mafyavari ilişkiler gözetimindedir. Aynı anda hem suçun, hem de suçla mücadelenin alanları etkin kontrolündedir.
TC ve kktc ilişkisinin sembolü olacak tüm unsurlar kuruluşundan beri merkezi öneme sahiptir.
Bu açıdan baktığımızda, CTP’nin tarihsel süreçler içinde Kemalist, Komünist, Sosyalist ve Sosyal Demokrat yolculukları olsa da; UBP karşıtlığı dışında, UBP gibi güçlü ideolojik aygıtlara sahip olmamıştır. UBP’nin şu an en büyük örgütlü rakibi olan CTP’nin elindeki en güçlü ideolojik aygıtı olan Federasyon söylemine dahi, tarihsel ağırlığı tartışmasız en önemli noktalardaki lideri Mehmet Ali Talat’ın “federasyon tanrı kelamı değil” demeçlerine sessizliği, UBP’nin özgül ağırlığına katkı sağlamamış mıdır?
İşin özeti, UBP kendisi için kayda değer muhalif parti olan CTP ile kıyasladığında hala daha fanatik ideolojisi uğruna, attığı tüm adımları meşrulaştırma gücüne sahiptir. Bu açıdan baktığımız zaman UBP Kurultayı’nın Kıbrıslıtürk siyaseti açısından önemi açık bir biçimde ortaya çıkar.
UBP, adanın kuzeyinde, en az adanın güneyindeki kadar, işleyecek Batılı bir demokratik sistemin oluşmasını engelleyecek koşulları ideolojik ağırlığı ile bertaraf edebilen yegane güçtür.
Bu siyasi gücün, kötücül bir yönü olması rahatsız edici gelebilir. Ancak, kötücül siyasi yaklaşımın adanın kuzeyindeki yönetim yapılanmasına nüfuz edebilmesinin de önkoşuluydu. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye destekli bir siyasi çözüm hareketinin anahtarı olan UBP’nin, ada halkının demokrasi, insan hakları, özgürlük gibi ihtiyaçları karşısında duyarsızlığı, adanın kuzeyinde hayatını sürdüren birçok kesim tarafından rahatsızlık duyulmasının temel sebebi ve doğal olarak ada yarısındaki ideolojik kırılmanın ağırlık noktasıdır.
Hal böyle olunca, kötücül iktidarın kurultayından köklü bir dönüşüm çıkması beklenebilir mi sorusunu sormak faydalı olur.
UBP’de işler eğer yolunda olsaydı, Kurultay sürecinin tekrarlanması, adayların çektirilmesi, Ersan Saner’in Başbakan atanması gibi eksantrik olaylar yaşanmayacaktı.
UBP içinde işlerin yolunda olmaması, esasen Türkiye Cumhuriyeti ile ortaklaşılan ve UBP’yi var eden statükonun risk altında olduğunu gösteriyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nde iktidarın kendi iç savaşlarının Kıbrıs’a yansıyan ayaklarında yaşanan ve UBP’nin AKP’leşmesi ile AKP’leşmemesi üzerine yaşanan bu durum oldukça önemlidir.
Çünkü, UBP her ne kadar kötücül bir ideoloji ile ada yarısındaki iktidarın temsilcisi olsa da, Kıbrıs’ın “milli bir dava” olduğundan hareketle tek bir Türkiye Cumhuriyeti partisinin uzantısı olmayı tercih etmeyecek kadar politik pragmatizme sahiptir.
Bu açıdan da Türkiye’deki 2023 yılında olması gereken ama erken seçim konuşmalarının da bitmek bilmediği sonuçlara dair endişeler UBP içindeki kırılmaların önemli bir boyutudur.
Bu açıdan baktığımızda, UBP üyeleri sadece kendi parti başkanlarını seçmeyeecek, diğer taraftan da seçtikleri kişi ile UBP’nin AKP’leşmesi ile AKP’leşmemesi arasında bir seçim yapacak.
Bir taraftan ekonomik krizin yaraları, diğer taraftan alçaltıcı siyasi ifadeler hali hazırda UBP tabanını kutuplaştırırken, esasen UBP’lilerin hem kendi partilerinin geleceğine hem de Türkiye’nin geleceğine dair beklentilerini gösteren bir seçim olacak.
UBP’nin seçimi AKP’leşmekten olur ancak AKP ortadan kaybolduğunda, yeni iktidar zamanı, tıpkı 2004 sürecinde olduğu gibi bir kez daha kendini kenara atılmış olarak mı bulur; yoksa bu sefer göbekbağını kendi kesmeye mi karar verir bilinemez ancak kurultay süreci sona erene kadar sıkıcı ezber söylemlerden fazla, UBP’nin AKP’leşmesi hatta daha net söyleyecek olursak Kıbrıslıtürk milliyetçilerinin partisinin, İslamcı ve Pantürkçü AKP-MHP ittifakı tarafından ilhak edilme süreci olarak okumak aslında bu kurultayın ciddiyetini daha net bir biçimde ortaya koyar.
Mustafa Akıncı’nın gerek görevdeyken, gerek görevi devrettikten sonra dile getirdiği “ilhak” konusunun aslında UBP’den başlaması şaşırtıcı bir nokta değil. Günün sonunda bu fikirle en çok flört edenlerin, bu durum ile karşılaşması kadar doğal bir sonuç olamazdı.
UBP için belirleyici bir süreç yaşanırken, sol ise maalesef hala daha edilgen bir sarmalda beklemeye devam ediyor. Meclis içindeki ve dışındaki tüm sol, sosyalist, sosyal demokrat kesimlerin desteğine rağmen Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesi bir yana, görüşmelerin de başlamasına uygun bir zeminin olmaması solu kuru bir UBP karşıtlığı dışında ifadesiz bırakıyor. Bu kısmen UBP’ye yarıyor gibi görülebilir. Ancak bu çıkmaz, UBP’nin olduğundan daha büyük görünmesi yanılmasını da yanında getiriyor. Öyle ki, kimsenin ilgi duymadığı, değer vermediği ve gelecek görmediği ifadeler manşetlere taşınırken, iktidar karikatür dergisine benzeşiyor.
UBP, belki de solun bu edilgenliğinden ötürü, her seçimin kazananı olacağını iddia edebilir. Ancak, UBP ideolojisindeki fanatik tutum Kıbrıslıtürk toplumunu birçok alanda sınırlandıran bir unsur olduğunun farkına varmış değil. Burada yükselen tepkiyi de görmezden gelme kararlılığı ise UBP’nin kurultay sonrası geleceğini çok daha ciddi bir krize yaklaştırıyor. Bu yüzden de belki hemen değil ama dünyayla çok daha farklı bir biçimde ilişkiler kuran yeni kuşağın gözünde siyasi ağırlığı yok sayılan bir hal alıyor.
Bir taraftan AKP’leşme diğer taraftan ise siyasi ağırlığının yozlaşması süreci yaşanıyor. Buradaki körlük, ilerleyen zamanlardaki dönüm noktalarında mutlaka karşımıza çıkacaktır. Kurultay’da yapılacak olan seçim ise, UBP’ye oy vereni de vermeyeni de etkileyecek.