Bu makale ilk kez 23 Eylül 2020 tarihinde Kathimerini Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazar: Andreas Parashos – Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu – Hazırlayan: Vula Harana
Başpiskopos “Öğretmenin görevi davranışları ve kişiliğiyle örnek olup gençlerin ahlakını şekillendirmeye ve onları kendilerine, diğer insanlara, halklarının tarihine ve geleneklerine saygı duyan sağlam kişiliklere sahip fertler olarak topluma kazandırmaktır. Bu noktada, söz konusu öğretmenin başarısızlığa uğradığını gördüğümüz için üzgünüz” dedi.
Hatta Başpiskopos, Milli Eğitim Bakanına yazdığı bir mektupta Gabriil’e bir de hüküm giydirdi: “Söz konusu öğretmenin artık ülkemizin Eğitiminde yeri yoktur” dedi. Medyaya yaptığı açıklamalarda ise sanatçının “soyu sopundan” söz etti. Merak ediyorum: Kıbrıs Kilisesi Başpiskoposu, 1974 yılının Ağustos ayında Maratha, Aloa, Sandallar köylerinde 126 kadına ve çocuğa tecavüz edip öldüren mahlükatlar arasında yer alan Başpiskoposluk ilahiyatçısının eğitimimizde bir yeri olduğunu söyleyebilir mi? Dünyanın aranan bir numaralı adamı olan Malezyalı Jho Low’dan 300.000 avroluk bir bahşiş alarak ona deniz kenarında bir villa inşa ettirmesi karşılığında KC pasaportu almasını sağlayan din adamı hangi soy soptan geliyor? “Komisyon Başkanı Ursula von der Layen’in 16/09/20 tarihinde dolaylı olarak Kıbrıs Yatırım Programına atıfta bulunarak ve altın pasaport verilmesi ile ilgili Hukuk Devleti ihlallerinin geçerli olmayacağını beyan ederken kastettiği takımın soyu sopundan olabilir mi?
08/01/1978 tarihinde Agios Neofitos Manastırına ait mülkü bir inşaat şirketine satan başrahip hangi soy soptan geliyordu? Sözünü ettiklerimizn hepsi Kıbrıs adasındaki soy soplardan geliyor.
Sanata gelince; sütunun geri kalanında sözü otantik sanatçılara bırakıyorum. Ve lk olarak Pablo Picasso’ya: “Sanat bir tür isyandır. Yani sanatın özgür olmasına izin verilmez. Prometeus’un ateşi çaldığı gibi sanat ve özgürlük statükoya karşı kullanılmak üzere çalınır. Sanat asla mütevazı değildir. Ve yaşananlardan kuşkulanmayan masumların, sanatı onunla henüz yüzleşmeye hazır olmayanlarla temasa geçirmesini engellemeliyiz. Evet, sanat tehlikelidir. Ancak insanlar bir tabloyu gördüklerinde, onu anlamaları gerektiğini düşünürler. Tabloları yorumlamak isteyenler de genellikle boşa konuşurlar. […]
Ve Picasso bir başka noktada devam ediyor:
Sanatçı, dünyada meydana gelen felaket, dramatik veya neşeli olayların farkında olarak yaşayan ve bu olaylar tarafından şekillenen politik bir varlıktır. Bir insanın başkalarına kayıtsız kalması ve ona bu kadar cömertçe sunulan bir hayattan uzakta bir cam fanusta izole olması mümkün müdür? Hayır, resim dairelerimizi süslemek için icat edilmedi! Düşmana karşı bir saldırı ve savunma silahıdır. İnsanlığın ve kültürün en yüksek değerlerinin tehlikede olduğu bir çatışma karşısında sanatçı kayıtsız kalamaz. Tanrı da bir sanatçıdan başka bir şey değildir. Ve kesin konuşmak gerekirse, sabit bir tarzı yoktur. Sürekli yeni şeyler dener. “
Manos Hadjidakis ise Sanat üzerine yazdığı bir makalesinde şu sonuca varıyor: “Sanat, zamanının siyasi sorunlarını içerir, siyasetteyse yüksek diyakronik sanattan zerre yoktur. Bu yüzden; partilere hayır, politikaya ve onu içeren sanata evet! ” Son olarak, Odysseas Elytis “Açık Kağıtlar”da şöyle der: “Şair risk alır, onun arkasındaki yanılgı içindeki insanlarsa kilidinin gerekçesini çoktan yitirmiş bir kapıyı sımsıkı kapalı tutmakta ısrar eder.”