İdlib’e operasyon ihtimali güçlendikçe Akdeniz’deki gemi trafiği artıyor.
ABD’nin Tomahawk füzeleriyle yüklü USS Ros Savaş gemisi Akdeniz’de.
Rusya’nın 20’den fazla savaş gemisi Akdeniz’de.
Rus basını Kremlin’in 2015 Eylül’ünden bu yana en büyük gücü yolladığını aktardı.
Sam cephesindeki Tahran’ın İdlib sınırında binlerce askeri, tankı ve zırhlı aracı var.
Rusya Akdeniz’de tarihinin en büyük tatbikatına hazırlanırken Rus Dışişleri sözcüsü Mariya Zaharova, „ABD’yle Müttefikleri, füzelerini 24 saat içinde Suriye’ye doğrultabilir“ uyarısı yaptı.
Rusya’nın ABD Büyükelçisi Antoly Antanov, ABD’nin Suriye Özel temsilcisi James Jeffry ile görüşmesinde ‘Suriye’ye müdahale etmeyin’ uyarısı yaptı.
Rusya’dan bu uyarılar gelirken Macron’dan Esad ve müttefiklerine ‘kimyasal saldırı yapmayın’ uyarısı geldi!
Akdeniz’de bunlar yaşanırken Erdoğan’ın üç silahşörü Akar, Çavuşoğlu ve Fidan Kremlin’de Putin’le buluştular. ‘Şam’ın efendisi’ olma hayalini bitiren adam ile aynı masada oturmak onlara ne hissettirdi bilmiyorum lakin ezik oldukları sır değil. Rus uçağını düşürüp ‘gerekirse yine düşürürüz’ efelenmesinden ‘Rusya bizim için stratejik ortaktır’ diyecek kadar yüzde 80 derece döndü!
Ankara’nın hakkını yememek lazım; epeyce kıvrak davrandılar.
Ortadoğu’da O’nsuz yaprak kımıldamıyordu; şimdi İdlib’de Şah-mat kabilinden ‘al cihatçılarını’ denileceği son sipere yaklaşıyor.
İdlib’de son sipere yaklaşılırken Ankara, „orada üç milyonun üzerinde sivil var, operasyon felaket olur“ diyerek üç maddede Rusya ile pazarlık ediyor; ilki Şam ile bir masa etrafında görüşmeler yapan Kürtlere özerklik tanınmaması; ikincisi inşaatta ihale almak; üçüncüsü ise kimi ÖSO gruplarına İdlib’de Şam’ın imtiyazlar vermesi.
Rusya Türkiye’nin katkısı olmadan İdlib operasyonunun yüksek maliyetinin farkında, çünkü oradaki çeteci grupların bir bölümü Ankara’nın denetiminde. Kremlin Ankara’nın katkıları ile az masraflı, az gürültülü bir operasyon ile İdlib’i almak istiyor.
İdlib operasyonu için Tahran, Moskova ve Ankara tarafından son rütuşlar atılırken görüşme trafiği artıyor. Nitekim Hulusi Akar Moskova dönüşünden hemen sonra olası bir Minbic operasyonunu dillendirdi. Erdoğan bir süredir ‘Rojava’yı işgal edeceğim’ mealindeki tehditlerinin dozunu arttırdı.
Buna paralel idam cezasını yeniden gündeme soktu. Ülkesinde muhalif gruplara şiddeti arttırdı; Cumartesi Anneleri eylemine saldırı ve ardından getirilen yasak yüzünü Moskova-Tahran’a dönmüş Türkiye’nin gelecek projeksiyonu gibi!
Sanılanın aksine Türkiye İdlib operasyonunun karşısında değil bizzat içinde!
Tam da bu nedenle Brunson krizi üzerinden ABD ile olan gerilimi bilinçli olarak arttırıyor.
Böyle olmasaydı Trump ile ikili görüşmesinde verdiği sözü tutardı.
Erdoğan bile bile lades dedi!
Krizi tırmandıran Trump gibi görünse de işin özü başka; Erdoğan bu kriz üzerinden batı ile olan son köprüyü yakma çabasında.
İşi ‘ekonomik savaş halindeyiz’ noktasına kadar getirdi. Böylece halen ‘ABD ile iş yapabiliriz’ diyen azınlıktaki kesimi de politikasına mecbur etti.
Yakında ‘Suriye’de ABD ile askeri savaş halindeyiz’ derse şaşırmayın!
İdlib’deki gelişmelere paralel olarak aferin sahnesi ve Hasekê-Şam masasında yeni gelişmeler kaçınılmaz.
Suriye’de işler daha da çıkılamaz haldedir.
Bu çıkmaz durum idare edilemez olmaya doğru hızla akıyor.
Gelişmelerin yönü ne olur?
Emin olun bunu sadece sahadaki piyonları değil sahadaki aktörleri de bilmiyor.