Yorgos Kakuris Politis gazetesi:
“Bir süreliğine herkesi kandırabilirsin, hatta bazılarını sonsuza dek kandırabilirsin, ama herkesi sonsuza dek kandıramazsın.” Bu cümleye çeşitli versiyonlarda ve çeşitli çevirilerde rastlamak mümkün. Hatta, muhtemelen yanlış ama, Abraham Lincoln’e ait olduğu söylenir, ki böylece politik bir aksiyoma ve halkı yanıltan ya da ona yalan söyleyen politikacılara karşı bir uyarıya dönüşmüştür.
Cumhurbaşkanı ve çevresi, Kran Montana’daki başarısızlıktan sonra Kıbrıs sorunu etrafında pek çok konu ve veriyi gündeme getirip bu konuda yeni tartışmalar yarattı. Türkiye’nin konuyla ilgili olarak sorumlu olduğu yönlerin dışında. -Kaldı ki bunların da sadece biz sözünü ediyoruz- Zira daha ilk andan itibaren, uluslararası faktör, alenen ve perde arkasında Türkiye’ye sorumluluk yüklemekten nazikçe kaçınıyor.
Önce Anastasiadis gevşek federasyon fikrini ortaya attı. Yayınlanan haberlere göre Anastasiadis bu konuyu Türkiye Dışişleri Bakanı’yla görüşmüştü. Cumhurbaşkanının bu önerisi Kıbrıs Rum tarafında ve Kıbrıs Türk tarafının da hâlâ iki kesimli iki toplumlu federasyon çözüm isteyen bölümü tarafından tepkilerle karşılandı. İlerici Kıbrıslı Türkler federal devlet eğer tek bir devlet olacak ve federal düzeyde siyasi eşitlik olacaksa bunu da tartışmaya hazır olduklarını açıkladı.
İşte o zaman Anastasiadis yine bir açıklamayla yeni bir tartışma konusu ortaya attı ve Kıbrıslı Türkler için, AB’nin ve Kıbrıs’ın çıkarlarını Türkiye’nin çıkarlarından daha önemli gördüğünden kuşku duyduğunu söyledi. Kamuoyunda siyasi eşitliğin ne olduğu tartışılmaya başlandı. Gürültü yeniden başladı. Daha birkaç gün öncesine kadar devam ediyordu.
O zaman da AKEL, bir Hükümet yetkilisinin AKEL’e nabız yoklaması yaptığını ve garantiler sorununa çözüm olarak NATO üyeliğine nasıl baktığını öğrenmeye çalıştığını açıkladı. Hükümet verdiği cevaplarla endişeleri yatıştırmak yerine konuyu havada asılı bırakmayı tercih etti, AKEL’in ve diğer partilerin NATO karşıtı hislerini incitmeye devam etti.
Bütün bunlardan sonra insan –iyi niyetle yaklaşmak istese dahi- bütün bu kargaşalara sebep olan olayların zaman kazanmak maksadıyla kasten yapılmış olabileceğini düşünmez mi? Ama durum eğer gerçekten öyleyse… (ola ki diyoruz) en azından sonsuza kadar süremez.
Alpha Kıbrıs TV Kanalının Haber Dairesi Müdürü Yorgos Kaskanis 21/11/2018 tarihinde kanalın web sitesinde yayınladığı İki Zara Bakar başlıklı yazısı
Kıbrıs sorununda mutlak bir kafa karışıklığı hüküm sürüyor artık. Yıllar yılı konuyla uğraşan kişiler dahi verileri ve bunların açtığı perspektifleri yorumlayabilmekten acizler. Guteres çerçevesi ve Türkiye’nin ordu ve garantiler konularındaki görüşlerini açıkça ortaya koyması gerekliliği gibi noktalardan, gereksiz “gevşek federasyon” ve NATO garantilerine ve elbette ki sondaj çalışmalarıyla ilgili laf kalabalığına geçtik. En nihayetinde ne istiyoruz, neyin peşindeyiz ve tüm taraflar yeni bir müzakere süreci başlatmak konusundaki çabalarında ne kadar samimiler?
Benim kafamda durum göründüğünden çok daha net. “Taksim” Akdeniz’in dalgalarında… Karadan ve yeşil hattan çıktı, dalgaların üzerinde geziniyor aldırmaksızın. Nedir bütün bu olanlar? Sözde Kıbrıs istikrarlı bir şekilde ve uluslararası destekle enerji planlarını hayata geçiriyor. Belli ki büyük yabancı çıkarların söz konusu olduğu, lisans verilmiş olan parsellerde. Kimsenin, Kıbrıs münhasır ekonomik bölgesinin Baf ve Larnaka sahillerinden kuzeye doğru uzanan bölümlerinden söz ettiği yok ama. Tam tersine Türk yetkililer “uluslararası aktörlerin” kendilerine bu alanlarda hareket etme izni verdiğini söylüyor. Bir ara Cumhurbaşkanı da dili sürçüp “neden kendi taraflarında arama yapmıyorlar” demişti zaten. İşte önümüzdeki dönemde bu olacak. Türkiye adanın kuzey tarafında (sözde devletle yapmış olduğu anlaşmalara dayanarak Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinde sondaj çalışmalarına başlayacak. Böyle bir durumda kim tepki gösterir sizce? Hiç kimse! Peki böyle bir hareket ne anlama gelecek? Muhtemelen Münhasır Ekonomik Bölgesinin taksimi ve onun bir uzantısı olarak da Kıbrıs’ın taksimi anlamına gelecek.
Bu son derece tehlikeli sürecin sonunda da, kâr hesabı yapanlar ve doğu Akdeniz doğal zenginliklerinin kimler tarafından ve nasıl değerlendirileceğine karar verenler büyük ülkeler ve büyük şirketler olacak. Ve bu koca oyunda ne “dostlukların” ne de “geçici ittifakların” yeri olacak.
Kıbrıs sorununu çözme olasılığının ortaya çıktığı her seferinde bu olasılıkları ne denli kolay harcadığımız gerçekten çok gariptir. AB üyesi olmak için uğraş verdiğimiz dönemde, üyeliğin, birleşik Avrupa’nın parçası olan bir devletin karşı karşıya olduğu riskleri azaltacağı için böyle bir gelişmenin güven duygusu yaratacağını söylüyorduk. Doğal gaz arama çalışmalarına başladığımız zaman, bunun tüm taraflar için çözüm bakımından motivasyon sağlayabileceğini söyledik. Sonuç olarak ama, her ikisi de farklı yönelimler aldı. Ve artık Kıbrıs’ın, Kıbrıs’ın bütününün, tüm halkının kaderi bizim değil, yabancı ellerin atacağı iki zara bakıyor.
Kaynak:
http://riknews.com.cy/tr/index.php/haberler/kibrisli-rum-koese-yazarlarindan?fbclid=IwAR1YoCKdlzw6g1HQDOKoWphCC9DSFb-00EwbXoxK8g59Z0tLfshp5KlCSDg