Gazeddakıbrıs-Özel
1- Rus Devriminin Tarihi, 3 cilt, Lev Troçki, Yazın yayıncılık
Troçki’nin sürgündeki ilk büyük ürünü -onun çapında bir Marksist teorisiyenden beklenmeyecek bir şey- somut bir tarih eseriydi. Rus Devriminin Tarihi (1930) birçok yönden bugüne kadarki Marksist tarih edebiyatının en üstün, bir tarihçinin ustalığını ve tutkusunu bir politik önderin ve bir örgütçünün etkinliğiyle ve belleğiyle birleştirerek geçmişi yeniden değerlendirmenin de tek büyük örneğiydi. Perry Anderson Rus Devriminin Tarihi, gerek çap, gerek güç ve gerekse ihtilal konusunda Troçki’nin fikirlerini tam anlamıyla açıklaması bakımından onun en büyük eseridir. Dünya edebiyatında bir ihtilali, başlıca önderlerinden biri tarafından açıklayan tek eserdir… Ama Troçki bir tarihçi olarak aktörlüğünün ve görgü tanıklığının üstüne çıkar. Sezar için söylenenler -yani yazarlığının komutanlığının ve politikacılığının yanında gölge olduğu- Troçki için söylenemez. Eserini çok ince testlere tabi tutar ve genellikle dostlarından çok düşmanlarından elde ettiği çok esaslı tanıklarla desteklemeye çalışır. Kendi otoritesinden hiçbir zaman sözetmez; yalnız arada sırada, o da pek seyrek olarak, kendisini sahneye sokar.
2 – 1905’ten 1917’ye Rus Devrimleri, Murray Bookchin, Dipnot yayınları
Üçüncü Devrim’in ilk iki cildinde modern çağdaki demokratik devrimler tartışılmış, feodal kurumlarla mutlaki monarşilerin tasfiyesiyle yaşanan siyasal değişimlerin yanı sıra sanayi kapitalizminin doğuşu ve gelişmesi, toprağın görece eşit dağıtımı ve aristokrasiye ait bir dizi ayrıcalığın yürürlükten kaldırılması gibi ekonomik değişimler üzerinde de durulmuştu. Elinizdeki bu üçüncü cilt ise yirminci yüzyılın birinci yarısını tarihin en devrimci dönemi kılan iki büyük devrimci kalkışmaya, 1905 ve 1917 Rus devrimlerine odaklanmaktadır. Proleter devrimler çağını başlatan bu iki olaya heterodoks, ama aynı zamanda gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşan Bookchin, eski düzeni yıkıp yepyeni bir düzen kurmak amacıyla üretilen devrimci doktrinlerdeki doğru ve yanlış yönleri zamanın sınamasından geçirerek derinlemesine irdelemektedir. 1917 Bolşevik Devrimi’ni Avrupa sosyalizminin bir ifadesi olarak gören Bookchin, zamanın en işe yarar devrimci fikirlerinin Rusya’daki Sol Sosyalist Devrimciler tarafından dile getirildiğini, onların devrimci halkçılığının Şubat Devrimi sonrasında Rusya’nın sürüklendiği krize en iyi çözümü sunduğunu belirtmektedir.
3 – Bolşevik Devrimi – 3 cilt, E.H. Carr – Metis
İngiliz tarihçi E. H. Carr’ın Bolşevik Devrimi tarih yazımında gerçekleştirilmiş en büyük yapıtlardan biri olma özelliğini sürdürüyor. Konusunda bir klasik haline gelen bu başyapıt, Sovyet tarihi üstüne yapılan başka birçok araştırmaya da esin ve başvuru kaynağı olmuştur. Bolşevik Devrimi’nin bu ilk cildi, Bolşevizm’in doğuşunu ve gelişmesini, 1905 ve 1917 devrimlerini ve Sovyet iktidarını içeriyor. Kitabın Türkçe literatüre yapacağı daha önemli katki ise, parti, Sovyet ve ilktidar aygıtları arasındaki ilişkilere iktidarda ve Sovyet yönetimindeki merkezileşmeye, milletlerin kendi kaderlerini tayin hakkı uygulamalarına ilişkin çok zengin bir kaynak oluşturmasıdır.
4 – Sovyet Yüzyılı – Moshe Lewin – İletişim
SSCB tarihin karanlığına karışmış gibi görünse de, geçtiğimiz yüzyıla vurduğu damga ve günümüzde süren etkisiyle, hâlâ önemli bir araştırma alanı. Fakat bu tarih, uzun bir süre boyunca, hem gerekli bilgi ve belgelere ulaşmanın güçlüğünden hem de Sovyet rejiminin gerçeklerini örten ideolojik perdenin varlığı nedeniyle yazılamadı. Moshe Lewin Sovyet Yüzyılı’nda, yakın zamana kadar girilemeyen arşivlerdeki belgeler üzerinde ayrıntılı bir araştırma yaparak, tüm karmaşıklığıyla bu tarihin izini sürüyor. Lewin, demografi, ekonomi, kültür ve politik baskı gibi hayati unsurları öne çıkararak, bugüne kadar bütünüyle anlaşılması mümkün olmamış bir sistemin işleyişini bizlere sunuyor. Sovyet Yüzyılı, basit ve çizgisel bir hikâyeden yola çıkarak bu hikâyenin sürekliliklerini, kopuş noktalarını Ekim 1917’deki başlangıcından, 1980’lerdeki çöküş sürecine kadar, Stalinist diktatörlük ve Kruşçev’in imkânsız reformlarıyla geçen yılları da resmederek ayrıntılarıyla ele alıyor.
5- Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi – E.H.Carr – Yordam
Ünlü tarihçi Edward Hallett Carr, onlarca yıl boyunca Sovyet tarihi üzerine çalıştı. Bolşevik Devriminin patladığı yıllarda, henüz 25 yaşında bir İngiliz Dışişleri mensubuyken başlayan ilgisini yaşamının sonuna kadar sürdürdü. 1944’te başlayıp otuz üç yıl üzerinde çalıştığı on dört ciltlik Sovyet Rusya Tarihi akademik disiplinle birleşmiş bu ilginin sonucudur. Carr, bu büyük eserinde Bolşevik Devriminin, o devrimi yapan insanların ve devrimin ardından rejimin kendini oturtmaya çalıştığı on iki çalkantılı yılın tarihini yazarak bu “yeni toplum”u ve planlı ekonomiyi tanımaya çalışmıştır. Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi, ünlü tarihçinin 14 ciltlik bu dev çalışmasının yoğun bir özetidir. Carr, uzun araştırmalarının “özünü damıttığı” bu kitabı, genel okurlar ile konuya ilk kez girecek öğrencileri gözeterek hazırlamıştır. Büyük Tarih’ten iki yıl sonra kaleme alınan kitapta, Sovyetlerin ilk dönem tarihi, rafine biçimde ve ayrıntının üzerine çıkıp çok daha yukarıdan bir bakışla ele alınmaktadır. Lenin’in dar kadro partisi önderliğindeki devrimden, Stalin’in yüz binlerce üyesi olan kitle partisi önderliğindeki devlete geçiş tüm yönleriyle incelenip tartışılmaktadır.
6-Devrime Doğru, Alexander Rabinowitch, Yordam
Alexander Rabinowitch, uzun yıllarını 1917 Sovyet Devrimi’ni incelemeye adamış ABD’li bir tarih profesörüdür. Yazar, tarihin en büyük dönüm noktalarından birini oluşturan 1917 Sovyet Devrimi üzerine yürüttüğü yoğun çalışmanın sonuçlarını üç kitapta toplamıştır. Bu üç kitaplık dizi, çoğu yorumcu tarafından 1917 Rus/Sovyet Devrimi üzerine yapılmış en kapsamlı ve en başarılı çalışma olarak değerlendiriliyor. 1917 Ekimi öncesi ve sonrasında geçen iki yıldan daha kısa ancak son derece yoğun ve hareketli geçen bir zaman kesitini mercek altına alan yazar, kitaplarını bir belge yığınına dönüştürmeden zengin verileri başarılı ve akıcı bir kurgu içinde sunmayı başarıyor. Diziyi oluşturan üç kitaptan 1917 Ekim günlerine yoğunlaşan Bolşevikler İktidara Geliyor, Yordam Kitap tarafından 2010 yılında yayınlanmıştı. Türkiyeli okuyuculara sunduğumuz Devrime Doğru ise, 1917 Şubat’ında Çarlığın yıkılması ile Ekim’deki muzaffer sosyalist devrim arasındaki olayları, özellikle de Petrograd merkezli Temmuz Ayaklanması’nı inceliyor. Çarlık monarşisinin yıkılışı ile özgürlüğü tadan ve hayatın her alanında inisiyatif alan emekçi yığınlar, sendika ve sovyet gibi yığın örgütleri, açık siyasal mücadelede çarpışan siyasal partiler ve şaşırtıcı olaylarla yakınlaşan devrim, bir öykü lezzetiyle anlatılıyor. Bu üçleme, Sovyet iktidarının ilk yılını değerlendiren Bolşevikler İktidarda ile tamamlanacak.
7 – Dünyayı sarsan on gün – J. Reed, Yordam
Dünyayı Sarsan On Gün, 1917 Sovyet Devrimi’ni olanca canlılığıyla yansıtan bir anlatıdır. Devrimi günbegün izleyen Amerikalı gazeteci John Reed bir tarihçi titizliğiyle, belgelere dayanarak kurar yapıtını. Bu kitabı eşsiz kılan, başkaldırının açığa çıkardığı yaratıcı enerjiyle kaleme alınmış olmasıdır. Öyle ki baş döndürücü bir ivmeyle gelişen onca olay; gazete haberleri, polemikler, telgraflar, çağrılar ve bildiriler bir solukta okunmaktadır. Umutlu bir anlatıdır. Dünyayı Sarsan On Gün. Delik ayakkabılar içinde üşüyen ayakların umudu, isten kararmış izbelerin kararlılığı, aç midelerin cesareti üzerinedir. İşçi sınıfı tarih sahnesine bir kez daha çıkar; Ancak bu kez muzaffer özne olarak… Tarih çizgisinin kırıldığı bu noktada. John Reed’in okurları da sarsıntıya tanık olmaktalar.
8 – Nisan Tezleri, Lenin, Agora
Lenin’in Nisan 1917 başında Rusya’ya yeniden döndükten sonra, Bolşevik Devrimi’ni başlatan süreç için öngördüğü devrimci tezlerini sıraladığı metindir.
9- Tarihin İronileri, Isaac Deutsher, Belge
‘Değişim ve süreklilik ya da devrim ve gelenek arasındaki gerilim kuşkusuz Rusya’nın yakın zamanlardaki bütün tarihine nüfuz etmiştir. Tarihin şeytani ironisi dönüm noktalarında hep kendini gösteregelmiştir. Koşullar insanları en beklenmedik yönlerde hareket etmeye zorlamış ve öğretilerine en umulmadık içerik ve anlamları vermiştir. Böylece insanlarla öğretileri, bazen tasarlanmış olduklarıyla taban tabana zıt amaçlara hizmet edebilmiştir…
10 – Rusya, Ortaçağ’dan Sovyet Devrimi’ne – Keban Acar, İletişim
Rus halkının 9. yüzyılda dışarıdan, kendilerini yönetmesi için çağırdığı bir Vareg prensinin etrafında toplanmaya başlamasıyla temelleri atılan Rusya, zaman içerisinde diğer knezliklerin gönüllü katılımı veya ilhakıyla Moskova knezliği çatısı altında toplanmaya başladı ve 16. yüzyılda Rus topraklarındaki Moğol yönetiminin zayıflaması ve sona ermesiyle bir devlet haline geldi. Aynı yüzyılın ortalarında Orta Asya’da Kazan ve Astrahan hanlıklarının ve Sibirya’nın fethiyle devletten imparatorluğa dönüşmeye başladı. Sürekli genişleyen, genişlerken de yeni fethedilen yerlerin yönetimi için güçlü bir ordu, yeni bir donanma, merkezî bir idari yapı kuran Rusya devleti, bütün bu oluşumların masraflarını karşılamak için, toprağın ortak kullanımına dayalı bir tarım politikası ile hemen her şeyin devlet tarafından belirlendiği merkeziyetçi bir ticaret politikası izledi. 18. yüzyılda Petro ile birlikte sadece ekonomik ve toplumsal anlamda değil, kültürel anlamda da “zorunlu” bir değişime uğrayan Rusya; Baltık, Karadeniz ve Kafkasya’da yürüttüğü politikaları, özellikle Osmanlı Devleti ve İran’a karşı başarıları sonucu bir imparatorluk haline geldi. Rusya’nın hem gücünü hem azametini temsil eden bir diğer özelliği, geniş coğrafyası ve mozaiği andıran renkli nüfus ve kültürel yapısıdır.
BONUS: İhanete Uğrayan Devrim-Lev Troçki, Alef
1917 Ekim Devrimi gerek yapılışı gerek ortaya çıkarmış olduğu düzenin yıkılışıyla XX. yüzyılın en önemli olayıdır. Elinizdeki kitabın yazarı Lev Davidoviç Trotskiy ise bu devrimin V. İ. Lenin’den sonra ikinci büyük önderidir. Ekim Devrimi’ni anlamadan XX. yüzyılı anlamak nasıl mümkün değilse, Trotskiy’i, özellikle onun kitap boyutundaki son yapıtı olması dolayısıyla bir “siyasi vasiyet” nitelemesini hak eden İhanete Uğrayan Devrim’i okumadan, Ekim Devrimi’ni, hele onun kapitalizm ile sosyalizm arasında “iki arada bir derede” kalışını, nihayet iktidara getirmiş olduğu sınıfın ayrıcalıklı bir kastının öncülüğünde kapitalizme geri döndürülüşünü anlamak da mümkün değildir. Sovyetler Birliği’nde, Gorbaçov’un iktidara gelişiyle başlayıp 1991’deki çöküşle noktalanan süreç bütün dünyada, özellikle de siyasi yelpazenin sol kanadında, Trotskiy’in hayatı ve yapıtlarına olan ilgiyi artırdı. Pek çok ülkede Trotskiy’in yapıtlarının, büyük bölümü gözden geçirilmiş ya da baştan yapılmış çevirilerle olmak üzere yeni baskıları yayımlandı. Bu bağlamda en geniş kapsamlı ve iddialı girişim (Federal) Almanya’da görüldü. Ünlü Marksist ruh ve toplum bilimci Helmut Dahmer (ve Rudolf Segall ile Reiner Tosstorff)’in öncülüğünde bir araya gelen bir grup, Schriften (Yazılar) üst başlığıyla yeni bir Trotskiy derlemesine girişti. Bu derlemenin kapsamı, “seçme yapıtlar” ile “toplu yapıtlar” arasında, ama ikincisine daha yakın bir yerdeydi. Tasarının “bilimsel danışma” kurulu içinde, sosyalizmin yakın tarihinde seçkin yerler edinmiş çok önemli isimler yer alıyordu.