Kuir Kıbrıs Derneği aktivisti ve Unspoken/Konuşulmayan projesi asistanı Erman Dolmacı ile LGBTI farkındalığını arttırmak için hazırlanan bilboardlara yapılan saldırıları ve bu konu bağlamında Kıbrıs’ın kuzeyindeki durumu konuştuk.
“Zaten yıllardır toplumun homofobik tutumlarını değiştirmeye yönelik faliyetler yaptığımızda genel anlamda aldığımız cevap “bu toplum homofobik değil” oluyordu. Oysa ki billboardlarımızın indirilmesinden tutun da, parçalanmasına, üzerine seksist yazıların yazılmasına kadar her türlü vandalizmi homofobik bir tutum kapsamında değerlendirmek mümkün keza bu davranışlar kadın bedenlerinin teşhir edildiği diğer kıyafet markalarının billboardlarına yapılmıyor.”
“Derdimiz insanların bu konuyu konuşması ve konuşarak da öğrenmesiydi. Zaten her ne kadar da olumsuz tepkiler dile getirilse de derneğimize bir çok destek ve tebrik mesajları yağdı bir çok insan bilgi almak için arıyor ve facebook sayfamızın beğenileri neredeyse tavan yaptı.”
“homofobik değilim ama …” diye başlayıp binlerce homofobik yorum yazıldı çocuklar okusaydı nasıl açıklardık deyip de eşcinsellik hakkındaki olumsuz düşüncelerini çocuklara mal etmek de çocukları öne sürmek de bir tür çocuk istismarıdır. Açık görüşlü ve demokratik olduğunu söyleyen insanlar billboardlara verilen zarar ve homofobiyi konuşmak yerine toplumun gözüne bu konuyu sokmaya ne gerek vardı diye sorguladı. Kısacası toplumda bana dokunmayan yılan bin yaşasın açık görüşlülüğü var.”
“Bu noktada esas amaç aslında bu konuyu hiç konuşmayan bu konuda önyargıları olan kişilerin paylaşmadıkları düşüncelerini paylaşıp doğru şeyler öğrenmeleri ve önyargılarından kurtulmalarını sağlamaktı. Billboardlara olumsuz olduğu kadar olumlu da çok tepki aldık kısacası konuşulmayanı konuşur kıldık. Şimdi sıra konuşulanı da bilinçli konuşmaya yönelik faaliyetlerimze devam etmekte.”
Gazeddakıbrıs-özel
Geçtiğimiz hafta pek çok tartışmayı da beraberinde getiren, LGBTI farkındalığını geliştirmek amacıyla hazırlanan billboardlara yapılan saldırılarla ilgili olarak Unspoken/Konuşulmayan Projesi Asistanı ve aynı zamanda Kuir Kıbrıs Derneği’nden Erman Dolmacı ile röportaj gerçekleştirdik.
Dolmacı ile sürdürdükleri projeden, Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTI bireylerin karşılaştıkları ayrımcılıktan, billboardlara yapılan saldırılardan ve hemen ardından başlayan tartışmaya dair konuştuk.
1.Unspoken/Konuşulmayan Projesi içerisinde yer alıyorsunuz. Özellikle son günlerdeki billboard kampanyasıyla da bu proje gündeme geldi. Öncelikle bu Proje’den, projeye başlarken güttüğünüz hedef ve amaçlardan bahseder misini? Neden konuşulmayan?
Unspoken/Konuşulmayan Projesi 2015 Kasım ayında başladı ve iki yıl sürecek. 2014 yılına kadar eşcinselliğin suç sayıldığı ülkemizde yasa değişikliği sonrası eşcinselliğin suç kapsamından çıkarılması ve ayrımcılığın yasaklanmasıyla birlikte önemli bir kazanım sağladık. Gazetelerde, televizyonlarda günlük yaşantımızda duyduğumuz ve genel anlamda olumsuz olarak temsil edilen eşcinsellik yasal değişim sonrası bir anda konuşulmaz oldu. Bu değişikliğin olumlu bir şey olduğunu düşünmek sanrım bir yanılgı olur çünkü bir gecede kimse nefret söyleminde bulunduğu eşcinselleri yasa değişirkenden kabullenemez. Bu nedenle yasalardaki değişiklik sonrası toplumdaki farkındalıkla ilgili bir çalışma yapmamız gerektiğini düşündük ve böylelikle projemiz ortaya çıktı. CCMC, Thomson Vakfı ve Kuir Kıbrıs Derneği tarafından yürütülen projemiz Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Proje iki ayaktan oluşmakta birincisi görünürlüğü artırmak diğeri de farkındalık yaratmak. Logomuz olan “odadaki fil” de aslında toplumda bilinen var olan ama konuşulmayan Lezbiyen Gey Biseksüel Trans ve İnterseks haklarını temsil ediyor. Bu nedenle de projemizin tam adı aslında “Konuşulmayan: Kıbrıs Türk toplumunda LBGTI haklarıyla ilgili Diyaloğu Güçlendirmek.”
