Bu makale ilk kez 23 Haziran 2020 tarihinde yayımlanmıştır.
Yazar: Pambos Haralambus, Kaynak: Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu, Çeviri: Vula Harana
AKEL genel sekreteri halkı illüzyona sürüklememesi için hükümete seslenerek “soruna odaklanmaya” ve kendi deyişiyle, “Türkiye’yi komşu ülkelerle barışçıl ilişkiler yürütmek yoluyla, mahallemizdeki sorunların çözülmesiyle, görüşmelere onun da katılabileceğine dair” ikna etmeye çağırmıştı ve bunun üzerine sorunların çözülmesine allerjisi olanlara alay konusu olmuştu. Sayın Kiprianu’ya da çözüme allerjisi olanlara da hatırlatmak gerekir ki, şu ana kadar başardığımız şey, bölgemizin sorunlarının çözülmesiyle ve barışçıl ilişkiler kurmakla tartışmaların bir parçası olamayacağı konusunda Türkiye’yi ikna ettiğimizdir.
Halbuki Recep Tayyip Erdoğan da bir zamanlar öyle düşünüyordu biliyor musunuz? Politikasının kuramcısı Ahmet Davutoğlu’ndan ilham alarak “komşularla sıfır sorun” teorisini benimsemişti. Bu yüzden, partisi iktidara gelir gelmez Aralık 2002’de “yarım milyon Kıbrıslı birbiriyle anlaşamıyor diye 70 milyon Türk ve 10 milyon Yunanlının acı çekmesi mümkün değildir” şeklinde bir açıklamada bile bulundu. Ve Ecevit-Denktaş ikilisinin “Kıbrıs sorunu 1974 yılında fiilen çözülmüştür” teziyle hemfikir olmayan ilk Türk politikacısı oldu ve “çözümsüzlük çözüm değildir” dedi.
Çağımızın yeni-sultanı Tayyip Erdoğan, bölgemizdeki sorunların çözülmesiyle, komşu ülkelerle barışçıl ilişkiler kurmakla Türkiye’nin müzakerelerin bir parçası olabileceğine inanıyordu. Bu nedenledir ki iktidarı ele geçirdikten altı ay sonra Denktaş’ı barikatları açmaya zorladı.
Daha önceyse, iktidara gelir gelmez, Denktaş’ı Kopenhag’a gitmeye zorlamış, Denktaş çözüm anlaşmasından kaçmak için hasta numarası yapınca da Mehmet Ali Talat’ı göndermişti. Daha sonra, Türklerin ulusal kahramanı Denktaş’ı, Bürgenştok’u kabul etmeye zorlamasının ardından onu bir güzel safdışı etti. Annan Planı’nın referanduma sunulmasını kabul ettirmiş ve ardından da Kıbrıslı Türk seçmenlerin % 65’ini lehte oy kullanmaya yönlendirmişti, seçtirmişti. Öyle bir planı ki, Rauf Denktaş için Rumların Rosemary’nin bebeğinden farksızdı.
Bütün bunları ve hatta çok daha fazlasını, Erdoğan bölgedeki sorunların barışçıl çözümünün faydalı olduğuna ikna olduğu için yapmıştı. Kıbrıslı Türkleri serbest bırakarak tecritlerini sona erdireceğine, Yunanistan ile yeni bir işbirliği ve iyi komşuluk başlığı açacağına/ ve Türkiye’nin AB’ne katılım sürecinin başlayacağına inanmıştı.
Ancak, çözüme alerjisi olan Lar ve şimdi “Türkiye’yi komşu ülkelerle barışçıl ilişkiler kurmaya, bölgemizdeki sorunları çözmeye ve böylece bölgedeki müzakerelere katılabileceğine dair ikna edin” diyen Sayın Andros Kyprianu’nun partisi her şeyi havaya uçurdu ve Annan Planı’nın çözümünü reddetmekle Rauf Denktaş’ın teşekkürlerini kazandı. İşte o gün bu gündür Erdoğan sorunların çözümüyle Türkiye’nin müzakerelerin bir parçası olacağına inanmıyor. Silah gücüyle belki.