Ahlak dersi veren öyküler çoğunlukla iyilik duygusundan yoksun olurlarmış.
Biz insanlar doğadan ve hayvanlardan üstün olduğumuzu, halen daha iki dağın arasını taşlarla sıvayarak barajlar oluşturup, suyu bile yönetebileceğimizi düşünüyoruz. Bu da suyun dönüşümünü durdurmaktan başka bir işe yaramadığı için. Bütün bunlar biz insanların bilinçaltında her biri ayrı bir birey olan bu hayvanları, bitkileri, suyu ve toprağı ve her canlıyı “ahlaki kaygı çemberimizin dışına sürme eğilimimiz”den kaynaklanıyor.
Mazotu yakarak elektrik üretmek barajlar kadar geçmişte kalmış bir buluş. Faraday elektrik santrallerini bulduğu 1820’lerden iki yıl sonra ortaya çıkacak kadar eskilerde kaldı. Halbuki o kadar büyük çöllerde ve sıcak ülkelerde suyun buharlaşmasından faydalanarak depresyon tesislerinde elektrik üretebilecekken, çölü kazıp ana kaynağı sömürerek petrol çıkarıp, ondan mazot üretip, santralde yakarak ampülle evimizi aydınlatıyoruz.
Bitkilerden hallice düşünmeden her şeyi zaten bilerek yaşayan suların bu sessiz sakinleri balıkların “sadece hissetmekle kalmayıp aynı zamanda çevrelerinin farkında olduğu için ne güzel iletişim kurarlar onlarla sosyalleşen yunus eğitimcileriyle, topları zıplatırlar, çemberleri oynatırlar, öpücük atacak kadar erdemli, hatta ne entrikacılardır sardalyayı gördüklerinde o güler yüzlü yunuslar.
Suyun potansiyel kinetik enerjisini barajlar kurmaktan öte gel-gitler ve dalgalardan enerji üretmek yerine, halen daha ana kaynak suyun dönüşümünü barajlarla durdurarak sömürerek dünya sularını sakatlamakla kalmıyor, Mezopotamya’da kurduğumuz insanlık tarihinin ilk su değirmenlerinin kurulum matematiğini, fiziğini HES’e çevirerek suyu yönetebileceğimizi zannediyoruz. Halbuki değişen enerji kaynağı yaratmak için kadınlar üzerinden bir örnek verebiliriz.
Çimenlerin arasından neleri gördüğünü bilmediğimiz karahindibalar ağaçları nasıl görüyorsa, bir meşe ağacının yaprağı da ileride ona dokunduğunuzu hatırlar da, otlar bazı kokuları alır, menekşeler toprakta yukarıyla aşağının farkını bilerek büyür, biz insanlarsa yaprağına dokunduğunuz meşe ağacını hatırlayacak ve anısını her daim hafızanızda yaşatacağız.
Kadınlar her ne kadar meşe ağaçlarının yaprakları kadar her şeyi hatırlarsa da, enerji kaynaklarının önünde oluşturulan engelin kadınların kol gücünü nasıl sömürdüğünü, zamanlarından nasıl çaldığını, kadınların kendi özlerinde bulunan potansiyelin nasıl engelendiğini ev ölçeğinde anlatarak bütün insanlığın ölçüsünde oluşturulan engeli daha iyi anlayabiliriz.
Erkekler evleri süpüren robot süpürgeye yatırım yapmak yerine kadının yerleri süpürerek kol gücünü sömürür. Kadın işi çiftlerde kırılması güç bir ahlaki kaygı çemberidir. Biz erkekler kadınları ahlaki kaygı çemberimizin dışına sürerek evleri süpürmez, robot süpürge almaz ve kendi ayakları üzerinde duran bir kadın olsa dahi, robot süpürgeyi ev bütçesiyle ortalığı bulandırıp kimi zaman kadının aklına bile getirtmeyiz.
Evi süpüren kadın yirmi dakikasını süpürme işine, yirmi dakikasını yerleri silme işine verdiği için zamanı çalınmakla kalmayıp, kendi öz potansiyeline ulaşması da engellenir.
Bugün Teknecik santraline yapılmayan yeni enerji kaynağı yatırımı ve diğer yenilenebilir enerji kaynağı yatırımları hayatımızda aynı etkiyi yaratıyor. Zamanımızı çalıyorlar, kendi öz potansiyelimize ulaşmamız engelleniyor.
Belki de kadınlar tıpkı bir meşe ağacının yaprağı gibi kendisine dokunulduğunu hatırlıyor ama bir yaprağın hafızası yerine kendi öz benliğine dokunanı bir meşe yaprağından daha iyi hatırlayacak kadar üstün bir zekaya sahip olduğu için, dünyadaki bütün kadınlarla birleşip süpürge eylemi yapıp, kendi evini temizlemeyi bırakıp, o robot süpürgeyi almalı.
EL-SEN’in yapmak istediği de aynıdır. Çünkü o evi bugün temizletmek için birinin emeğini günlük kiralamak en aşağı bin lira. EL-SEN bize her seferinde bin lira ödettirilmesi yerine evimize robot süpürge aldırtma derinde.
Kazıcı arıları, madenci arıları, duvarcıları, yaprak kesenleri, üçkâğıtçı guguk arılarını ve daha nice arının çiçeklerle birlikte nasıl evrim geçirdiğini görünce insan;
Ağaçlarla kardeş gibi yaşayan ve düşleri en az bizim gündelik yaşamımız kadar gerçek olan bir ırk olan ağaçların, kendini “gerçekçi” Arzlılara karşı nasıl savunabileceğini, medeniyet arzı dediğimiz şeyin ağaçları nasıl kestiğini daha iyi anlıyor. Oysa Athshe dilinde Orman ve Dünya eşanlamlı kelimelerdi.
Biz insanlar duygusal dengemizi reddettikçe ekolojik dengemiz bozuluyor, bozuldukça tahrip ediyoruz.
Biz EL-SEN ile “müşterekler”in savunulması veya yeniden kurulması etrafında birleşerek yaşam kalitemizi geliştirebiliriz.
Biz insanlar “Müştereklerin Trajedisi”ne maruz kalmak yerine “Müşterekleri Yeniden Tanımlamalıyız”.
Toprak işgalleri, açlık grevleri, “kamulaştırma” ve eylemlerle geçen uzun bir mücadele tarihiyle enerji kaynaklarını köy ölçeğinde değiştiren bir Endülüs köyünde insanlar kâr için değil, insanca bir hayat sürmek için çalışıyorlar.
Köyle ilgili kararlar herkese açık genel toplantılarla alınıyor. Çiftliklerin ve üretim tesislerinin mülkiyeti ortak. İnsanlar ömür billah konut kredisiyle cebelleşmek yerine, kooperatifin sağladığı malzemeyle ve eş dost yardımıyla kendilerine bir ev inşa etmeyi öğreniyor, çok cüzi bir miktara barınma imkânına sahip oluyorlar. Ayda bir gün köyü geliştirmek için ücretsiz çalışıyor, köylerinde bir polis kuvveti bulundurmaya ihtiyaç duymuyorlar. Yani dünya üzerinde küçücük bir nokta olmasına rağmen, bir köyden çok daha fazlası. Siyasal bir örnek, başka bir dünyanın mümkün olduğunun somut bir örneği. Arsız bir bireyciliği ve müşterek kaynakların özelleştirilerek yağmalanmasını teşvik eden liberal uygulamaların hiçbir alternatifi olmadığı iddiasını çürütebileceğimizin yaşayan bir kanıtı.
Tesla elektriği gökyüzünden yer yüzüne indirmiş, Edison ampülü yapmış, Faraday elektrik santrali kurmuş, biz de elektriğe para ödeyeceğiz. Hatta bununla da kalmayacak, bir de üzerine vergi ödeyeceğiz. Ben bütçe biliyorum. İnsan kaynağı bütçesi çıkıyor, kurulum ücretleri maliyetleri bir kez çıkıyor, bakım ve arıza maliyetleri, ekipman maliyetleri ve diğer maliyetlerin üzerine bir de neden vergi ödüyorum. İstihdama, yatırıma ve bütün maliyet hareketlerine ben vatandaş olarak neden karışamıyorum. Beni UBP A.Ş’nin, Erdoğan A.Ş.’nin yönetmesine ihtiyacım var mı. DP Limited ile YDP Limited gibi aracı şirketlere ihtiyacım var mı? Bu yetki, aile şirketine dönüşmüş partilere fazla değil mi?
Bedava olması gereken elektriğin, ısınmanın, soğumanın üzerine bir de neden bütün dünyada enerji krizi var. Bedava enerjinin krizi mi olur?
Küçülme, daha az almakla başlayan bir süreç. Ama sonunda çok geniş bir ihtimaller denizine açılıyor. Bizi kıtlıktan bolluğa, kaynak sömürüsünden yenilenmeye, tahakkümden mütekabiliyete, yalnızlıktan ve ayrılmadan yaşam dolu bir dünyayla bağ kurmaya doğru götürüyor. Cesaretimizi toplayabilirsek EL-SEN ile birlikte farklı bir gelecek yazmak ellerimizde. Ya her şeyi kaybedecek, ya bir dünya kazanacağız.”
Toprağı bu pulluklarla kazarak geri dönülmez bir şekilde öldürüyoruz. Tıpkı teknecikte mazot yaktığımız gibi. İyi haber: Dünya çapındaki gıda şirketlerinin bütün baskılarına rağmen günümüzde gıda üretiminin %70’i hâlâ küçük çiftçilikle yapılıyor.
Doğa kaybının acısı, dillerimizi ve anılarımızı da siliyor. Kaç çiçek göçtü dillerimizden, kaç göl kurudu şiirlerimizde, kaç kuşun soyu kurudu hikâyelerimizde, kaç gece oynadı göçen mevsimlerimizin piyesi, ve kaç balina kesildi romanlarımızda, kaç plastik atıldı denizlerimizin müziğine, kaç kadın kurban edildi gazetelerimizde.
Oysa sadelik, şenliklilik gerekiyor bize.
Bizim EL-SEN’in yanında durmaya ihtiyacımız yok. Bizim hak kazanmaya ihtiyacımız yok. Biz yeni enerji kaynakları önündeki engelleri kaldırarak kazanılmış haklarımızı genişletmek istiyoruz. Biz EL-SEN’in yarattığı emekle yaratılmış enerji kaynağının ta kendisiyiz. Biz EL-SEN’in ta kendisiyiz.
Ahlak dersi veren öyküler çoğunlukla iyilik duygusundan yoksun olurlarmış. Bir aile şirketine dönüşmüş bu partilerin size ahlak dersi vermesine izin vermeyin. Elektrik bedava olmalı. Artık gerçekçi olup, imkânsızı isteyecek zamandayız.
Şu dünyanın bir tarafında gündüzken diğer tarafında gece olduğuna göre, gündüzcüler gececilerin elektriğini güneşle üretebilir de bizim bu dünyada beraberce yaşamaya niyetimiz yok.
Müştereklerin felsefesi çok yalındır. Paylaştığımız her şey, aynı zamanda dünyayı iyi yönde değiştirebilmek için ihtiyacımız olan her şey demek. Evet, yaratıcılık ve bireysellik. Ama başkalarını hasım olarak görmeyen, kendini başkalarıyla ortaklaşa, topluluk içinde gerçekleştiren ve bundan mutlu olabilen bir bireysellik – yani, bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine.
Kaynak : https://gazeddakibris.com/elektrik-kesintileri-icin-kitaplar/