2-Kampanyanın hedef kitlesinde kimler vardı ve ne gibi aktiviteler planladınız?
Özellikle Ceza yasası öncesi eşcinselliğin medya tarafından olumsuz olarak temsil edilmesi nedeniyle hedefimiz temel olarak medya sektörü oldu. Bununla birlikte eğitim, sağlık, psikoloji, hukuk ve bunun gibi alanlarda da farkındalığı artırmak için seminerler planladık. Bununla birlikte billboardlar, kamuda duyurular, tutum araştıran anketler, uluslararası konferans, editörlerle yönelik yuvarlak masa tartışmaları, yıllık medya gözlem raporları, gazetecilere kapsamlı raporlama eğitimleri, aktivistlere iletişim ve savunma eğitimleri, ve medya profesyonellerine yönelik klavuz kitapçığı var.
3-Billboardları hazırlarken ne tür tepkilerle karşılaşacağınızı düşünüyordunuz? Verilen tepkileri nasıl karşılıyorsunuz?
Billboardları yaşadığımız toplumun homofobik tutumlar sergileyeceğinin farkında olarak hazırladık. Herkesin heteroseksüel (karşıtcinsel) kabul edildiği toplumumuzda eşcinsellerin “biz varız” demesi elbette tepki uyandırır. Zaten yıllardır toplumun homofobik tutumlarını değiştirmeye yönelik faliyetler yaptığımızda genel anlamda aldığımız cevap “bu toplum homofobik değil” oluyordu. Oysa ki billboardlarımızın indirilmesinden tutun da, parçalanmasına, üzerine seksist yazıların yazılmasına kadar her türlü vandalizmi homofobik bir tutum kapsamında değerlendirmek mümkün keza bu davranışlar kadın bedenlerinin teşhir edildiği diğer kıyafet markalarının billboardlarına yapılmıyor. Verilen tepkiler beklediğimiz tepkilerdi burda amacımız görünürlüğü artırıp toplumdaki diyaloğun başlamasıydı ki başarılı da olduk. Günlerdir gündemdeyiz ve 7’den 70’e herkes bu konuyu konuşuyor. Billboardlar genelde reklam amaçlı kullanılır ve tasarımları göz alıcı olur. Oysa biz kimseye bir şey satmayı hedeflemiyoruz bu nedenle sade bir renk üzerine tek bir cümle yazdık “Mediha deyze ben geyim” ve “Kamil abi ben lezbiyenim”. Derdimiz insanların bu konuyu konuşması ve konuşarak da öğrenmesiydi. Zaten her ne kadar da olumsuz tepkiler dile getirilse de derneğimize bir çok destek ve tebrik mesajları yağdı bir çok insan bilgi almak için arıyor ve facebook sayfamızın beğenileri neredeyse tavan yaptı.
4–Genelde Kıbrıslı Türkler’in ilerici, açık görüşlü ve demokratik karakterde olduğu söylenir. Size sadece bu örnek bile Kıbrıslı Türkler’in ne kadar muhafazakar ve tutucu olduğunu da gözler önüne sermiyor mu?
Keşke söylediğimiz ile olduğumuz şeyler aynı olabilse mesela ben de dünya tatlısı bir insan olmak isterdim. Şaka bir yana bu konuda “homofobik değilim ama …” diye başlayıp binlerce homofobik yorum yazıldı çocuklar okusaydı nasıl açıklardık deyip de eşcinsellik hakkındaki olumsuz düşüncelerini çocuklara mal etmek de çocukları öne sürmek de bir tür çocuk istismarıdır. Açık görüşlü ve demokratik olduğunu söyleyen insanlar billboardlara verilen zarar ve homofobiyi konuşmak yerine toplumun gözüne bu konuyu sokmaya ne gerek vardı diye sorguladı. Kısacası toplumda bana dokunmayan yılan bin yaşasın açık görüşlülüğü var. Demokratikliğe gelecek olursak da ezilen taraf sessiz kalırsa çok demokratiğiz.
5.Homofobik tepkiler ve hezeyan olmasaydı Billboardlar sizce bu kadar ses getirecek miydi?
Projemizin en heyecanlı aktivitesi billboardlardı çünkü aylardır psikologlarla, iletişim uzmanlarıyla ve grafik tasarımcılarla bu billboardların tasarımını konuştuk. Sade ve etkili olmasını istedik dolayısıyla alınacak tepkilere de hazırlıklıydık. Billboardlar bizim kamuya açıldığımız ve görünürlüğün sağlandığı aktivitemiz, bu noktada billboardlarda yazan “ben geyim” ve “ben lezbiyenim” yazısını eşcinselliği olumlu olarak gören insanların olumlu, olumsuz olarak görenlerin de olumsuz tepki vermesi bekleniyordu keza öyle de oldu. Bu noktada esas amaç aslında bu konuyu hiç konuşmayan bu konuda önyargıları olan kişilerin paylaşmadıkları düşüncelerini paylaşıp doğru şeyler öğrenmeleri ve önyargılarından kurtulmalarını sağlamaktı. Billboardlara olumsuz olduğu kadar olumlu da çok tepki aldık kısacası konuşulmayanı konuşur kıldık. Şimdi sıra konuşulanı da bilinçli konuşmaya yönelik faaliyetlerimze devam etmekte.
6-Bir anlamda gerek toplumsal muhafazakarlığın gerekse de homofobik hezeyanın kendisini göstermesiyle beraber bu kampanya başarılı oldu diyebilir miyiz?
Kampanyayı yürüten bizlerin başarılı oldu demesi uygun olmayabilir fakat biz hedefimize ulaştık diyebiliriz. Bununla birlikte derneğimizi ilk kez duyduğunu söyleyen, projemizin aktivitelerini öğrenmek isteyen, yaptıkları yorumların homofobik olduğunu anladığı için silen ve bizleri bolca tebrik eden insanlarla tanıştık. Kelebek etkisine de inanan biri olarak tek bir kişiyi bile LGBTİ konusunda daha duyarlı yapabildiysek bu bize yeter. Fakat projemizin başarısını sadece billboardlara da yüklemek istemem çünkü şimdiye kadar yüzlerce insanın katıldığı seminerler, gazetecilere yönelik duyarlılık eğitimleri, tartışma toplantıları, piknikler, dayanışma günleri düzenledik.
7-Sizce toplumdaki muhafazakarlığı nasıl ve hangi yöntemlerle dönüştürebiliriz?
Muhafazakarlık tıpkı, homofobi, militarizm, milliyetçilik ve heteroseksizm gibi öğrenilen bir şey. Öğrenmek de eğitimle başlar. Anne karnından itibaren öleceğimiz güne kadar sürekli bir şeyler öğreniriz bu nedenle başta eğitim sistemi olmak üzere hayatımızın her alanında bu konularda konuşarak, farkındalık yaratarak ve eğitimler vererek dönüşümü başarabiliriz diye düşünüyorum. Ayrıca bence en önemli nokta verilen mücadele alanlarının kesişimliliği. Kuir Kıbrıs Derneği olarak insan hakları, hayvan hakları, feminizm, anti-kapitalizm, ayrımcılık karşıtı çalışmalar, ekolojik yaklaşımlar ve daha bir çok alanda mücadele veriyoruz ve vermeye de devam edeceğiz.
8-Son 10 yıllık süreçte LGBTI görünürlüğü ve hareketindeki değişimlerle ilgili ne söylemek istersin. Tüm kabul etmeyenlere rağmen bugün sanırım rahatlıkla bir LGBTI hareketinden söz edebiliriz.
LGBTİ hareketi gün geçtikçe güçleniyor ve daha da görünür olmaya başlıyor, bana sorarsan halen bir çok ülkeye göre gerideyiz. Eşcinseller, biseksüeller ve translar halen iş bulmakta zorluk çekiyor, sözlü ve psikolojik şiddete maruz bırakılıyor, en basiti sağlık, eğitim ve temel insan hakları gibi bir çok alandan toplumun diğer kesimleri gibi eşit yararlanamıyor. Toplumumuz LGBTİ mücadelesini sadece cinsellikten ibaret gördüğü için özel hayatları bizi ilgilendirmez diyebiliyorken aslında günlük hayatımızda yaşadığımız bir çok ayrımcılık ve şiddeti de hiçe saymış oluyor. Kısacası daha kat edeceğimiz çok yol var fakat durmak yok mücadeleye devam.