Savaşlar salgınlar ve çöken turizm, imkânsız geçim… Savaş kurucuları neyi düşünüyorlar diye düşünüyorum da insanı hiç düşünmedikleri kesin. Nasıl bir düşünce yapıları var diye kafa yormak da çözüm değil. Yabancısı olduğumuz düşüncelere sahipler. Turistiz düşüncelerine.
Sadece turistler değil kendi ülkesinde geçinemeyenler de farklı ülkelere gider, farklı ülkelerde geçinemeyenler de başka insanların ülkelerine gider, sonra bir diğer insanlar bir başkalarının ülkelerine. Bizse kendi ülkemizden kendi ülkemize turistlerle birlikte çalışmaya gideriz, turisti oluruz kendi ülkemizin. Tabi turistler adaya gelirse. Gelmezse birçok iş yeri alabora.
Sık sık doğduğum mahalleye yelken açarım, zamanla yabancılaştığım mahalleme. Evim miydi önce değişen, diğer evler miydi yoksa? Sokak ismim duruyor hâlâ fakat evime de yerime de insanıma da turistim. Diline, kültürüne, yemeklerine özellikle. Belki de sırf bu yüzden her şeyi görüp duyup farkında olup konuştuğu zaman kimsenin inanmadığı köyün delisi olmak isterdim, okunup biten bir köşe yazısı. Ya da buzluktaki kırmızı elma, her kapısını açtığınızda yiyeyim mi yemeyeyim mi diye düşündüğünüz.
Kapı olmak istemezdim ama. Özellikle de sınır kapısı. Sınır dedikçe sinirlerim bozulur ve hiçbir sinir tamircisi ile karşılaşmadı bu bozuk yanım. Sınır dedikçe en çok yarım yamalak adam gelir aklıma. Adamları bir bir eksilen yarım adam. Gün geçtikçe turisti olduğum, kim olduğumu, ne olduğumu giderek unuttuğum; kimliğime yabancılaştığım, kendime turist olduğum adam.
…
Sınır kapısına doğru yol alırken trafik giderek arttı. Ne var ki bugün diyemezdim çünkü kuzey güneyden daha uygundu artık alış veriş için. Birinci kapıda kimlik ver, ikinci kapıda hem kimlik hem aşı kartı ver. Ardından öğren ki bugün tatil günü, neyin tatili? Osmanlı’dan kurtulma günü. Osmanlı’dan bir biz kurtulamadık diye düşün geri dönerken kuyrukta. Üçüncü kapıda kimlik ver yeniden, dördüncü kapıda yine kimlik ver.
Kimliksiz kaldığım şu adada, kim olduğumu yazıyor mu acaba o kartta? Ne kadar baksam da kimim okuyamıyorum. Aynı karada, aynı adada, aynı sokakta kapılar kontroller sınırlar teller, turistim sınırlarına be ada.
Mesleğin ne diyorlar, o kadar uzun zaman alıyor ki cevap vermem ve genelde de cevap vermem çünkü mesleğim ne bilmiyorum. Mesleğime bile turistim. İnsanlar mesleğine neden turist olur bu adada Tata?
Bu adada önceden görmediğim şeyleri görüyorum, turisti oluyorum olayların, sen adadaki en büyük olay oluyorsun Tata.
Kalemler yazıyor annen kırıyor, aslında kırdığını sanıyor. Sen anneni örnek alıyorsun. Ben kalem oluyorum karşında peki ya sen nesin Tata?
Çocuklar en çok da annelerini örnek alırlar, annen sana bağırıyor sen de bana. Ben turistim de söylesene sen çocuk musun Tata?
Not : Bu yazı ilk kez Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır.